Milli Eğitimi içinden çıkılmaz hale getiren bu iktidar, kurtulduk derken tekrar ikili öğretime dönüyor. Çünkü, okul yapımı yerine rant getiren lüks binalar yapılıyor. Eğitimi düşünen kim?
Değerli okurlarım, 2002 yılında iktidar olan, hem de tek başına ülkenin yönetimini ele alan Adalet ve Kalkınma Partisi, eğitimde de yeni umutlar meydana getirmişti.
Özellikle, eğitimin şiddetli okul ihtiyacı vardı. Okullar yetmiyor, bir çok yerde ikili öğretim yapılıyordu. Yani, okul binası iki ayrı okul tarafından kullanılıyordu.
Çok iyi hatırlıyorum. 1970’li yıllarda İstanbul’daki kimi okullar bir binada üçlü öğretim yapmışlardı. Bu öğrenci ve velileri için çok büyük zorluk demekti. Ancak, bunun başka çaresi yoktu.
OKUL YAPIMLARI UZUN SÜRMEDİ
Bu iktidar başlangıçta eğitime büyük değer vereceğini söyledi. Başlangıçta, hem devletin, hem de hayırseverlerin imkanlarıyla yeni okul binaları yapıldı. Sınıf mevcutları 80-90’ lardan, 50-60’lara çekildi. İkili öğretim kaldırıldı. Hatta 40 kişilik sınıf sayısı çoğaldı. Bu çok sevindirici bir durumdu.
Daha sonra işler tersine döndü. İmam-Hatip Okulları’nın sayısı ve binalarının inşası artırılırken, öteki öğretim ihmal edildi. Sınıf mevcutları yine artmaya başladı. Çünkü, yeni okul binalarının yapımı azaldı, adeta sonlandı.
EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞTİ
Bir gün geldi, eğitimde 4+4+4 diye yeni bir model ortaya koydular ve uyguluyorlar. Yani, İlk, Orta ve Lise eşit miktarda, 4’er yıllık eğitim vereceklerdi. Bunun olumlu yönleri anlatıldı, ama halk bunu olumlu bulmadı.
Bir önemli durum daha ortaya çıktı. Eğitim Fakülteleri fabrika gibi öğretmen yetiştirirken, mezunları tayin olamaz ve iş bulamaz duruma geldiler. Müthiş bir birikim oldu ve kalite olabildiğince düştü. Görülüyor ki, yüzbinlerle ifade edilen sayıda öğretmen adayı şimdi tayin olmayı bekliyor. Eğitim Fakülteleri ise, üretime hala devam ediyor.
YANLIŞ MİLLİ EĞİTİM BAKANI
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye yeni bir model icat edilip, yönetim tek tabancaya devredilince, Turizm Şirketi sahibi Turizm Bakanı, Özel Hastane sahibi Sağlık Bakanı yapıldı. Özel oku sahibi de Milli Eğitim Bakanı oldu. Ziya Selçuk adındaki bu zat, eğitime beklenen yönü vermek yerine yönünü iyice değiştirdi ve karmaşık bir hale getirdi.
Kendisine umut bağlanan Selçuk, Mahkeme kararına rağmen Andımız adlı söyleşiyi “Okullarda okutmam” dedi ve ısrarla okutmuyor. Çünkü ona göre de yeni yetişen neslin, “Türküm, doğruyum ve çalışkanım…” demesi, ona göre suç ya da yanlış bir söylemdi. Okutmadı, okutmuyor.
Kendisine bel bağlanan Bakan, böylece eğitimdeki duruşunu sergiledi ve Türk çocukları için eğitimde bir hayal, bir balon olmaktan öteye gitmedi.
Değerli okurlarım, tekrar okullaşma durumuna dönersek, Türkiye’deki okul sayısı öğrenci sayısına yetmiyor. Eğitim, yavaş yavaş ve tekrar “İkili Sisteme” e dönüyor. Bina yokluğundan çocuklar iki grup halinde okul binalarını kullanmaya başladılar bile.
Sebebi gayet açıktır. Devleti yönetenler, okul binası ihtiyacını karşılamak yerine, başka yeni binaların yapımına öncelik vererek, yakın ve yandaşlarının rant sağlamasını tercih ettiler. O yükselen gökdelenlerin yerine yeni okul binaları yapılsaydı ve devlet de buna öncü ve destek olsaydı, bugün “İkili Öğretim” mazinin karanlıklarında kaybolur giderdi.
Türk halkı, bir hakkı kullanarak kendi geleceğini kendi elleriyle tayin ediyor. O sebeple, hiç kimseye söz söylemeye ve sitem etmeye başka bir hakkı yok!
|