ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.02 ₺
STERLIN 45.61 ₺
G.ALTIN 3,352.91 ₺
Ç.ALTIN 5,651.17 ₺
BİLEZİK 3,152.21 ₺
BTC 97,628.73 $
ETH 2,701.12 $
BİST 9,877.59

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

AKP Batıyor(mu?)

Yayınlama: 1 Ekim 2019 Salı 15:58 Okunma: 2378

     “Nasıl olsa sonu gelmeyecek mi? Her güzel şey gibi bitmeyecek mi?” diye bir Nihavent Şarkı var. AKP’nin de, o güzel yılları artık bitiyor. Tek kişinin otoritesine bırakılan yeni hükümet sistemi, dolayısıyla içte ve dışta kötü yönetim ve yolsuzluk, arsızlık, hırsızlık ve de adam kayırma başta olmak üzere saymakla bitmeyen diğer yanlışlar, AKP’yi bitirdi.

       Değerli okurlarım; Türk siyasi tarihinde, Bir yıl önce kurulup (2001), bir yıl sonra (2002) tek başına iktidar olan tek partiydi o.

     Ülke, ekonomik çöküntünün içindeydi. Koalisyon hükümeti pes etme noktasındaydı. O sebeple 2002 de yapılan seçim, onu iktidar yaptı. Herkes “Kurtulduk artık !” diye sevinç naraları attı, ama uzunca sayılan bu 17 senede ülkeyi ve vatandaşı perişan ettiler. Bu durum, hala devam ediyor. Sonumuz hayırlı olsun.

                ADI ADALET, İCRAATI KALKINMA’YDI, TAM BİR PALAVRA!

      Türk halkı, kendisine dört elle sarıldı. Ülkenin kendi maddi imkanları vardı. Dışarıdan alınan borçlar da bulmak onlarla birleşince, kısa bir süre ülke güllük-gülistanlık oldu. Bendeniz de “Kurtulduk artık!” demiştim, Hepsi boş çıktı!

          Kısa süre sonra yapılan yanlışlar ve atılan yanlış ve tehlikeli adımların arkası kesilmeyince, ülke işte bu duruma geldi. Bunları saymaya kalksam, bu sütunlara sığmaz. Çünkü, o kadar çok ki, hangisinden başlayıp da sayayım.

        Ancak, yine de bazılarına temas etmek mecburiyetim var. Bir kere, “Yolsuzluk” hastalığı bu dönemde patladı, daha doğrusu hortladı, kısa süre sonra bu yolsuz davranışlar, “Hırsızlık” boyutuna vardı. Ancak, bütün tepki ve söylenenlere karşı “Tınmadılar” yani, aldırış etmediler. 17-25 Aralık olayı ve ayakkabı kutuları, hepsinin üstüne tüy dikti.

     Hırsızlık boyutundaki yolsuzlukla beraber “Yasaklar”da arttı. Bunları açıklayıp anlatmak yani ifade özgürlüğü, baskı ve korkutma ile ortadan kaldırıldı. “Sıkıysa yaz” der gibi bir tavır alındı.

     Devam edelim. Adalet, yerle bir edildi. Açıkçası yok edildi. Hak-hukuk arama bitti. Vatandaşla birlikte, muhalefetin de sesi kesildi.

    Devlet adına yapılan beyanların çoğu yalan çıktı. Yani, yalancılık adeta moda oldu. Böylece “İnanç ve güven” kayboldu.

      Kamu malları, yani millet adına devletin edindiği mallar, adeta talan edildi. Bunlar yapılırken o kadar çok yalan söylendi ki, halk tamamen aldatıldı.

    Kendilerinden bildiklerini yani adam kayırmayı, yandaş zengin etmeyi moda haline getirdiler. Türkiye tarihinde daha önce görülmediği gibi, “Besleme bir basın” kurup, olup biteni kendi lehlerine yazdırıp-söyletir hale getirdiler. O kişiler de kolayca kendini ve kalemini sattı.

