Son 15 yılda, çocuklarımıza doğru dürüst eğitim verilmedi. Şimdi de öğretim verilmiyor. Talimat altına alınan öğretmenlerin, okullarda uygulayacakları çağdaş bir eğitim programı da yok artık!
Değerli okuyucularım; Bu ülkede, çocukların eğitimine tam 35 yılımı harcadım. Bizler, yeni ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin ve devletinin kurucusu Büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği asrın üstüne çıkarma ilkesine göre yetiştik ve öğrencilerimizi de hep bu ilkeye göre yetiştirmeye çalıştık.
Öğretmenlik yaptığım yıllarda, İmam Hatip Liseleri dahil, her dereceli okullarda kısa ve uzun süreli öğretmenlik yaptım. Eğitim sistemimizi onlarla karşılaştırmak ve çağdaşlığı biraz daha yakından görüp yakalamak için, çeşitli ülkelere gönderildim.
Hemen itiraf etmeliyim ki, konuştuğum yabancılar çağdaşlığı çok kısa sürede yakaladığımızı ve bu hızla gidilirse onları geçebileceğimizi bile söylediler. Bu durumu, her vesile ile eğitimcilerimize hatta öğrencilerimize büyük bir övünçle anlatmaya çalıştım.
Ne zaman ki, siyasi rüzgarlar ters esmeye ve eğitimde yozlaşma dönemi başladı, işte o zaman tekerlekler de tersine dönmeye başladı.
Tersine döndü de ne oldu? derseniz, Türkiye sil yeni baştan Yakın Çağa değil, Yeni hatta Orta Çağ’ın hayat tarzına dönüşe geçti.
YOZLAŞMA, EĞİTİMLE BAŞLADI!
15 yıllık bu siyasi iktidarın döneminde, çok sayıda Eğitim Bakanı değişti. Her biri hünerlerini gösterirken(!) başlangıçtan itibaren kısa sürede, eğitimin “Millilik” vasfı hırpalanmaya başladı.
O kısa süreler içinde, öncelikle ders programlarının değiştirilmesi yoluna gidildi. Öğrencilerin bellemesi gereken ders konuları, bilimsellikten çok manevi bir örtüyle örtülmeye çalışıldı. Yani, müspet (pozitif) ilim yerine, yıkılan tabular yeniden canlandırılmak istendi. Açıkçası, eğitimde “çağdaşlık” tan giderek uzaklaşıldı.
Eğitimin tepesindeki koskoca Milli Eğitim Bakanı, son yapılan program değişikliğini anlatırken, her şeyi güllük gülistanlık göstererek, halka yanıltıcı bilgiler verdi. Hiç de inandırıcı olmadığını, kendisi de anladı. Lakin, yani ne yapsın ki o da güdümlü çalışıyordu ve buyruk altındaydı.
Bağnaz bir Öğretmen Sendikası’na teslim edilen Bakanlığın Talim-Terbiye Heyeti, kendilerinin bile içine sindiremedikleri programlara imza attılar.
ATATÜRK’LE DERDİNİZ NE?
Eğitim Programları halka açıklanırken, anlatılanları dikkatle izledim. Ülkenin kurucusu ve çağdaş eğitimin öncüsü Atatürk, ısrarla programlardan (ders kitaplarından) çıkarılmıştı.
Toplam 600 sayfalık Ortaokul Sosyal Bilgiler kitaplarında, Atatürk sadece 5 sayfada yer alıyordu. Öyle sanıyorum, bu 5 sayfayı da o kitaplara (programlara) istemeyerek koymuşlardır.
Değerli okuyucularım, hangi ülke olursa olsun, bir ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu o ülkenin vatandaşları ya da yönetimleri tarafından dışlanırsa, o ülkenin payidar olduğu görülemez, görülmemiştir.
Ancak, bu güne kadar banisini dışlayan bir ülke de, bu dünyada görülmemiştir.
Başta eğitim uygulamaları olmak üzere, halen “dindarlık” adına yapılan ve yaratılan kimi olaylar, yüce dinimize hizmet yerine zarar vermektedir.
Ağırlıklı olarak din eğitimi veren İmam Hatip Liseleri’ne asla karşı değilim. Yetkili ve görevli olduğum dönem de, ben de yeni İmam Hatip Liseleri açmıştım.
Ancak, bu okullara zorlayarak öğrenci alınmasını ve gençlerin mutlaka bu okullarda okumaları için teşvik edilmelerini, hatta bu okullara kayıt olanlara-açıklandığı gibi-aylık 250 lira burs verilmesi gibi kararları, katiyen doğru bulmuyorum.
Bu konularda yazılacak ve söylenecek o kadar çok şeyler var ki, şimdilik bu kadarıyla iktifa etmek istiyorum.
Son sözüm şu ki, Çocuklarımızın eğitimine daha çok ve daha dikkatli eğilelim. Onları, bu Milli Eğitim Bakanlığı’ndan koruyalım.