Geçtiğimiz 10 Şubat günü, bu padişahın 100’ncü ölüm yıldönümüydü. İktidar yanlıları onu yere göğe sığdıramazken, Cumhurbaşkanı da Yıldızsarayı’nda yapılan anma törenine katıldı. Yaldızlı laflarla…
Değerli okuyucularım, ecdadımızı inkar etmiyoruz. Onların kurduğu ve 623 yıl yaşattığı devletten sonra bugünlere geldik. Bu Cumhuriyeti, onların kazandığı ancak daha sonra kaybettiği topraklardan geride kalanların üstünde kurduk.
Bu 623 yıllık tarihin övünülecek olduğu kadar, elbette yerilecek yanları da var. Bu uzun sürede imparatorluğa egemen olan 36 Padişahın (Sultanın) hepsine aynı gözle, aynı başarı ve takdirle bakamayız.
İşte, bu başarısız olanlardan biri de, 34’ncü Padişah Sultan II.Abdülhamit’tir.
Onun, 33 yıl gibi pek uzun süren saltanatında, korkak ve pısırık bir tavırla koca İmparatorluğu küçülttüğü ve bugünkü Türkiye kadar bir toprağın yabancıların eline geçmesine sebep olduğu ve de ülkeyi, tam bir batağa sürüklediği inkar edilemez.
Bugünkü iktidar yanlıları ne derse değin, Sultan II.Abdülhamit, Osmanlı’nın tabutuna son çiviyi çakan bir Padişahtır. Kardeşleri Sultan Reşat ve Sultan Vahdettin, sadece cenazenin taşınmasına ve defnine yardımcı olmuşlardır.
KORKAK VE YOLSUZ ABDÜLHAMİT
Sultan Abdülmecit’in Padişah olan 4 çocuğundan ikincisi olan Abdülhamit, ağabeyi V.Murat’ın kafayı üşütmesi sebebiyle tahta oturmuş ve tam 33 yıl süreyle devleti büyük bir korku, kuşku ve evham içinde, despotça yönetmiştir.
Devrinin aydınlarına göz açtırmayan, biraz rahat nefes almak isteyenleri izlemek için hafiye teşkilatları kuran, diplomaside ülkeyi yere batıran, Osmanlı donanmasını Haliç Tersanesi’ne hapsedip, Egedeki adalarımızın düşmanın eline geçmesine sebep olan, 16 kadın alıp uçkurunu toplayamayan, devlet işlerinde kendisinden başka hiç kimseye güvenmeyen, devleti yönetmek yerine ağaç işleri ve marangozlukla vakit geçiren ve devletin malını mülkünü zimmetine geçiren bu zat, tahttan indirildikten sonra meydana gelen Balkan Savaşlarına da zemin hazırlayan bir kişidir.
Dudak uçuklatan servetinden size bazı örnekler vereyim. Mesela, şahsi tapusuna geçirdiği İstanbul, İzmir, Balıkesir, Çanakkale,Tekirdağ, Adıyaman, Denizli, Sakarya, Giresun, Aydın, Sivas, Eskişehir, Bursa, Kocaeli, Burdur, Manisa, Kırklareli ve Edirne illerinde toplam 2369 adet taşınmaz, Yunanistan’da 1424, Makedonya’da 4280, Balkanların diğer bölgelerinde 2843, Suriye’de 390, Lübnan’da 333, Filistin’de 223, Irak’ta 83, Arabistan’da 60, Libya’da 8 olmak üzere, üzerine tapulu toplam binlerce kayıt bulunuyor.
Ne var ki, tahttan ayrıldıktan sonra bunların önemli bir kısmı, hazineye geçiyor. ( Kaynak; Anadolu Ajansı, 07.11.2016)
Değerli okuyucularım, bu iktidar tarafından yere göğe sığdırılmayan, bir Devlet Hastanesi’ne ve bir İmam Hatip Lisesi’ne ve de başka yerlere adı verilen bu zat, en “yolsuz” hüküm süren biri olduğu ve servetini artırmak için özel bir uğraş veren bir kişi olduğu halde, baş tacı ediliyor.
O kadar ki, soyundan gelen hayattakiler bile onun mirasına sahip çıkmak istiyor ve bu malların kendilerine geri verilmesini istiyorlar.
SEN RAHAT UYU ABDÜLHAMİT
Tam 100 sene evvel 10 Şubat günü dedesi Sultan II.Mahmut;’un Çemberlitaş’taki türbesine gömülen bu zatın yattığı o türbe, yıllardan beri sadece geceleri değil, gündüzleri de şamdanlarla, avizelerle aydınlatılıyor.
Dedesi Sultan Mahmut ve amcası Abdülaziz’le birlikte yatan bu zatı bir “Ulu Hakan” ya da bir “Kızıl Sultan” olarak değil, devleti ve milleti soymak isteyenlere iyi bir model olarak ziyaret etmek gerekiyor.
|