   Bütün bunlar yapılırken fiyaka ve gösteriş, adeta zirve yaptı. Yandaş ve yalakalar, iktidarın  liderine karşı “Vur de vuralım, öl de ölelim” noktasına gelip, şaşkın halka gözdağı verdiler ve gerçek anlamda terör estirdiler.

     Yolsuzluk ve hırsızlıklar sadece içeride değil, bulunan dış borçlar da adeta yağmalandı ve devletin, dolayısıyla milletin sırtına yüklendi. Borçla yapılan ve zarara dönüşen yatırımlar ise, göz boyamaktan öteye gitmedi. 

     Kaynak yaratmadan borçla yaşamayı, moda haline getirdiler. Yolsuzlukla beraber, “İsraf” diz-boyu oldu. Yapılan bu yanlışlar sonrası, döviz birden zıpladı ve önlenemez hale getirildi, bütçe açıkları kapanmaz hale geldi, halk şaşırdı.

    Ekonomik durum çökünce, öteki çöküntüler de geri kalmadı. Mesela, eğitim bitti. Din sömürüsü tavan yaptı. Artık, düzelt düzeltebilirsen.

     Bu arada aynı savurganlık, ellerindeki  Belediyelerde de sürünce, genel idare ile mahalli idareler de çöktü. Belediyeler ellerinden bir bir gitmeye başlasa da geç kalındı.

     Ya dış politikaya ne dersiniz? Amerika’ya ve Avrupa ülkelerine kafa tutmalar, bize fayda değil, zarar getirdi. Başta komşularımız olmak üzere, bütün dünyada yalnız kaldık.

      Durduk yere girdiğimiz Suriye’den ülkemize göç edenler, ülkemizin sosyal yapısını bozdu, halkın geçimini çok olumsuz yönde etkiledi. Bu konurda sonumuzun ne olacağını, sadece Allah biliyor.

      Ülke yönetiminde, layık olanlar yerine görevleri hep yandaş, yalaka ve beceriksizlere verdiler. Üniversitelere atananektörlerin durumunu görüyorsunuz. Eski bir Milli Eğitim Müdürü olarak onları Rektör değil, Ortaokullara Müdür bile yapmam, ama onları Profesör ve Rektör yaptılar.

      Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, Allah’ın gösterdiği yola gitmeyi bırakın, hep iktidarın yolundan gitmeyi öğretti ve dini bir kurum olmaktan çıktı.

    O Atatürk ki, bu teşkilatı kurduğu halde, bu teşkilat onun adını anmaktan korktu ve olabildiğince kaçtı, kaçmaya devam ediyor.

    Dini Eğitimi, adeta siyasi eğitime döndü. Bir Özel Okul sahibi Milli Eğitim Bakanı yapılırken, bir Turizm Şirketi sahibi Turizm Bakanı, bir Özel Hastane sahibi de Sağlık Bakanı oldu. Olacak iş değildi, ama oldu.

    Bu 17 yıllık iktidarlarında tam 400 den fazla İmam-Hatip Okulu açtılar. İhtiyaç mıydı? Hayır! Bu okullar din adamı yetiştirmek yerine, kendilerine siyasi yandaş kazandırmak için açıldı. Kimi normal okullar bile İmam-Hatip Okulu’na dönüştürüldü.  Devlet ve içindeki eğitim, böylece büyük yaralar aldı.

                                AZAMET VE KİBİR, TAVAN YAPTI!

     Değerli okurlarım, bu iktidarın uzunca süren bu döneminde, iktidar mensuplarının ve bir koltuk kapanların azamet ve gururuna çok sık tanık olduk. İktidardan bir koltuk kapanların, fiyakasından geçilmedi.

     Halk devamlı yoksullaşırken, dikilen Saraylar, alınan uçaklar ve harcanan lüzumsuz paralar, halkı canından bezdirdi. Esnaf iş yapamaz hale gelip, iş yerlerini kapatmak durumunda kaldılar.  Düzenli primini ödeyip de yaş bahanesiyle emekli olamayanlar, sürünmekten başka çare bulamadılar.

