ads
DOLAR 38.89 ₺
EURO 44.10 ₺
STERLIN 52.30 ₺
G.ALTIN 4,134.90 ₺
Ç.ALTIN 6,823.73 ₺
BİLEZİK 3,806.27 ₺
BTC 109,617.67 $
ETH 2,570.04 $
BİST 9,419.89
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Yokedilen İstanbul!

Yayınlama: 6 Ocak 2018 Cumartesi 16:20 Okunma: 2960

Tabii ki, ortadan kaldırılmadı. Ancak, taşradan gelenlerin ve yabancıların gıpta ettiği o İstanbul yok artık. 15 yıllık AKP iktidarı, (liderinin de kabul ettiği gibi) İstanbul’u yok etti. O eski İstanbul yok artık, yok!

   Değerli okuyucularım; Yaşantımın önemli bir kısmı İstanbul’da geçti. İstanbul’da yaşadım. 21 yıl Vilayet merkezinde İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde, biraz da Kültür Müdürü olarak yine Vilayet merkezinde çalıştım. İstanbul’u  hem görevlerim, hem de merakım sebebiyle iyice tanıma imkanım oldu.

    O yıllarda  İstanbul, bugünkü İstanbul değildi. Doğal güzellikleri, ortasından inci/gerdan gibi geçen boğazı ve çevresi, tarih kokan atmosferi, tarih yansıtan heybetli eserleri, toplumsal yaşama ayak uydurmaya çalışan insanları, hülasa ilgi çeken pek çok yanı ile özenilen bir şehir konumundaydı.

   O haliyle sadece Türkleri değil, bizlerden çok yabancıların dikkatini çekiyordu. Görevim gereği konuştuğum yabancılar, İstanbul’a gelmekten ve İstanbul’u görmekten çok mutlu olduklarını, İstanbul’a gelmenin ülkeleri vatandaşlarına göre bir ayrıcalık olduğunu söylüyorlardı.

    Üç kıtaya yayılan Osmanlı medeniyetinin arakesitini İstanbul’da gördüklerini söyleyen yabancılar, Bizans’a ait eserleri de izleyerek iki büyük imparatorluğun havasını yaşadıklarını ifade ediyorlardı.

                                  BİR DE, BU GÜNKÜ İSTANBUL’A BAKIN!

   “Slüet” denilen uzaktan görünümü 15 yıl içinde fark edilir bir biçimde değişen İstanbul, ziyaretçiler için bir cazibe merkezi olmaktan çıkarıldı.

    Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından bunun yapılması, hiç de zor olmadı. Çünkü, öteki yerlerde olduğu gibi, iktidarın yakın ve yandaşları  “rant”ı  yani kısa yoldan zengin olmayı hedef seçince, İstanbul bu maksatla “Açık Pazar” haline getirildi.

    Öncelikle, imara kapalı alanlar yandaş ve yakınlar için imara açıldı. Boğaziçi’nin özenle korunan planları bile değiştirilip, kıyıları  talan edildi. Yeşil alanlar yok edildi.

    Yeni imar alanlarının açılmasından başka, imar hadleri de genişletilerek rantlar, hem enine hem de boyuna artırıldı. Biraz daha açarsak, çok katlı binalar birer kazık gibi gökyüzünü kapladı. Böylece güneşi de, bulutları da göremez olduk.

    Dahası var. Bakırköy, Ataköy sahilleri gibi imara kapalı olan, böylece denizi seyretme imkanı veren alanlar da imara açılarak, deniz kıyıları yok edildi. Mevcut binaların önleri, insafsızca kapatıldı.

    İmar yağması o hale geldi ki, olası bir deprem için ayrılan “Deprem Toplanma Alanları” bile imara açılarak, yandaş ve yakınlara verilip, halkın depreme karşı can güvenliği de ortadan kaldırıldı. Allah korusun bir deprem olduğunda insanlar o yüksek binaların altına kalırken, kaçıp sığınacakları bir toplanma alanı bile kalmadı, çünkü hepsi adeta yağmalandı.

