İstanbul Belediyesi’nde çalışan yandaş ve yalaka bir Memur, ayrılıp çok az sermayeli küçük bir şirket kuruyor. Sonra da Devlet Demiryolları’nın açtığı bir kiralama ihalesine katılıyor. İhale, katılanlardan İstanbul Belediyesi’ne değil, bu kişinin kurduğu küçücük şirkete veriliyor. Kayırma ve yağmacılık dendiğinde, işte en güzel örnek. Vah benim Memleketime, vah!
Değerli okurlarım; Üstünden zaman geçse de, konular unutulmuyor. Bu iktidar döneminde yapılan kayırmacılık kadar hiçbir dönmede bunun eşini, benzerini görmedik. Son öğrendiğim olay bana, “Bu kadarı da olmaz.” Dedirtti.
Çok fazla ilgimi çektiği için, olayı yazımın konusu yaptım. Üstü örtülecek gibi bir olay değil. Meraklılar için, ayrıntıları var. Ben, özetliyorum. Olay, İstanbul’da geçiyor.
TCDD’nin (Devlet Demir Yolları), Sirkeci ve Haydarpaşa Tren Garı yanında toplam 29 dönüm (bodrum katı biçiminde veya açıkta) boş alanı var. Genel Müdürlük, buraları ihale ile kiraya vermek istiyor.
Sirkeci ve Haydarpaşa, herkesin bildiği, tarihi ve göze batan mekanlar.
İhaleye iki talip var. Birisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Diğeri, bu Belediyede küçük bir maaşla sıradan bir memur iken ayrılıp, 10 bin TL Sermayeli bir şirket kuran, ancak iktidarın yandaş ve yalakası olan çok genç bir zat.
Belediyenin amacı buraya halka açık bir Kültür ve Sanat Merkezi kurup, kültür etkinlikleri yaptırmak. Karşı taraf ta, pek tabii buradan para kazanmak için ihaleye girmişler.
Söylenenlere göre karşı tarafın, burada Katar zenginleriyle ortak çalışacağı yönünde. Hatta, kiraladığı bu yerin bir kısmını tekrar ve daha büyük paralar karşılığı kiraya vermek. Bu da işin başka yanı.
BELEDİYE’YE OLMAZ!
Yapılan ilk ihale sonuç alınmadan erteleniyor. Yeni ihale günü geldiğinde, İstanbul Belediyesi’ne “Sen kaybettin, ihaleyi öteki tara f kazandı” denilerek, kargaları bile güldüren bir gerekçeyle yol gösteriliyor. Yani, Belediye ihaleyi kaybediyor.
Burada, Belediyenin ihaleyi kaybetmesinden çok, iktidar yandaşlarının nasıl korunduğu ve kayırıldığı konusu önemlidir.
Araştırıldığında görülüyor ki, ihaleyi kazanan 10 bin lira sermayeli şirketin kurucusu ve sahibi, bir zamanlar Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurduğu “Okçuluk Vakfı”nın Genel Müdürü imiş. İşin püf noktası burada!
İşte o zaman, esas durum ve ihaleyi kazanma sebebi anlaşılıyor. Ve bir yandaş kişi, küçücük bir sermayeye sahip şirketiyle koskoca Belediyeyi sollayıp, ihaleyi kazanıyor ya da ona kazandırılıyor.
Ekrem İmamoğlu, haklı olarak buna isyan ediyor. Halkımız da, “Belediye Başkanı Binali Yıldırım olsaydı, sonuç acaba böyle mi olurdu?” diye söyleniyor.
Değerli okurlarım, olay ortada ve sözün tam da bittiği yerdeyiz. “Neden bu hale geldik?” biraz da siz düşünün bakalım.
|