ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.02 ₺
STERLIN 45.61 ₺
G.ALTIN 3,352.91 ₺
Ç.ALTIN 5,651.17 ₺
BİLEZİK 3,152.21 ₺
BTC 97,628.73 $
ETH 2,701.12 $
BİST 9,877.59

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Polisin Dayak Atması, Haktır!

Yayınlama: 13 Mart 2019 Çarşamba 17:30 Okunma: 2391

Tabii ki, hak edenler için haktır. Sırtı kaşınanlar için haktır. Karakolları “Pembekol” yapmak isteyen eski Erzincan Valisi merhum Recep Yazıcıoğlu kalksın da şimdi sırtı kaşınanları, tepeden tırnağa pisliğe bulaşanları ve sokak ortasında cana kıyanları bir görsün!

     Değerli okurlarım; Gittikçe yozlaşan bir toplum haline geldik. Yani, medeni olmaktan uzaklaşıp, ilkel olmaya doğru kaydık.

     Oysa, daha 20 yıl önce asır değiştirdik ve bilim çağına girdik. Başka ülkelerin insanları daha uygar olmanın, bilimden daha çok yararlanmanın yollarını ararken, biz birbirimizi boğazlamaya ve mutsuzluğa itmeye çalışıyoruz.

      Televizyonların haber bültenleri, iç karartıyor. Gün geçmiyor ki, kimi canlara kıyılmasın ve insanlar birbirine zarar vermesin. Hırsızlık, çalıp çırpma ve haksız yere kazanç sağlamak, birçok insanımızın meşru yaşamı haline gelmiş.

    Hak-hukuk tanımazlık, öfkenin esiri olma, başkalarına zarar verme ve bu yanlış davranışlardan mutlu olmaya çalışanlar var. Bu durum, giderek çok kötü ve çok tehlikeli bir hal alıyor.

                       KANUNLAR YETERLİ Mİ, CEZALAR ETKİLİ Mİ?

     Bu türlü suç işleyip, kişinin ve toplumun huzurunu bozanlar için yürürlükte olan kanunların yeterli olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi,  adaletin verdiği cezalar da yetersiz.

    Bilindiği gibi cezalar insana işkence olsun, acı versin diye verilmez. Tamamen ibret olması ve suç işlemeye meyilli olanları caydırmak için verilir. Oysa, bizde öyle olmuyor. Cezaevleri dolup taştığı halde, yeni suçlar işleniyor, yeni Cezaevleri yapılıyor ve yapılanlar da yetmiyor. Çünkü, verilen cezalar suçlular ve suç işlemeye meyilli olanları caydırmadığı gibi, onların ıslah olmasına da etkili olmuyor.

                                                       O HALDE…

     O halde, yapılacak iş cezaları ve suçtan caydırma yollarını yeniden araştırmak gerekiyor. Bunu yapacak olan da, devletin otoritesidir.

    Geçmişten çok iyi biliyoruz ki, hürriyeti bağlayıcı cezaların yeterli olmadığı durumlarda, işkenceye sapmamak şartı ile bedeni cezalar da verilirdi ve çokça verilirdi.

    Gençler bilemezler, ancak bendeniz o dönemin bir parçasını yaşamıştıım. Mesela, 1950’li yıllarda ve 1960 yılların başlarında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Sirkeci’deki Sansaryan Han’da Emniyetin 2’nci Şubesi (Asayiş Şube) vardı. Şube Müdürü, bizzat tanıdığım Vedat Sokollu adlı bir kişiydi.

     Vedat Bey, o birimin tek yetkilisi ve icraatına pek karışılmayan bir Müdürdü. Şubenin, iki ayrı nezarethanesi vardı ve suçlular yakalandıklarında önce burada kalırlardı.

    Nezarethanelerin kapısında, büyük puntolu harflerle; “Buranın Allah’ı yoktur!” cümlesi yazılıydı. Bu söylem doğru değildi, ancak nezarete getirilen suçlu bu yazıyı okuyunca, başına gelecekleri öğreniyor ve daha nezaretin kapısındayken pişman oluyordu. Gerisini siz tahmin edin.

    O sebeple suçlular ya da suça meyilliler buraya düşmemek için çok, ama çok dikkat ederler, bu durum onlar için caydırıcı ve çok önemli bir etken olurdu.

                                           ŞİMDİ DURUM NE?

    Suçlular şimdi, 3-4 yıldızlı nezarethanelere konuluyor ve yemekleri ayağına getirtiliyor. Oralarda kalmak için, suç işleyenler bile var.

   Polis, ifadesini alıp suçluyu (zanlıyı) Adliyeye sevk ettiğinde ya C. Savcısı ya da çıkarıldığı Mahkeme tarafından serbest bırakılıyor. Sonradan icat edilen Adli Kontrol kandırmacası ile kandırılan tabii ki suçlu değil,  o suçtan mağdur olanlar oluyor. Buna da adalet deniyor.

    Bu yanlış uygulama, suçtan caydırmak bir yana, insanları adeta suça teşvik ediyor.

                                              TEKRAR O HALDE…

     Değerli okurlarım; Polisimiz, eski günlere oranla hiçbir suçluya en küçük bir şiddet uygulayamıyor ve bir tarafını incitmemek için adeta özen gösteriyor. Kendisine karşı gelinmesine ve fiziki tepki verilmesine rağmen, sabırlı davranmak zorunda bırakılıyor.

    İlk bakışta bu doğru görünebilir, ancak ve katiyen doğru değildir.  Çünkü, bir çok suçlu, Ziya Paşa’nın dediği gibi nasihatten anlamıyor ve tekdir edilmek istiyor. Bu da yeterli olmayınca, kötek istiyor.

    Anlatmak istediğimi özetleyerek söylüyorum. Sağlığına zarar vermemek şartıyla Polise fiziki ceza vermek ve hak eden suçluyu hafif okşama yetkisi verilmelidir.

     Öyle suçlular var ki, adeta sırtı kaşınıyor ve Polisten kendisini kaşımasını istiyor.

      Polise bu yetki (bir ölçü/sınır çerçevesinde) ya verilmeli, ya da bu davranışı gösteren Polise, hoşgörü ile bakılmalıdır.

 

google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4