Gonca TV diye özel bir TV kanalı kurmuş. Her halde, bir de ekibi var. Gece gündüz ve aralıksız, dini içerikli yayın yapıyor. Kendisini mehdi gibi gösterip, özellikle cahil kadınları kendisine bağlıyor ve din satıyor. O kadar ki, Allah katında sadece kendisinin duaları geçerliymiş gibi davranıyor, açıkçası dua satıyor.
Değerli okurlarım; 14 Mart 2019 tarihinde yine bu sütunlarda yazmış, ”Adnan Oktar’dan kurtulduk, Tuncer Çiftçi’den ne zaman?” diye sormuştum. Galiba hiçbir zaman. Çünkü, bu memlekette din üzerine çıkar amaçlı ne yaparsan yap, göze batmıyor. Pek tabii ki bu adamın yaptığı da, tamamen ”Din Tüccarlığı” İnançları okşayıp din adına dua satıyor. Yani, Allah’ı ve onun yüce dinini, sömürdükçe sömürüyor.
Adı, Tuncer Çiftçi. 35-40 yaşlarında. Tezgahı İzmit’te kurmuş. 2005 yılında bu şehirde Gonca FM adında bir radyo kurarak, dua satmaya başlamış. Daha sonra, aynı adla bir TV kanalı da kurmuş. Mutlaka, bir ekibi var.
Ona inanlara göre, onun alnında Halife, yanağında Allah yazıyormuş.
Müşterileri (dinleyicileri ve seyircileri), daha çok bayanlar. TV’nin tanıtım gücünden yararlanıp bu işleri yaparken, “Goncanın Sesi” adlı, bir de uyduruk dergi çıkartıp, genç bayanlara sokaklarda sattırmaya başlamış.
BAKIN, NELER YAPIYOR?
Tek cümle ile, soytarılık ve şarlatanlık yapıyor. Yaptığı da şu. TV kanalı, diğer kanallar gibi 24 saat yayın yapıyor. Kanaatim o ki, bu kanalı en çok RTÜK seviyor. Belki de ona ödül bile veriyor, ama biz görmüyoruz, bilmiyoruz.
Kanalda, 24 saat dini içerikli yayın yapılıyor. İlahi adı altında, dini müzikle ilgisi olmayan ilahiler ha bire tekrarlanıyor. Nasıl buldularsa, çekimler hep tabiat manzaralı mekanlarda yapılıyor. Yeşil bahçeler, rengarenk çiçekler, çayırlar çimenler, ağaçlar, akan sular, çeşitli yaban hayvanları, çeşitli kuşlar, böcekler bile var. Onların arasında dolaşan, atlara ve kimi motorlu araçlara binen ve buralarda tek başına dolaşan Tuncer Çiftçi adındaki bu zatın, böylece ne yapmak istediği bilinemiyor.
Yeşilliklerin arasında dolaşırken, bazen de sırıtıyor, ama onun kerametinin ne olduğunu anlamak, yine de mümkün değil,
TUNCER ÇİFTÇİ’DEN HOŞ SOHBLETLER
Akşam olunca, çadır tiyatrolarının gece seansları gibi, onun da dua seansları başlıyor. Yayın canlı. Bu kişi yine çiçeklerin arasında kendisine hazırlanan bir mekana giriyor ve telefonlu yayın başlıyor. Ekrana yazılan numaraları, genellikle saf kadınlar ve kimi saf erkekler arıyor ve ondan sürekli dua istiyorlar.
Tuncer Çiftçi, onları kırmıyor. Çünkü, kendisinden dua isterken transa girip, ağlayanlar bile var. O da, çok kısa bir duada bulunuyor. Dua söyle; “Allahümme, salli ala seyyidina Muhammed” Bunu söyledikten sonda, ellerini önce göğsüne sonra yüzüne sürüyor. Duanın sonunda, “Allah Celle Celaluhu, hepinizin dualarını kabul etsin.” diyerek duayı bitiriyor ve aklınca işi sağlama bağlıyor.
O saf vatandaşın günahı ne olursa olsun, böylece bütün günahlarından kurtuluyorlar(!)
Aslında, din ve doğru dürüst dua bilmeyen bu kişinin, silah merakı da var. Ne hikmetse, arada bir tabancalarını da masanın üstüne koyup, tek tek kurcalıyor ve onları da halka gösteriyor.
Onun yaptığı bu ve öteki şaklabanlıkları yazmak/okumak değil, görmek seyretmek gerekir.
BU KADARLA MI?
Hayır, o paralı salon toplantıları düzenliyormuş. Çünkü, yaptığı iş çok masraflı imiş(!) Bu toplantılara, daha çok kadınlar geliyor ve Tuncer’in dualarını alıyorlarmış.
O, kadınları akan bir suyun altına götürüp, suya sokuyor ve sırılsıklam olan o kadınların karşısına geçip gülüyor. Canlı seyrettim, tam bir tiyatro.
Umreye gidiyor. Kadınları ve ihrama bürünmüş erkekleri peşine takıp, çölün sıcak kumlarında gezdiriyor. Herkes mutlu. Çünkü, onun peşinden gidenler, cennet yolunda olduklarını sanıyorlarmış. Onun, cennet manzaralı mezar yeri pazarladığını da duydum.
EY RTÜK, NEREDESİN?
RTÜK yerinde, ama çalışmıyor. Daha doğrusu bu kişiye dişi geçmiyor. Çünkü, adam dini kullanıyor. Ona karşı gelmek, dine karşı gelmek gibi algılandığından, çekiniliyor. Bu kişi de, din adına her türlü şarlatanlığı yapıyor. Tabii para kazanıyor. Esas amacı da bu zaten.
Araştırdım, İzmit’te çok iyi ve lüks bir hayat yaşadığını, çocuklarını paralı özel okullara okuttuğunu, bir ara eşinden boşandığını ve başka sevdalara yelken açtığını, ancak hiç kimsenin onun kılına bile dokunamadığını öğrendim.
Değerli okurlarım; Günde 5 vakit bu ülkenin kurtarıcısına söven, Yunan gavurunun galip gelmesini, Türklerinse yenik düşmesini isteyen, ortalıkta kırmızı bir fesle dolaşıp, adına Fesli Kadir denilen meczup geçen hafta öldüğünde, tabutu Türk Bayrağına sarılmış, ölüsü mezarlığa değil, bir caminin bahçesine gömülmüştü. . Şüphem yok ki, Tuncer Çiftçi de rahmetli olduğunda Bayrakla birlikte genç kızların ve kadınların gelinlikleri ile örtülecektir.
Eee… Ona da bu yakışır. Bu akıllı (!) millete de, ona öyle davranması yakışır.
|