Moved Permanently

Adamların bütün derdi, Ege Denizi’ne tamamen hakim olmak, sahip olmak. 18 adamızı göz göre işgal edip, sahiplendiler. Bu tecavüze, daha ne kadar seyirci kalacağız?

   Değerli okuyucularım,  Ülkemizin sınırlarını çizen, kimilerinin beğenmediği Lozan Anlaşması’nın üstünden  tam 95 sene geçti. Bir asra yaklaşıyoruz.

     Daha çok Yunanlılarla olan ihtilafımıza ve Ege Denizi’yle Batı Trakya’daki sorunlara gözüm getiren bu anlaşma, Yunan azgınlığına rağmen geçen bu bir asra yakın zamanda fazlaca kurcalanmadı.

     Türkiye, Yunanistan’ın 1995 yılında Ege Denizi’ndeki “Kardak Kayalığı” denilen o adacık’a yaptığı saldırıyı anında püskürtünce ve Yunan’a  çok ciddi uyarılarda bulununca, bu komşumuzun aklının başına geldiğini sanmıştık. Oysa, yanılmışız öyle olmamış.

     Aradan kısa bir süre geçmesine rağmen, bu ezeli düşmanımız bu iktidar döneminde yine adalarımıza saldırdı. Saldırmakla kalmadı, İzmir, Muğla ve Aydın illerimiz sınırları içinde kalan Egedeki tam 18 adamızı işgal ettiler. Üstelik, üzerlerine askeri  ve diğer tesislerini de kurarak, gözümüzün içine baka baka bu adaları sahiplendiler.

     Şimdi de, Aydın İlimize  bağlı Didim İlçesi açıklarındaki Hurşit Kayalığı’na bayraklarını dikmeye, yani burayı da sahiplenmeye kalkmışlar.

     Neyse ki, Sahil Güvenlik Ekipleri , bu belayı anında defetmişler. Olayı öğrenen Başbakan, yine cılız bir açıklama yapmış. Şükredelim, tamamen sessiz kalmamış.

                                         HÜKÜMET, YİNE DE SESSİZ!

      Konuyu çok iyi bilen ve üzerinde çalışan Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım, bu işgallere sürekli olarak dikkat çekmesine rağmen, hükümetin kılı bile kıpırdamıyor.

     O kadar ki, Türk hükümetinin bu sessizliğini bir kabullenme gibi gören Yunanlılar, işgal ettikleri bu ada ve adacıkların üzerine kurdukları bu tesislerle adalara iyice yerleştiler. Cumhurbaşkanları, Başbakanları ve Bakanlarıyla Genel Kurmay Başkanları da bu adaları ziyaret ederek, gövde gösterisi bile yaptılar. Düzenledikleri Mangal Partileri de çabası oldu.

                             HÜKÜMET SESSİZ, AMA NEDEN SESSİZ?

    İşte bunu anlamak mümkün değil. Bu kepazelik ve zorbalık basın yayın organlarında defalarca yazıldığı, konuşulduğu, muhalefet partileri tarafından devamlı gündeme getirildiği halde, Türk hükümeti bu işgale, nedense sürekli sessiz kaldı? “Gereği yapılır ya da yapılacaktır.” gibi cılız birkaç sözden öte, hükümetimizin hiçbir girişimini görmedik.

      Hatta, Türkiye  Cumhurbaşkanı’nın, yakın geçmişte Yunanistan’a yaptığı ziyarette bu konunun da özellikle konuşulmasını istedik, ama konuşulmadı.

      Hemen belirtmeliyim ki, Türkiye’nin bu hukuksuz işgale neden tepki vermediğini, sıkıştırılınca bir-iki yuvarlak sözle konuyu geçiştirdiğini ve neden çekindiğini anlamak, bir türlü  mümkün olmuyor.

    Cumhurbaşkanı’nın, Yunanistan ziyaretinde söylediği, “Lozan Anlaşması güncellenmeli” gibi sözlerini, acaba bu adaları verip kurtulmak olarak mı yorumlamalı? Kıbrıs adasının tamamına göz diken Yunanlılar, bu meyanda bu adaları da mı kapmak istiyorlar acaba? Değerli okuyucularım, böyle bir şeyin olamayacağını yediden yetmişe bütün Türk milleti çok iyi biliyor. Biz, yine de yazalım  söyleyelim.

   Bendeniz, çok merak ediyorum. Bu kepazeliğe karşı, hükümetin sessizliği ya da cılız sesi ortada iken, muhalefetin sesi neden çıkmıyor? İşte, onu da anlamak mümkün değil.