Sadece Saray’n değil, Tekirdağ’ın en büyük köylerinden biri olan Küçükyoncalı, baharı bir “Festival”le kutluyor. Tarihi bir damak tadı olan “keşkek”, bugün köyde yapılacak bir festivalle halka dağıtılacak. Davetlisiniz.
Eskiye dayanan yıllarda “keşkek”, kırsal kesimde yaşayanların, tabii ki köylülerin pilavı olarak biliniyordu. Çünkü, pirincin köylüye göre biraz pahalı olması, öncelikle bulgur tüketimini, yapımı biraz zahmetli olmasına rağmen “keşkek” i ön plana çıkarıyordu.
Çocukluğum köyde geçmişti. Kimi bayramlarda ve düğünlerde ikram edilen keşkek’ten yiyebilmek, bizim için büyük zevklerden biriydi.
Önceden temizlenip haşlandıktan sonra kurutulan buğday taneleri “dibek” denilen büyükçe bir kabın içinde ağaç tokmaklarla dövülüyor, yani eziliyor ve son bir gözden geçirildikten sonra da, kaynatılarak pişiriliyordu. Yemek aşamasında üstüne tereyağı ve damak zevkine göre başka garnitürler eklenen keşkek, yiyen için hem ekmek, hem de yemek oluyordu. Yani “katık” vazifesi de görüyordu.
Zamanla değişen beslenme anlayışı, yapımı biraz zahmetli olan keşkeği de ikinci derecede tercih edilen gıdalar arasına sokunca, yeni nesil adını bile unuttu ya da hiç öğrenemedi.
KEŞKEK BAHANE, TANITIM ŞAHANE
İlkokulu bitirinceye kadar yaşadığım köyüm Küçükyoncalı (1960 yılına kadar adı Küçükmanika’ydı) zaman içinde çok gelişti ve büyüdü. Bugün Tekirdağ ilinin en büyük köylerinden biri olan köy, nesiller arasındaki anlayış farkına rağmen geleneklerinden hiç kopmadı. Kopmadığı o geleneklerinden biri de, keşkek yapmaktı.
Köyün başarılı Muhtarı Ekrem Sevinç, hem bu yiyeceğin unutulmaması, hem de köyün enformasyonu için, köylülerle birlik sağlayarak bu gün bir “Keşkek Festivali” düzenliyor.
Ön hazırlıkları gördüm. Özellikle 20’nci asır ve bu asrı 21’nci asra bağlayan dönemde köyün sosyal yaşamı ve olagelen değişiklikleri, hatıra değeri olan resimler ve eski kullanım araçlarla bir sergiye dönüştürülerek, konuklara tam bir nostalji yaşatılmak istenmiş.
MESELA, NE YAPMIŞLAR?
Eski tarım aletleriyle, ev ve el aletlerinden tutun da, kullanılan kimi eski eşyalara varıncaya kadar birçok materyel temin edilerek, adeta bir Açık hava Sergisi düzenlenmiş.
Köyün gençlerinden olup, bir dönem gazetecilik yapan ve halen yazı ve araştırmalarına devam eden Selman Akı, köyün kuruluşundan tutun da, bir dönem köy sakinlerinden olup bugün hayatta olmayanların fotoğraflarını bulup, onları büyüterek bir fotoğraf albümü niteliğinde güzel bir sergi hazırlamış.
Selman Akı, onunla da kalmayıp, köyün kuruluşundan yakın geçmişine kadar yaşayan, ancak bugün hayatta olmayan hemen tüm köy sakinlerinin geçmişini (Şeceresini/Soyağacını) çıkarmasını başarmış. Öyle ki, geçmişteki yakınlarını tanımayanlar-bilmeyenler için de, bu çalışma çok önemli bir kaynak olmuş.
Yakın tarihteki 93 Harbi’ni takiben (1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi) yapılan mübadeleden sonra göç yoluyla gelenlerin kurduğu ve büyüttüğü Küçükyoncalı, belgelerle böylece kuruluş tarihine kavuşmuş.
Bu zor araştırmayı başarıyla sonuçlandıran Selman Akı’ya yardım eden Gülten Oktay adlı hemşerimin olduğunu da buradan takdirle belirtiyorum. Bu başarılarından ötürü, her ikisini kutluyorum.
Küçükyoncalı “Keşkek Festivali”nin düzenlenmesine öteki büyük katkıları olan Zekiye Dere, Kaniye Oktay, Emine Güldik, Melahat Taştekin, Zülfiye Çiçek, Türkan Bayraktar, Hasibe Oktay, Aylin Cari ve Derya Cari adlı bayan hemşerilerimle, diğer katkıda bulunanları da buradan kutluyorum.
KÜÇÜKYONCALI, ÖRNEK KÖY!
2000’i oldukça aşan nüfusu ve 700’e yaklaşan yerleşik hane sayısı ile ilçemizin en büyük köyü olan Küçükyoncalı, Saray ilçe merkezine yakın olması, köy içinden geçen dereleri, köyün yaslandığı ormanları ve diğer doğal güzellikleri ile yaşanabilir, iyi bir yerleşim alanı konumundadır.
Halen köy Muhtarlığı görevini yürüten Ekrem Sevinç’in, köyün daha da gelişmesi için büyük gayret gösterdiği, köylüden de bu konuda büyük destek gördüğü anlaşılıyor.
Küçükyoncalı bu haliyle ve konumuyla, Trakya’nın coğrafi yerleşiminde “Örnek bir köy” olarak pekala gösterilebilir.
İş bulmak ve daha iyi geçim koşulları sağlayabilmek için köyden ayrılanların, emekliliklerini takiben köye tekrar geri döndükleri, yani ayrılanların köylerini unutmadıkları ve köyden kopmadıkları görülüyor.
Yabancılaşmanın oldukça az olduğu köyün, tarla konumundaki arazisinin bir kısmının satılarak elden çıktığı ve yakın bir gelecekte köyde bir yabancılaşma görüleceği anlaşılıyor. Bu durum da, köyün olumsuz gösterilebilecek bir yanı.
Şimdi, Saray’ın bir mahallesi konumundaki köyde, hemen bütün ailelerin çocuklarını okutmak için birbiriyle yarıştığı, gençlerin de okumayı hayatlarında birinci öncelik olarak gördükleri anlaşılıyor.
Değerli okuyucularım, Küçükyoncalı Saray’ın 5 km uzağında. Eğer, önemli bir işiniz yoksa, bugün Saat 13.00 de başlayacak olan bu nostaljik, konserli ve eğlenceli olan Festivale katılın. Adı unutulmakta olan keşkeği, siz de bir tadın bakalım. |