Hem de ne skandal! Aşı üretim merkezi, ülkemizin ihtiyacını soruyor, bizimkiler cevap vermiyorlar. Covid-19 bizde de yayılınca, cevap vermek akıllarına geliyor, ancak iş işten geçiyor. Üretim merkezi geçen yıla bakarak, bir milyon üç yüz elli bin adet aşı gönderiyor. Bırakın öteki hastaları, kronik hastalar bile aşı alamıyor.

     Değerli okurlarım; Hatırlayınız, bu konuyu daha önce de yazmıştım. Lakin, aşı bulma konusu ülkemizde bir ”Skandal” haline gelince, tekrar yazmak durumunda kaldım.

     Bütün dünyada olduğu gibi ülkemiz de, Covid-19 denilen bir Virüs salgını ile uğraşıyor. Sözün kısası, “Corona” denilen bu illetle yatıp, kalkıyoruz.

   Grip Aşısı’nın, bu hastalıkla ne ilgisi var? Demeyin, çok ilgisi var. Uzmanların ifadesine göre bu aşı, Corona bulaştığı takdirde,  özellikle ciğerler üzerinde  tahrip etkisinin fazlaca olmayacağı, vücudun bağışıklığını kuvvetlendireceği, kısaca “Grip” hastalığını da bir virüs yaptığına göre, Grip Aşısı’nın Corona’nın önleme ve tedavisi  için çok faydalı olacağı ve riskini azaltacağı bildiriliyor.

   Bildirilmekle kalmıyor, mutlaka ”Grip Aşısı olun” deniyor. Tabii, bulabilirseniz.

                                          BULAMAZSINIZ, ÇÜNKÜ…

     Her alanda olduğu gibi, sağlıkta da izlenen yanlış devlet politikası, bizi bu çaresiz duruma getirdi.

      Şöyle ki, Corona’ya karşı etkisi bilinen aşının üretim merkezi, vakaların görünmeye başladığı Aralık 2019 başında, her yıl aşıyı alan ülkelere ihtiyaç sayısını soruyor. Tabii, Türkiye’ye de soruyor.

     Herkes, ihtiyacının miktarını bildiriyor. Ne var ki, Türkiye’deki yetkililerden (Sağlık Bakanlığı’ndan) cevap gelmiyor. Buna karşın, aşı üretim merkezi Türkiye için 1.500.000 aşı verebileceğini not ediyor.

     Şubat 2020 sonuna doğru (özellikle 11 Mart 2020’den sonra,) ülkemizde Conona vakası (Ölüm vakası) görülünce, Bakanlık telaşla aşı talebinde bulunuyor. Ancak, Tren kaçmış oluyor.

                                   ÖNCE ŞU SKANDALA BAKAR MISINIIZ?

    Tüm Vakaların % 40’ının İstanbul’da olduğu tespit edilmiş. Sağlık Bakanı öyle diyor. Bunun üzerine Bakanlık, İstanbul’da geniş kapsamlı ve önemli bir toplantı düzenliyor. Sağlık kurumlarının çaycısı ile çöpçüsünün dışında gerekli görülen herkes bu toplantıya davet ediliyor, ancak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davet edilmiyor.

    Kanaatimce, ya unutuldu ya da davetiyeler yetmedi. Yaşadığımız bu dönemde bundan büyük skandal olamaz. Ancak, anlayana.

                                     VAKALAR VE ÖLÜMLER ARTIYOR!

     11 Mart 2020’den bu güne vakalar sürekli artıyor. Gerekli tedbirler düzenli alınmıyor. İhmaller büyüyor. Maddi kazançlar, salgının önüne geçiyor ve alınması gereken tedbirler giderek zayıflıyor.

     Bütün bunlar olurken, salgını yönetemeyen devlet, vaka sayısı ve ölümlerde yanlış rakamlar vererek, halka moral pompalamaya ve durumu iyi yönettiğini göstermeye çalışıyor, ama nafile.

     Nafile çünkü, başlangıçta sözlerine inanılan ve güvenilen Sağlık Bakanı’nın gerçekleri söylemek yerine, Saray’ın politikasına uyduğu ve güvenini kaybettiği anlaşılıyor, Bu durum gibi, Bilim Kurulu’nun da aynı durumda olduğu anlaşılyor.

                              BOŞUNA BEKLEMEYİN, AŞI YOK, YOK !

       Gele gele, Türkiye’ye 3 parti halinde 1.350.000 aşının gönderileceği ve bunun 1/3’üünün gönderildiği anlaşılıyor.

      Bu kadar az bir miktarın kimlere verileceği düşünülürken, sözüm ona çare bulunuyor. “En az 5 tane Kronik hastalığı olanlara (Kalp, Diyabet, Akciğer, Böbrek vb. gibi)  verilecektir” deniyor ve hastaların bu durumu, internete yükleniyor. Ancak, aşı o durumda olanların çoğuna da verilemiyor, çünkü gelen miktar çok az.

     Bu arada, Türkiye Eczacılar Birliği, beşeri ilişkilerle 1.500.000 kadar aşıyı getirtebileceğini söylese de, Sağlık Bakanlığı buna izin vermiyor.

      Hemen bir “dedi-kodu” yayılıyor. Bendeniz, buna inanmak istemiyorum. Deniyor ki, aşı öncelikle kendilerine (Saray Çalışanları ve yakınlarına), sonra öteki yakın ve yandaşlara ve nihayet kronik hastalığı olan vatandaşlara veriliyor, verilecek.

      Değerli okuyucularım, benim buna inanmamış olmam, durumu değiştirmez.

     Devleti yönetenler, bu güne kadar hangi işi doğru yaptılar ki, bunu da doğru yapsınlar?