|
|||
Onursuz Yargıç! | |||
Naci AKAY | |||
Tayyip Erdoğan’a muhalif bir Cumhurbaşkanı adayını, attığı bir TWİT’le eleştiren bir Danıştay Hakimi için, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu böyle diyordu. Haksız mı? Bir adı da “Hakim” olan yargıçların adalet dağıttıklarını, böylece toplumda meydana gelen haksızlıkları önlediklerini, Allah’ın kullarına “Birinize adaletle davranın”, bu adalet dağıtanlara da “Adil olun” dediğini bilmeyen yoktur. Bir konuda “adil” olmak, “tarafsız” olmakla başlar. Devlet, bu meslek mensuplarına tarafsız olmaları için bağımsız hareket etme imkanı ve yetkisi vermiş, verdikleri kararlar belli bir süzgeçten geçtikten sonra onları değişmez, değiştirilmez bir hüküm, bir yaptırım saymıştır. Bu durum yalnız bizde değil, bütün dünyada ve bütün medeni alemde böyledir. Hatta, ilkel toplulukların bile aralarında kurdukları bir adalet düzeni ve bu düzende görev alan yargıçları vardır. Hal böyle iken, son yıllarda ve özellikle bu iktidar döneminde adalet yerlere serilirken, onu dağıtması gereken yargıçlar çok kere haklının ve doğrunun yanında değil, iktidarın yanında yer almaya başladılar. Görüldü ki, verdikleri kararlarda dolaylı da olsa iktidardan emir aldıkları, Başbakan ya da Cumhurbaşkanı’nın yaptıkları açıklamalara ve taleplerine göre karar verdikleri ve bunun çok açık biçimde ortaya çıktığı görüldü. Oysa, toplumdaki en büyük mutabakat metni olan Anayasa’da, yargıçların (Savcılar da dahil) hiç kimseden emir ve talimat almadan, kanuna, hukuka ve daha sonra da vicdanlarına göre karar vereceklerini yazıyordu. Bu tarafsız hareket etme durumu o kadar açıktı ki, hakim ve savcıların hiç kimseye boyun eğmemesi ve önünde ceket iliklememesi için, giydikleri cüppelerine düğme ve ilik bile yapılmıyordu. NE OLDU BU YARGIÇLARA BÖYLE? Yargı mensuplarının verdikleri kararlarda, hoşlarına gitmeyenler tarafından eleştiri aldıklarını ve az da olsa tehdit edildiklerini biliyorduk. Biliyorduk, ama bir gün gelip de onların siyasi iktidarın önünde boyun eğeceklerini, tarafsız hareket etme yetki ve sorumluluklarını kaybedeceklerini ve adaletin böylece yerlere serileceğini tahmin etmiyorduk. Nasıl tahmin edelim ki, kanun yapma denilen “Yasama”, yönetme denilen “Yürütme” ve “Yargı” denilen adalet birbirinden ayrı çalışıyor ve yargı bunları denetliyor ve hep önlerinde geliyordu. Çünkü, işin içinde herkesin hava, ekmek, su kadar muhtaç olduğu “Adalet” vardı. Tekraren ifade edelim hal işte böyle iken, bizim ülkemizde durumlar değişmeye başladı. Bu değişiklikler meyanında kimi yargıçların verdikleri kararlarda adil ve isabetli hareket etmedikleri, taraflı hareket edip kararlarını maddi ya da siyasi çıkar gözeterek verdikleri, siyasilere biraz fazla yaklaştıkları, onların kimi tehditlerine maruz kalıp korktuklarını, dini cemaatlere yaklaşıp onların emrine girdiklerini, devletin tepesindekilere fazla yaklaşıp beraber piknik yaptıklarını ve kıra bayıra çıktıklarını birlikte çay topladıklarını görüyoruz. Görüyoruz, duyuyoruz ve gözlerimize, kulaklarımıza inanamıyoruz. Binlerle ifade edilen hakim, savcı ve yargı mensubunun halen hapiste tutuklu ya kimilerinin hükümlü olması, durumun vahametini anlatmaya zaten yetiyordu. Değerli okuyucularım; Adaletin ne kadar önemli bir kavram ve herkes için ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu anlatabilmek için bunları yazdım. O kadar ki, bir siyasi partinin lideri de bütün bunlara dikkat çekebilmek için geçen yıl Ankara’dan İstanbul’a günlerce yürümüştü. Yürümüştü, ama bu yürümenin toplumda ve bilhassa adalet dağıtanlar üzerinde hiçbir etkisi olmamış, yargıçların tarafsız olamayıp, siyasi otoritenin isteklerine göre karar verdikleri söylenmeye, yazılıp çizilmeye devam etti. Haziran ayının o sıcak günlerinde adalet için yürüyen o siyasi partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, somut belgelerine rağmen mahkemelerde haklı görülmüyor, ha bire tazminat ödemeye mahkum ediliyordu. BU NASIL YARGIÇ? Son şaşırtıcı olay Danıştay’da yaşandı. Aysel Demirel adındaki bir Danıştay (yüksek mahkeme) Hakimi, siyasi iktidara ve kendisini daha önce HSYK üyeliğine tayin eden iktidarın liderine o kadar bağlanmış ve tarafsızlığını o kadar kaybetmiş ki, kendini tutamayarak bir TWİT atmış. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi eleştiren başörtülü bu yüksek hakim iktidara ve liderine daha çok yaranmak için, “Evet çok şükür başörtüsü mesele olmaktan çıkmıştır. Bugün gizlemeye çalıştığınız gerçek niyet ve çabalarınıza rağmen Muharrem İnce zihniyetindekilerin yaşattıklarını unutmadık, unutmayacağız.” diyerek, öfke, kin ve intikam hırsını kusuyor ve o koltukta oturmaya devam ediyor. Hani hakimler tarafsızdı? Hem de, yüksek hakim! Şaşkınlığını saklayamayan ve adaletin ve de yargıçların önemine bir kere daha değinen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da onun için “Onursuz Yargıç” diyordu. Değerli okuyucularım, diyelim ki Danıştay’da bu yargıcın önünde bir dosyanız ya da siyasi iradenin bir kararı var. Her iki dosya hem sizin, hem de ülkemiz ve halkımız için çok önemli. Bu yargıcın elindeki bu dosyadan adil bir karar çıkabileceğini düşünebilir ya da buna hiç güvenebilir misiniz? Elbette hayır. Çünkü, “Onur”unu ve tarafsızlığını kaybettiği söylenen bir yargı mensubundan adil bir karar ve adalet nasıl beklenir ki? Bekleyene sizce aptal mı, yoksa ahmak mı demeli?
|
|||
Etiketler: Onursuz, Yargıç!, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.