     Sonunda dindar insanlar bile bu yapılanların dinde yerinin olmadığını anladılar, ama geç kaldılar. Gençlerin bir kısmı, “Deizm” i benimsediler.

     İktidarın liderine (Tayyip Erdoğan’a) duyulan sevgi ve özenti, bıçak gibi kesildi. Salt bu sevgiden oğlunun adını Mevlit Tayyip koydum diyen vatandaş, “Tayyib’i bıraktık, oğlumu artık sadece Mevlit diye çağırıyoruz.” deme noktasına geldi. Bu sadece bir örnekti.

       Hele, “Otoriterlik ve tek adamlık” yönetimine “Evet” dediği için millet pişman oldu. Rejim değişikliği hiçbir işe yaramadı. Yeni rejimle “Ülke ve millet uçacak” denildi, ama bütün kanatlar kırıldı. Uçmak bir yana, millet sürünme noktasına getirildi.

                           AKP’Lİ VEKİLİNİN FERYADI VE İSTİFASI

    AKP Diyarbakır eski Milletvekili Cuma İçten haykırıyor ve partisinden istifa ediyor. Vekilin, manifesto olarak adlandırılan şu tespitlerine bir bakın, özetle 9 madde halinde yazıyorum.

1.Yazmak, çizmek, sosyal medyadan eleştirmek suç oldu. Topluma korku empoze edildi.

2. İşsizlik % 15’lere çıktı. Binlerce İşyeri ve Fabrika kapandı. İflaslar, çığ gibi arttı.

3.İktidar, kendine yakın şirketlerin milyarlık vergi borçlarını sildi ve hepsini affetti.

4.Adamı olan devlete işe girerken, liyakatine güvenen boşta kalıyor, adam kayrılıyor.

5. Şatafatlı bir yaşama sahip bir kısım insan, milyonların iradesine ipotek koyuyor.

6. FETÖ ile geçmişte bağı olan siyasilere, eşlerine ve akrabalarına dokunulmuyor.

7. FETÖ konusunda iktidar kendi siyasetçisine ayrı, muhalif olana ayrı hukuk uyguluyor.

8. Evine ekmek götüremediği için intihar edenlerin ailesinin AKP’lilere ettiği “ahı”  alamam.

9. Baş kaldırıyorum. Adalet ve Kalkınmadan uzaklaşan AKP’den, artık istifa ediyorum.

     Bunları sadece bir AKP’li vekil söylüyor. Daha niceleri var.

                                           BU BÖYLE GİDEMEZ!

     Değerli okurlarım;  durum böyle olunca, bütün sabırlar taştı. İktidarın kendi içinden bile çatlak sesler gelmeye başlayınca, bir eski Başbakanla, eski bir Bakan şimdi yeni parti kurma hazırlıklarını yapıyorlar.

   Bu durum, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin batma noktasında olduğunu, kurulacak yeni partilerle en az 3’e bölüneceğini ve oylarını büyük ölçüde kaybedeceğini gösteriyor.

           Bu da, iktidarın sonunun yaklaştığını belirtiyor. Öyle ki, geçmişe de bakılırsa, “Tantanalı” dönemi biten iktidar partisinin, son demlerini yaşadığı anlaşılıyor.

     Seçimlere daha 4 yıl var. Parti, silkinir de iktidarını yeniden toparlarsa ve millete güven ve gerçekleşecek yeni umutlar verirse, bu milletin sağı-/solu belli olmaz. Onu, tekrar iktidar yapabilir. Çünkü, karşısında güçlü bir muhalefet yok.

    Buna rağmen İktidar mensupları, bu dönem ne kadar sürerse sürsün,  bir gün sonlanacağını biliyorlar.

    Önemli olan, o “Hesap Günü !”dür.

   

 

google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4