Moved Permanently

Çünkü, çürük bir zemine oturan İstanbul kıyıları, bu proje ile depremi daha erkene alıp, daha etkin hale getirecek. Böylece gidenler rahmetle, kalanlar selametle anılmış olacak.

       Değerli okuyucularım;  Bu iktidarın, mali gücümüzü aşan ve ülkeyi uçan kuşa borçlandıran projelerinin, şimdi çok daha ilginci ve yıkıcı olanı geliyor.

      Yıkıcı diyorum, çünkü proje uygulamaya konduğunda Türkiye’nin bütçesi yıkıma zorlanırken, İstanbul’un toprak zemini de yıkılabildiği kadar yıkılacak. Tetiklenen bir depremle de, projenin siyasi mimarları boylarının ölçüsünü alacaklar.

     Kanal İstanbul adı verilen bu anlamsız projenin ne olduğu, daha önce kamuoyuna açıklandı. Tıpkı İstanbul Boğazı gibi, Karadeniz suni bir boğazla (kanalla) bir kere daha Marmara Denizi’ne bağlanacak.(mış)

      Bunu yapmak için, adı üzerinde iki deniz arasına bir kanal açılacak. İlk bakışta eğer Karadeniz, Hazar Denizi gibi bir iç deniz olsaydı, bunun Marmara Denizi’ne oradan da diğer denizlere bağlanması doğru olurdu.  Hatta, bunu yapmakta geç kalınmış bile olurdu.

     Böyle bir proje yalnız Türkiye’nin değil, Rusya’nın da özlediği ve her bakıma desteklediği bir proje olurdu. Şimdiki durum öylemi? Hayır!

    Nitekim, bugüne kadar hiçbir yabancı ülke ya da kuruluş, bu projeyi ciddiye almadı ve destek vaadinde bulunmadı.

    Sanılıyor ki, İstanbul Boğazı’ndan bedava geçen deniz araçları, bu proje hayata geçince parayı bastırıp devamlı buradan geçecekler. Çünkü, cümle alem aptal, biz akıllıyız. İçine düştüğümüz durum, zaten  bunu göstermiyor mu?

     Ayrıca, 1936 tarihli Montrö (Boğazlar) Anlaşması, yoksa çöpe mi atıldı? Bilen söylesin.

                                           PROJE NEDEN YANLIŞ?

    Türkiye’nin geçmişini, geleceğini ve de bu günkü durumunu çok iyi bilen uzman nitelikli kimseler, bu projenin bir “Hayal ürünü” olduğunu, parasını bulmak bir yana, yapılmaya kalkılması halinde iki önemli, hatta tehlikeli durumun ortaya çıkacağını bağıra bağıra söylüyorlar.

     Birinci sıkıntı, borç batağına saplanmış olan Türkiye’nin bütçesi, bu projeyi ne mevcut imkanı ile, ne de bulabileceği borçla yapamayacaktır. Çünkü, bu proje için hiçbir yabancı devlet ya da yabancı kuruluş borç vermeyecektir. Satacak malımız da kalmadığına göre, hükümet vergilere saldıracak ve bu defa yandaş ve yalakalar hariç,  halk bu projeye asla yanaşmayacaktır.

     İkinci sıkıntı, hayati bir durum arz ediyor. Yani, iki denizin birleştirilmesi için açılacak olan kanal tabiatın (Trakya’nın) jeolojik dengesini, özellikle yeraltı sularının akışını bozacak. Bununla da kalmayıp, çürük bir zemine işaret eden İstanbul kıyılarında deprem biraz daha öne alınacak ve daha hızlı tetiklenecektir. Jeoloji Mühendisleri bu durumun, gün ışığı kadar parlak ve net olduğunu söylüyorlar.

      Ve, diyorlar ki, eğer olursa Kanal İstanbul Projesi, bir Canal İstanbul Projesi olacaktır. Böylece öne alınan bir depremle canlarını kaybedenler rahmetle, sağ kalanlar selametle anılacaktır.

                                   PROJE, ADETA BİR “RANT PROJESİ”

     Projenin uygulanacağı alan (geçeceği güzergah) açıklandıktan sonra, rant peşinde koşanlar o bölgeleri adeta kapıştılar. Daha çok kazanmak için eski maliklerine büyük paralar ödeyip, güzergahı sahiplenerek, pusuya yattılar. Şimdi, sabırsızlıkla  başlamasını bekliyorlar.

     Bu kimselerin, iktidarın yakınları, yandaş ve yalakaları olduğu kesin. Zaten, aksi olamaz. Kanal çevresindeki arazileri çalıp çırpmadıklarına göre, onlara suçlu gözüyle bakamayız. Ancak, onların kazanması, böylece ülkenin uçuk bir proje uğruma her türlü yıkıma uğramasını asla kabul edemeyiz. Projeden çıkarı olmayan yandaşların bile, böyle bir yanlışlığı hatta felaketi destekleyeceklerine katiyen ihtimal vermiyoruz.

                                    BİR BAŞKA İHTİMAL DAHA VAR

       Burada, önemli iki felakete işaret eden konunun uzmanları, projenin tamamlanmasının en az 10 yıl sürebileceğini, projeyi başlatanların fiziki ve siyasi ömürlerinin bu süreyi görebileceklerinin garanti olmadığını, gelecek yönetimlerin ülkeyi daha fazla zarara sokmamak için projeyi iptal edeceklerini, böyle olsa  bile bu durumun  ülke ve halkın büyük zararına olacağını söylüyorlar.

      O halde, geriye tek ve akılcı bir çare ve çözüm yolu kalıyor. O da, bu hayali projeyi başlamadan ortadan kaldırmak ve bir sevimsiz anı olarak arşivlerde saklamaktır.

       Zararın her safhasından dönenler, hep kazançlı çıkmışlardır.