Üstünden bir yıl geçti. Mahkemesi kuruldu, göstermelik bir duruşma yapıldı. Suçlusu belli, ama hiç kimse suçu üstüne almıyor. Adalet de ağır davranıyor. Yazık bu insanlara! Sonucunu düşündükçe, 1957’de çarpışan iki trenin kazası aklıma geliyor. Değişen bir şey, yine olmayacak!
Değerli okurlarım; Hatırlayınız, geçtiğimiz yıl Edirne’den kalkıp, İstanbul istikametinde giden bir tren Çorlu yakınlarında (Sarılar köyü) devrildi ve 25 vatandaşımız bu kazada can verdi. Yaralananlar da çabası.
Yapılan açıklamaya göre, rayların altında oluşan boşluk sebebiyle vagonlar raylardan çıkmış ve o feci kaza meydana gelmişti.
Kazanın sebebi belliydi. Yeterince yol kontrol memuru yoktu. Raylar denetlenmiyordu. Bozulan raylar ve yollar onarılmıyordu. Yolların mutlaka tamir edilmesi ve o yoldan tren geçirilmemesi lazımdı, ama dinleyen kimdi?
Artık olan olmuştu. Cenazeler kalktı, yakınları başsağlığı diledi. Devleti yönetenler de, “Olur böyle vakalar” dercesine üzüntülerini ve başsağlığı dileklerini ilettiler.
Onlar işine dönerken, yakınlarını kaybeden acılı vatandaşlar dertleriyle baş başa kaldılar.
MAHKEME KURULUYOR
Aradan bir yıl geçti. Konuyu araştırmak ve suçluları yargılamak için Çorlu’da mahkeme kuruldu. Kuruldu, ama daha ilk duruşmada çıkan kargaşa yüzünden duruşma yapılamadı. Geçen ay ikinci duruşma, daha doğrusu davanın ilk duruşması yapıldı.
Ölü yakınları acılar içindeydi. Haklı olarak feryat ettiler. Suçluların bulunmasını istediler. Sadece bir gün içinde, TV ve gazetelerde haber oldular ve tekrar unutuldular.
Yapılan açıklamalara göre, iki gariban memur (görevli) suçlu olarak gösterildi. Onlar da, bütün suçun yolları denetlemeyen, yeterince personel vermeyen ve esas ihmalin ve kaza sebebinin o yetkililerde olduğunu bildirdiler, ama belli ki ciddiye alınmıyorlar.
Yine hatırlayınız, daha önce yola çıkarılan bir hızlı tren de devrilmiş, suç kimi garibanların üstüne atılırken, TCDD Genel Müdürü ve öteki yetkililer, suçtan çabucak sıyrılmışlardı. Üstelik onlar, daha sonra terfi ettirilip ödüllendirirdiler bile.
1957 TREN KAZASI
Tam 62 sene önce Ekim ayındaydık. Edirne ve İstanbul’dan ve aynı hattan salınan iki tren İstanbul yakınlarındaki Ispartakule ile Yarımburgaz arasında kafa kafaya çarpışmışlardı.
Yaralılar bir tarafa, bu kazada tam 99 kişi can vermişti. Bunlardan biri de benim öz dayım Hasan Türkoğlu idi. Göğsüne ve boğazına saplanan demir çubuklar sebebiyle ölmüştü.
Yine ah vah ettiler. Trenleri yola salan Sirkeci’deki hareket memuru ile Edirne’deki hareket memuru yargılandılar. Birine 3 yıl, diğerine 2 yıl hapis cezası verildi. Ayrıca 2 ile 3 bin lira arasında değişen para cezasını da verdiler. Olay kapandı.
O yıllarda, iletişim bu kadar yaygın değildi. Ancak, sadece bu iki kişinin değil, yetkililerin büyük hataları vardı. Onlar, cezadan ve sorumluluktan sıyırdılar.
PEKİ, ŞİMDİ NE OLACAK?
Değerli okurlarım, Hiçbir şey olmayacak. Duruşmalar yapılacak. Davanın ne kadar süreceği belli değil. Dava bitiminde bu iki görevliye, muhtemelen hapis ve para cezaları verilecek.
Esas suçlu olan Devlet Demir Yolları yetkilileri, ortada görünmeyecek. Muhtemelen, mahkeme kararıyla ölü yakınlarına bir miktar tazminat ödenecek. Ve, ölen öldüğü ile, yakınları da acıları ile baş başa kalacak.
Unutmayınız, Türkiye’de üst düzeyde devleti yönetenler, bir yolunu bulup suçtan kurtulurken, masum insanlar onların çekmesi gereken cezalarını tıpış tıpış çekiyorlar.
Yine öyle olacak!
Çerez politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez kullanmaktayız. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız. Çerez Politikası