Kimileri ona, ”Şehitlik Borsası” diyor. Çünkü, bu yüce makama kimlerin eriştiğine onlar karar veriyor. Trafik kazalarına uğrayanları bile, isterlerse “Şehit” sayabiliyorlar. Şehitlik maaşı kime ve nasıl bağlanıyor, ölçüsünü bilen yok!
Değerli okurlarım, Kendimi bildim bileli, şehitliğin çok kutsal bir makam olduğunu ve şehitlerin Allah’ın takdirini kazanıp, onun katına kolay eriştiklerini duyar ve bilirim. O halde, şehitliğin dinsel ve kutsal bir kavram olduğunu da, hiç unutmam.
Daha önceki bir yazımda da belirtmiştim. Kulları tarafından layık görülse bile, kimin şehit olduğuna dair kararı, sadece Yüce Yaradan verir. Bu ulvi kavramın, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim de çok açık tarifi vardır. Yani Kur’an, Allah katında kimlerin şehit sayılacağını kesin olarak bildiriyor.
KURAN-I KERİM’E BAKALIM
Bakara Suresi 154’ncü ayet aynen şöyle diyor: “Allah yolunda öldürülenlere, ölüler demeyin. Hayır, onlar dirilerdir. Ancak siz, sezemezsiniz.”
Bu hükmü pekiştiren Al-i İmran Suresi 169’cu ayet de aynen; “Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanma, onlar hep hayattadırlar. Rablerinin katında yaşarlar, onlar orada rızıklandırılırlar.”
Nisa Suresi 69’cu ayetinde de yüce Yaradan, şehitlerin mahşer günü Peygamberlerin katında yer alacağını ve şehitliğin ne kadar önemli bir meziyet olduğunu açıkça belirtiyor. Başka bir deyişle şehitlik, Peygamberlik makamından hemen sonra geliyor.
Bu konu, Hz. Peygamberin sağlığında da ona çok soruluyor. Edinilen bilgilere göre, Hz. Peygamber ayrıca Taun (Veba), Salgın hastalık, İshal, Boğularak ölenler, Yananlar, Hamile iken ölen kadınlar, Malını savunurken ölenlerin de şehit sayılacağını söylediği rivayet edilse de, bunun doğruluğu Hz. Peygamberin yorumuna ve gelen bilgilerin sağlamlığına bağlıdır.
Oysa, kesin olan şu ki, “SADECE ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERE ŞEHİT“ deniyor. Eğer kişi, o yolda giderken ölmüş ise, yani öldürülmüş olmasa da, şehit sayılacağına dair yorumlar, başka görüşler de vardır.
BİZDEKİ DURUMA BİR BAKALIM, ÇOĞU ISMARLAMA ŞEHİTLİK
Özellikle bu iktidar döneminde, yüce dinimizin dünya işlerine sıkça alet edilmesi ve dinsel yüce kavramların çok ve sık kullanılması, şehitlik gibi bu yüce kavramın da özelliğini iyice sulandırmıştır.
O kadar ki, salt teşvik olsun ve ölü sahipleri gocunmasın diye birçok ölene “Şehit oldu” denilerek, aile ve yakınlarına teselli verilmeye başlanmış ve bu kavram giderek anlamını yitirip, sulanmıştır. Özellikle askerliğini yaparken ölenlerin yakınları, hep bu şekilde teselli edilmiştir. Olayın özüne bakıldığında, bunu söyleyenlerin çocuklarından hiç birinin şehit olmadığı anlaşılıyor.
Ve o kadarki, askerliğini yaparken ya da bir kamu görevinde alakasız bir şekilde hayatını kaybeden kişilere bile “Şehit oldu” denilmiş, bu kavramın kutsiyeti ve herkes için kullanılamayacağı çok açık olduğu halde, bu yapılmıştır.
Hele hele, geçen haftalarda İstanbul Kadıköy Belediyesinin yaptığı gibi, siyasi amaçla karıştığı kavgada ölenlere “Demokrasi Şehidi” denilip, onlar için tören düzenlenmesi, herkesi şaşırtmıştır. Demokrasi şehitliği diye bir mertebe de, böylece ilk defa icat edilmiştir,
Geçen hafta ayrıca, başka ve saçma bir örnekle karşılaştık. Konya’nın Doğanhisar İlçesinin Cumhur İttifakı’ndan seçilen Belediye Başkanı, girdiği kavgada bıçakla öldürülünce, İçişleri Bakanlığı’nca resmen “Görev Şehidi” sayılmış, Başkanın annesi de buna inanarak, gittiği her yerde “Ben artık şehit anasıyım” diyebilmiştir. Ölen Başkana “Şehitlik maaşı” bağlanması ise, an meselesidir.
Değerli okurlarım; Bu konuyu bir kere daha ele almamın sebebi şehitliğin, söylenenlerin ve uygulamaların aksine ne demek olduğu ve kimlerin şehit sayılacağı hükmü ortada iken, bu kavramın siyasi çıkar için kullanıldığını görüp, halkımızı bu konuda bu köşeden uyarmak içindir.
O meşhur, NE ŞEHİT OLDU NE GAZİ, PİSİ PİSİNE GİTTİ NİYAZİ sözü, boşuna söylenmemiştir.
Çünkü, onların şehit dediklerinin ve şehit saydıklarının çoğu, NİYAZİ’dir.
|