ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.02 ₺
STERLIN 45.61 ₺
G.ALTIN 3,352.91 ₺
Ç.ALTIN 5,651.17 ₺
BİLEZİK 3,152.21 ₺
BTC 97,628.73 $
ETH 2,701.12 $
BİST 9,877.59

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Saray Müftülüğü’nün Dikkatine!

Yayınlama: 16 Ocak 2017 Pazartesi 09:58 Okunma: 4194

Kamu hizmetleri, vatandaş istemese ve beklemese de, görevi gereği kamu otoritesi tarafından yerine getirilir. Ama, o otorite şimdi nerede? Bir örnekle anlatayım.

Değerli okuyucularım; Bilindiği gibi kamu hizmetleri devletin himayesi, denetimi ve gözetimi altındadır.  Din hizmetleri de öyle. Cumhuriyet’ten önce, Evkaf ve Şer’iyeVekaleti tarafından yerine getirilen bu hizmetler, bu dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatı tarafından yerine getiriliyor.

       Hizmetlerin, ne kadar yerine getirildiği ya da tam getirilip getirilemediği, Diyanet Teşkilatı’nın siyasi yapılanmadan ne kadar uzak durabildiği ve tarafsız davrandığı hep tartışma konusu olurken, bu iktidar döneminde kimi vatandaşlarbu teşkilatın, iktidarın “Arka Bahçesi” konumuna düştüğünü açıkça söylüyorlar.

      Din, tamamen bir “Vicdan” konusu olduğu için, ona keyfe göre biçim vermenin doğru olmadığını, elimizde Allah’ın yüce kitabı ve Hz. Peygamberin sahih hadisleri varken de, ihtilafa düşmenin anlamsız olduğunu ve de yüce dinimizi çıkarları için kullananların peşinden gitmemek gerektiğini bu çağda söylemek, her halde gereksiz ve anlamsız olur.

       Ancak, bu alanda görev üstlenenler, görevlerini ortaya konulan yasalar ve kurallar çerçevesinde değil de,  kabul görmeyen düşünceleri yönünde yapmaya çalışırsa, günahın büyüğünü önce onlar işlerler. Önce, yakın çevremize bakalım.

YANLIŞ NEREDE, BİR ÖRNEKLE ANLATAYIM

     İlçemizde, bir Öğrenci Yurdu var. Orada, bir yanlış yaptırılıyor. Yanlışı yapan Yurt yönetimi değil, Diyanet teşkilatının Saray birimi. Nedir?Hemen anlatayım.

     İlçemiz Merkezindeki Hamam Sokak’ta, eskiden bir Kur’an Kursu vardı. Binası eskidi, ihtiyaca da yetersiz kalınca yıkıldı. Yeni bir proje geliştirilerek, hayırsever vatandaşların da katkısıyla buraya büyük,planlı, biraz da görkemli yeni bir bina yapıldı.

      Binanın bu kere, dini eğitim ve uygulamasının da yapılarak,  okuma çağındaki çocuklar için Erkek Öğrenci Yurdu olarak hizmet vermesi benimsendi. Bağışçının adı verilerek, adına da; “Mustafa-Ümmühan Kayrak Erkek Öğrenci Yurdu” dendi.

      Yurt, halkın da ilgisini çekerek, büyük ölçüde desteğini ve övgüsünü kazandı. Binanın büyük bir salonu çocuklar için Mescit olarak düzenlenince, kapıları halka açıldı ve halkımız burada vakit ve Cuma Namazlarıyla, Bayram Namazlarını da kılmaya başladı.  Evime yakın olduğu için mescit, benim de tercihim oldu.

     Cuma ve Bayram günleri, Ayaspaşa Camii’nden daha fazla sayıda cemaate hizmet veren Mescit’te, bu kere Cuma Namazlarının kılınamayacağı savı öne sürüldü.

     Öne sürenlerin iddiaları, ilgi çekiciydi. İddiacılara göre, bu mescitte Cuma Namazı kılınabilmesi için, Cuma Namazı’nın sıhhatinin bir şartı yerine getirilmiyordu. Neydi bu şartlar ve yerine getirilmeyen o şart neydi?

Öncelikle, Cuma Namazı’nın kılınacağı yerin herkese açık olması gerekirdi. Burası da,  zaten herkese ve her gün açıktı.

     İmamdan başka, 3 kişinin daha Cuma Namazı’na katılması gerekliydi. Burası ise, yüzlerce insana hizmet veriyor. Cuma günleri mescitten başka, girişi ve koridoru bile dolup,taşıyordu. Bazen, yer bulmak bile zorlaşıyordu.

     Cemaatin önünde hutbe okunmalıydı. Burada da okunuyor ve diğer Camilerde olduğu gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlayıp gönderdiği hutbeler,aynen okunuyordu.

      Cuma Namazı, tam Öğle vaktinde ve öteki Camilerde kılındığı saatte kılınıyordu.

      Cuma Namazını kıldıranlar,  ehil ve yetkili imamlardı.

      Buraya kadar tamam da, tamam olmadığı öne sürülen bir husus vardı. Devlet ya da Devlet Başkanı adına, burada Cuma Namazı kılınabilmesi için Berat, yani izin verilmediği söyleniyordu.

MÜFTÜLÜĞE BAŞVURDUM

     Cemaatten bir kişi olarak, Saray Müftülüğü’ne yazılı olarak başvurdum. Müftülük, bu mescitte Cuma Namazı için verilmiş bir Berat bulunmadığını, cevaben bildirdi.

     Bu kere, Berat verip vermeyeceklerini sordum. “Başvuru yoktur” dediler.

     Bu mescitte bütün Namazların, bu arada Cuma Namazlarının da kılındığını bilen ve her hafta Cuma Hutbelerini gönderen Saray Müftülüğü, bu durumu bildiği ve gördüğü halde, buraya bir “Berat” (İzin Belgesi) neden göndermiyordu?  Bunu anlamak, mümkün değildi

     İşte, yazımın başında belirttiğim gibi, kamu otoritesi üzerine düşen görevi hep yapabilseydi, bu mescidin de bir Beraatı olur, Müslüman halkımız da burada gönül rahatlığı ile namazlarını kılabilirdi.

      İlçemize yeni atanan Müftü Abdullah Eroğlu’na, yeni görevinin hayırlı olması dileklerimle bu sorunu iletirken, sorunu  Tekirdağ ya da Ankara’ya götürmeden burada çözeceğini intizar ediyorum.

google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4