Müslüman mabetlerini yönetmek ve halkı dini konularda bilgilendirmek için görevli olan Diyanet Teşkilatı, para içinde yüzüyor yine de doymuyor. Daha da önemlisi, israf etmek dinimizde “haram/günah” olduğu halde, bu günahı bilerek işliyor.
Değerli okurlarım; Diyanet İşleri Teşkilatı, yeni Türk devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkemize kazandırdığı pek önemli kurumlardan biridir.
Laik devlet düzeninin benimsenmesine rağmen, bu teşkilatın bir ihtiyaç olduğu unutulmamış ve dini konularda halkın bilgilendirilmesi ve ibadet mahallerinin yönetilmesi işi, bu teşkilata verilmiştir.
Geçen bir asra yakın zaman içinde, bu teşkilat ve başına getirilen kimseler, bu görevlere layık olarak görevlerini yapmışlar, halkımız din, inanç ve vicdan hürriyetini bu teşkilatın aydınlatması ile kazanmış, yaşamıştır.
Devleti yönetenlerden büyük ilgi ve saygı gören bu kurum, maddi yönden de öteki kurumlardan daha çok desteklenmiş ve hiçbir maddi sıkıntıya düşürülmemiştir.
Bu satırların yazarı olarak bendeniz de, inançlı, ibadetli ve samimi bir Müslüman olarak, bu teşkilatın uyarı ve hizmetlerini hep takip ve takdir eden vatandaşlardan biri olmaya çalıştım.
TEŞKİLAT, BU İKTİDARIN ARKA BAHÇESİ GİBİ
Ne var ki, dini ve dinin kutsallarını siyasi amaç haline getiren bu iktidar, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, bu kurumun teşkilatını da arka bahçesi haline getirdi.
Teşkilatın var ve yeterli olan gelirlerini daha da artırarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, bütçe olarak Bakanlıkların bile üstüne çıkardı. Hiçbir Bakanın altında zırhlı makam aracı yok iken, bu teşkilatın Başkanına zırhlı makam aracı verdi. Bu bile, bu teşkilatın ne kadar ayrıcalıklı olduğunu göstermeye yetti.
Oysa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçe gelirinden (payından) başka, bir de para içinde yüzen bir Diyanet Vakfı var ki, Hac ve Umre organizasyonları dahil, esas para oradan geliyordu.
BU CAMİ DİLENCİLİĞİ, NİYE?
Bütün bunlara karşın, özellikle Cuma günleri, camilerde Diyanet adına para/yardım toplanmadık bir güne rastlamak mümkün olmuyor.
Paralar istenirken, daha çok Müftülüğümüz ihtiyaçları için, Camiimiz ihtiyaçları için, filanca yerde açılan Kur’an Kursu için, Öğrenci Yurdu için, filan yerde yapılan Cami inşaatı için, falanca yerde yıkılan Cami ya da minarenin onarımı için, yurt dışında bilmem neresi için ve akla başka ne gelirse öne sürülüp, devamlı yardım toplanıyor.
Değerli okurlarım; Diyanetin gelir ve maddi durumunu bu şekilde tespit ettikten sonra, din görevlilerini bu şekilde yardım toplamaya zorlaması, tasvip edilecek bir durum olamaz. Olamaz, ama bundan vazgeçmeleri konusunda bir çare de bulunamıyor.
“BU MESCİT’DE NAMAZ KILMAZDIM.”
Bu söz, mezhep imamlarından İmam Maliki’ye ait. Maliki bir gün, arkadaşlarıyla Küfe’deki bir mescide öğle namazı kılmak için gidiyor. Mescit çıkışında, kapının önünde içinde para olan bir kutu görüyor ve mescit İmamına “Bu ne?” diye soruyor. İmam, “Mescit için yardım topluyoruz.” deyince, Maliki; “Eğer böyle olduğunu bilseydim, bu mescitte namaz kılmazdım.” diyor ve gidiyor.
İmam Maliki, şimdi kalkıp gelsin de bizim Camilerimizi görsün. Hele Cuma Namazlarının kılındığı günlerde görsün.
ŞİMDİ DE, BİŞKEK’E CAMİ
Bişkek, Kırgızistan’ın Başkenti. Diyanet, ortak olduğu bir şirketten de destek alarak, Bişkek’e tam 35 milyon dolara (210 milyon liraya) bir Cami yaptırıyor.
Diyanet’in Cami yaptırması ilk bakışta normal ama, bu kadar çok ve büyük paraya, üstelik Türkiye’nin dışında Cami yaptırması, acaba ne kadar normal?
Bütçeden, yani yoksul halkın vergilerinden en büyük oranda pay alan Diyanet’in, bir yabancı memlekete Cami yaptırması ne kadar doğru ve normal olabilir?
Zenginlik içinde yüzen Müslüman Arap ülkelerinden herhangi birinin, bizim ülkemizde Cami yaptırdıklarını gören var mı?
Değerli okurlarım, Müslüman mabetlerinin yalnız Türkiye ya da Kırgızistan’a değil, dünyanın her tarafına yayılması isterim. Ancak, dinimizin yasakladığı gösteriş ve böyle israf boyutunda değil.
|