“İlgisine” diyorum. Çünkü, şikayetim konusuyla Savcılığın ilgilenmediği anlaşılıyor. 4 yıla yakın bir süredir takip edilmediği anlaşılan olayın, kimlik bilgileri belli olan faili/failleri hala bulunamadı.
Değerli okurlarım; Atatürk döneminin ilk Adalet Bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt (1924-1930), genç Cumhuriyet’in Savcılarına ve Hakimlere çağrı yaparak, “Cumhuriyet Savcıları; Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanlarından tutun da, bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından siz sorumlusunuz.” Diyor. Ankara Adliyesi’ne de asılan bu sözün kısaltılmışını, Saray C. Savcılığının duvarında da görmüştüm.
Genç Cumhuriyet’in adalet anlayışı, işte buydu, Şimdi insan merak ediyor. Türk Hakim ve Savcılarına bu sorumluluk yüklenirken, geçen zaman içinde bu sözler acaba unutuldu mu, yoksa adalet sistemimizde bir gevşeme mi oldu?
Hemen söyleyeyim, hem unutuldu, hem de gevşeme oldu. Çünkü, bağımsız ve tarafsız olması gereken adalet, bu iktidar döneminde hem bağımsızlığını, hem de tarafsızlığını kaybetti. Halkın söylemiyle, adalet yerle bir oldu. Bunu bilmeyen de kalmadı.
Şimdi, işin o tarafını bırakıp, esas konuya gelelim.
ŞİKAYETİM, SANKİ TAKİPSİZ YA DA SONUÇSUZ KALDI !
Olay şöyle oldu. 1 Şubat 2017 günüydü. Emekli maaşımı aldığım Ziraat Bankası’nın Genel Merkezi’nden aradılar. Adını da söyleyen memur, bir alacağımı ödemek için hesap bilgimi istedi. Telefonu kapatıp, bu defa Bankayı ben aradım. Evet, böyle bir memur vardı. Hesabımda ise, sadece 500 lira vardı.
Oysa, bu kişi anılan memur değil, bir dolandırıcı olup, hesabımdaki 500 lirayı hemen alıyor ve Akbank’taki hesabına aktarıyor. Oradan da parayı çekip, kayboluyor.
Aynı gün Akbank’a gidip, bu kişinin kimlik bilgilerini alıyorum.
Bunlar, Osman Daş ve Erol Çakır adlı iki dolandırıcı ortaklar. Osman’ın telefon numarası (0531) 257 52 98, Erol’un ise, (0535) 410 92 20, Erol’un TC Kimlik numarası ve adresi de Banka kayıtlarında belli TC. 317 056 077 06)
Ziraat Bankası Genel Merkezi, hemen C. Savcılığına başvurmamı öneriyor, öyle yapıyorum. Bütün bu bilgileri derleyip, dilekçeyi bizzat dönemin C. Savcısı’na veriyor, durumu sözlü olarak da anlatıyorum.
Dilekçem, açılan 2017/41 numaralı dosya ile işleme alınıyor. Savcıdan sonra, Savcılık Bürosu’nda görevli Ekin ve İbrahim adlı memurların da gerekli takibin yapılacağını söylemelerinden sonra, adalete güvenerek adliyeden ayrılıyorum.
Fazlaca rahatsız etmemeye dikkat ederek, zaman zaman bu memurları telefonla ve yanlarına gelerek arıyor ve dosyanın akıbetini soruyorum.
Memurlar da, falanca, filanca yerlere yazdıklarını ve henüz cevap alamadıklarını söylüyorlar, ancak kimlikleri belli olan dolandırıcıların neden bir türlü bulunamadıkları bir türlü anlaşılamıyor.
UMUDUMU, HİÇ KESMİYORUM
Köylünün, Meriç Nehri kıyılarında kaybolan sabanından sorumlu olan adalet, kaybolan ancak kimlikleri belli olan bu dolandırıcıları da elbet bulacaktı, ama ne zaman? Ancak, takip ederse. (Büyük harflerle) TAKİP EDERSE !
Değerli okurlarım; Okuma yazma bilen bir kişi olarak, küçük de olsa bir olayı adli makamlar nezdinde, ancak bu kadar takip edebiliyorum. O makamlar ilgisiz kalırsa, takibin hiçbir anlamı kalmıyor.
Önemli memurluklarından geldiğim için, devletin memurlarından şikayetçi olmak, anlayışıma ters düşüyor. Her halde işleri çok ki, 3,5 yıldan beri, benim şikayetime sıra gelmiyor.
Bir gün, sıra gelir İnşallah !