ads
DOLAR 38.92 ₺
EURO 44.13 ₺
STERLIN 52.36 ₺
G.ALTIN 4,129.15 ₺
Ç.ALTIN 6,812.73 ₺
BİLEZİK 3,800.13 ₺
BTC 109,508.12 $
ETH 2,567.48 $
BİST 9,376.35
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Cumhurbaşkanı’nı Dinlerken…

Yayınlama: 9 Mart 2017 Perşembe 17:27 Okunma: 3365

Cumhurbaşkanı, milletten toplanan elektrik paralarıyla yayın yapıp, Türkiye’nin en taraflı Televizyonu haline gelen TRT-1 de, sorulu cevaplı bir açıklama (konuşma) yaptı. Dikkatle ve ibretle dinledim. Referandumda neden HAYIR demek gerektiğini, şimdi daha iyi anladım.

        Geçtiğimiz Çarşamba günü akşamı, bir tesadüf sonucu Televizyonun TRT/1 adlı kanalını açtım. Üç gazeteci, Cumhurbaşkanlığı konutundan canlı yayınla, Cumhurbaşkanı ile röportaj yapacaklarını söylediler. Biraz sonra da, canlı yayın başladı.

     Konu, pek tabii ki 16 Nisan 2017 günü yapılacak olan referandumdu. Moderatör denilen sunucunun ilk sorusu üzerine Cumhurbaşkanı, 15 yıllık iktidarları döneminde yaptıklarını anlattı.

      Söyledikleri, hep toz pembe denilen ve başarılı faaliyetlerini anlatan sözlerdi. Cumhurbaşkanı dilediğini söylüyor, sunucu araya girip hiçbir soru soramıyor ve Cumhurbaşkanı’nın söylediklerini eleştirebilen bir kelime ya da cümle sarf edemiyordu.

     Terörle mücadeledeki başarılarını anlatmakla söze başlayan Cumhurbaşkanı, hiç de başarılı olamadıklarını, terörün devr-i iktidarlarında ülkeyi ne hale getirdiğini, çok iyi biliyordu.

      Oysa sunucunun, “Bütün bunları milletin size sunduğu imkanlarla (ödediği vergilerle) ve devletin parası ile yaptınız. Yani paranın gücünü kullandınız. Ya, yapmadıklarınız, yapamadıklarınız ya da yanlış yaptıklarınız, onlara ne diyeceksiniz?” diye tabii ki sormadı, soramadı, soramazdı.

     Belli ki, sınırlı sayıdaki soru önceden hazırlanmış ve bu üç gazeteciye verilmişti.

                                       AÇIKLAMALAR, TATMİN ETMEDİ

    Değerli okuyucularım, Yapılmak istenen bu yeni Anayasa düzenlemesinde Cumhurbaşkanı’nın taraf olduğu hem bu Anayasa taslağında mevcut, hem de zaten fiilen mevcut olunca, açıklamanın doğruları anlatmak yerine “taraflı” olacağı çok açıktı ve öyle oldu.

    Soru soran gazeteciler, yapılan bu değişikliklerle ilgili hiçbir şey sormadılar. Belli ki, hoşa gitmeyen yanlış bir soru sormaktan çekiniyorlardı. Buna rağmen Cumhurbaşkanı, değişiklikleri sadece sıraladı, ama savunmalarını doğrusu yapamadı. Çünkü, getirilen yeni maddelerden hiçbirinin, savunulacak tarafı yoktu.

       Mesela sunucu, “Bir FETÖ davası aldı başını gidiyor. Çünkü Fethullah Gülen, kurduğu örgütle bu ülkenin lehine değil, hep aleyhine çalışmış. Bidayette bunun farkına neden varmadınız?