                                          BİR ÖRNEK, ESENYURT

   Geçen hafta, bir sebeple Büyükçekmece’nin yanında Beylikdüzü’ne komşu Esenyurt’a gittim. Fatih Çarşısını  sordum. Bütün tariflere rağmen bulamadım. Çünkü, bulmaca gibi ancak düzgün olmayan üstelik pek de dar yolları vardı. Hani, bulmacalarda olduğu gibi, kedi hangi yoldan giderse, fareyi yakalar dercesine, yolları karma karışık ve bozuktu.

    Değerli okuyucularım, bu o kadar önemli değildi. Önemli olan Esenyurt’a o çok sayıda, ama çok katlı ve de çok yüksek, birbirine yapışık o kadar çok bina yapılmıştı ki, onların arasında kendinizi kaybedersiniz. Ben de kayboldum.

    Onlara ulaşmak için, doğru dürüst yolları yoktu. Otoparkları yoktu.  Geçici de olsa, aracınızı park edecek bir yol ve kenarı da yoktu. Nefes almak için bir gökyüzü bile yoktu. Balkonu da olmayan o yüksek binalarda oturmak yerine, bir gecekonduyu ya da köyde yaşamayı tercih etmek daha doğru olurdu.

    Kibrit kutusu gibi o yüksek daireler satılmıyordu. Satılanlar ucuzdu. Alanlar ise, Anadolu’nun mezralarında yaşayan, uygarlığın ne olduğunu henüz bilmeyen çaresiz vatandaşlardı. O kadar ki, o bölgede iş bulmak ya da iş kurmak bile mümkün değildi.

                                         KİM BU NECMİ KADIOĞLU?

    AKP liderinin İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde, onun yanında çalışan biri. Geçen ay zorla istifa ettirilinceye kadar, tam 13 yıl Esenyurt’ta Belediye Başkanlığı yapmış ve Esenyurt’u bitirip, mahvetmiş!

    O gudubet binalara, nasıl ruhsat vermiş? O dar yolların yapımına nasıl göz yummuş? O plansızlığı nasıl yapmış? O Beldeye bu ihaneti, neden ve nasıl yapmış? Elbette rant için yapmış, ama bu kadar da olmaz ki!

   Mükafaten(!)) adını, bir de Esenyurt Devlet Hastanesi’ne verdirmiş. Hastanenin yeni adı Necmi Kadıooğlu Devlet Hastanesi olmuş. Breh, Breh, Bren. Esenyurt’a ihanetin ödülü.

    Değerli okuyucularım, İstanbul’da sadece Esenyurt’mu böyle? Gidin Zeytinburnu’na, gidin Ataköy’e, gidin AKP’nin elinde olan öteki ilçelere durum, birbirinden farksız. Kovulan Kadir Topbaş ve öteki Belediye Başkanlarının marifetlerini (!) bir görün de, küçük dilinizi yutun.

     Tayyip Bey, “İstanbul’un bu hale gelmesinde, bizim de hatalarımız var.” Diyor. İtiraf ediyor ve doğru söylüyor. Çünkü, bir yakın dostunun yaptırdığı gökdelenin tıraşlanmasını, yani biraz alçaltılmasını istediği halde, ona sözünü geçiremedi ve o tıraşlama olmadı. O arkadaşı, onun mezun olduğu Fatih İmam Hatip Lisesi binasını yenileyince, tıraşlama ortadan kalktı.

     Şair Nedim, daha Sultan III.Ahmet zamanında, İstanbul’un bir taşının cihan mülküne bedel olduğunu söylemiş olsa da, o taşlar artık beş para etmiyor.

      Durun durun! İstanbul’un Tuzla ilçesinden burnuma pis kokular gelmeye başladı. Oysa, öteki pis kokular 15 yıldır İstanbul’un her tarafında kokuyor.