Reza Zarrab Balonu da Söndü!

      Paçalarından yolsuzluk akanların savunduğu Reza’ya bu milletin yarısı toz kondurmazken, (tamamen kendi üstüme alarak söylüyorum) “Benim gibilere sadece havlamak düşer.

     Değerli okuyucularım;  yaklaşık bir aydan beri yazmıyorum. Çünkü İstanbul’dayım ve meşguliyetim var. Ancak, ülkemde gelişen siyasi ve sosyal olaylara kayıtsız değilim.

       Daha fazla dayanamadan köşeme döndüm. Birkaç gün yine sizinleyim. Ülkemizde o kadar dikkat çekici olay yaşanıyor ki, şimdi de “Reza Olayı” ile yatıp kalkıyoruz. Çünkü, çocuk denecek yaşta Türkiye’ye gelen İran uyruklu bir ahlaksız, yolsuzlara yeni kapılar açıp onları rüşvete boğarken, işlerini tıkır tıkır yürütüyordu. Ta ki, 17-25 Aralık baskınına kadar.

     Siyasetin tepesindeki bu hırsızlar siyasi ve adli makamlarca da korununca, siyaset pisliğe saplanıyor, adalet çamura gömülüyordu.

     Yapılan suçüstüler, görüntülü ve sesli olarak ve de şakır şakır teşhir edilirken, bu çirkef durumların -darbe teşebbüsü ayağına getirilerek- yapanları affediliyor, ancak işin ucu Amerika’ya dokununca Amerika affetmiyor.

     Amerikan adaleti bizimki gibi olmayınca da Reza enseleniyor ve sadece Reza’nın değil, bizim adaletin de  takkesi düşüyor.

    İşin ilginç yanı, 45-50 milyon Euro ve 8-10 milyon Dolar rüşveti ve o zamanın parasıyla 700 bin liralık kol saatini ve de 300 bin liralık Piyanoyu rüşvet olarak alan Bakan hala Türkiye’de olduğu halde, (çünkü tutuklanma korkusuyla yurt dışına çıkamıyor), milyonlarca doları evindeki kutularda saklayan Bankanın Başmüdürü’nün yurt dışına kaçtığı ve maaile Maldiv adalarına gidip, keyif çattığı söyleniyor.

     Memleketi Çorum’a İmam Hatip Okulu yaptırma yalanı sönen Müdürün, İmam Hatip Okulu’nu Jet Fadıl’la birlikte Maldiv adamlarına yaptıracağı da söyleniyor.

                                          DURUM ÇOK VAHİM!

     Az ceza alabilmek için her şeyi itiraf eden Reza, hükümetin bir üyesi olarak bu ülkeyi idare eden kimilerini nasıl rüşvetle satın aldığını anlatıyor. Evlerinden çıkamayan bu hırsızlar ise, yedikleri bu haltı nasıl temizleyeceklerini kara kara düşünüyorlar.

    Unutmadan hemen söyleyeyim, onlar bu haltı temizleyemeyecekler ve eninde sonunda hesaba çekileceklerdir. Hesap veremeyecekleri ise, açık ve seçik olarak ortadadır.

    Yaptıkları hırsızlık o kadar büyük ki, meşru çalışan ve tanınan bir çok iş adamı bile, onların servetine sahip olamamıştır.

                                         EY ADALET NEREDESİN?

     Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak bilinen adalet ise, artık başka güçlerin gölgesindedir. Benim bir türlü anlayamadığım bir husus vardır. O da, adil hüküm kuracaklarına yemin etmiş olan Hakim ve Savcılar, otoriteyi eline geçiren beşeri güçlerden korkarken, ilahi güçten acaba neden korkmuyorlar?

    Hasım ve çirkef bir gazetenin saldırısını ciddiye alıp üzerine üzerime gelen o adalet, babamın bir asırlık iki-üç parça tarlasının hesabını bana sorarken, evlerinde kutular ve kasalar dolusu rüşveti saklayanları suçüstü durumunda bile nasıl görmüyordu? Bunun hesabını neden sormuyordu? Büyük parasal rüşvetleri ve rüşvet hediyeleri, neden sorgulamıyordu? O takipsizlikler niye ve neyin karşılığındaydı?

                               REZA ZARRAB BALONU SÖNDÜ MÜ?

     Bana göre söndü. Görüyorum ki, kamuoyu da artık fazlaca ilgilenmiyor. Duruşmalar sürse de, tansiyon düşmüş vaziyette. “Çalıyorsa benim paramı ve malımı çalıyor.” diyerek ikiye bölünen bu halk, bu davadan hangi sonuç çıkarsa çıksın, onun umurunda bile olmayacaktır.

    Benim korkumsa, Reza salınırsa, dönüp kaldığı yerden faaliyetine devam edecek, böylece hırsızlıklar adeta yasal hale gelebilecektir.