Her istediklerini verdiğinizi söylediğini bu örgütle, devleti müştereken neden yönettiniz? Ülkeyi darbeye sürükleyen bu kişiye olan hasretinizi, neden belirttiniz? FETÖ’cülükle suçlanan şüpheliler bir bir tutuklanırken, gerçek FETÖ’cü olan mesela  Hüseyin Çelik, Bülent Arınç’la kimi öteki eski Bakanlar, Vekiller ya da Ankara Belediye Başkanı, neden hala dışarıda ve görevde? Halk, bunları hep merak ediyor.” diye sorabilirdi.

      Cumhurbaşkanı’ da böylece, bu sorulara içtenlikle ve makul birer cevap verip, herkesin merakını giderip, daha çok sempati ve taraftar toplayabilirdi.

                       17/25 ARALIK OLAYI, UNUTULMUYOR!

    17 Aralık 2013 günü, olağanüstü bir olay yaşandı. Olay 25 Aralık 2013 gününe de taşındı.

    İktidar Partisi’nin (AKP) dört Bakanı ve kimilerinin çocukları, babalarının siyasi gücünü ve devletteki otoritesini kullanıp yolsuzluk yapmışlardı. (Yani, babaları adına rüşvet almışlardı)

      Bu kişiler, 17 Aralık sabahı, Polisin yaptığı bir baskınla aldıkları paralar, para kasaları ve para sayma makineleri ile suçüstü yakalanmışlardı.

     Kameralar onların suçüstü halini görüntülemiş, yataklar üstüne serilen döviz ve TL şeklindeki paralar görüntülenmişti.

     Aynı gün, bir Bankanın Genel Müdürü de, evinde yüksek miktarda dövizi ayakkabı kutularında saklarken suçüstü yapılmıştı.

     Suçlular tutuklanmış, paralara el konmuştu. Hayrettir, suçüstü yapılmasına rağmen suçlular 70 gün sonra tahliye edilmiş ve çarptıkları paralar, üstelik faizleriyle kendilerine iade edilmişti.

      Daha sonra, bir Bakanın 700 bin liralık bir kol saatini rüşvet olarak aldığı kanıtlanmış, bir Bakanın da rüşveti elbiseler ve çikolata kutuları içinde götürdüğü ifade edilmişti.

     Bunlarla da yetinilmemiş, bu görüntülerin yanında suçluların yaptıkları konuşmalar da “tape” denilen ses kaydına alınmış, bu olayla Türkiye’de kamu kesiminde bir “Utanç tablosu” ortaya çıkmıştı.

    Rüşvetçi Bakanlar siyasetten dışlanmış, ama hiçbir ceza görmemişlerdi. Aksine, olayı ortaya çıkaranlar cezalandırılmış, yedikleri rüşvet, rüşvetçilerin yanına kar kalmıştı.

    Mesela, bu olaydaki son durum Cumhurbaşkanı’na  pekala sorulabilirdi.

                                    HALKIMIZ, SADECE KENDİNİ DEĞİL,

             ÇOCUKLARINI VE TORUNLARININ DA GELECEĞİNİ DÜŞÜNMELİDİR

   Değerli okuyucularım, 16 Nisan günü yapılacak Referandumda HAYIR demek için sayılamayacak kadar sebep var.

    Halkımızın her şeyden  ve kendi geleceğinden önce, çocuklarının ve torunlarının geleceğini düşünmeleri gerekiyor.

     Mutlu, huzurlu ve güvenceli bir gelecek için Türkiye’nin yönetiminin tek kişiye verilmesi, katiyen doğru değil.

      Bu tek kişi kim olursa olsun, bugün için ne kadar güvenilir olursa olsun, böyle bir Anayasa Türkiye’nin ve Türk halkının geleceği için çok gereksiz ve çok tehlikelidir.

      Cumhurbaşkanı ile yapılan bu röportajda Cumhurbaşkanı, “Evet’de buluşalım” diyerek konuşmasını bitirmişti. 

      Ben de size,

 “HAYIR’DA BULUŞALIM!” diyerek, yazımı bitiriyorum.