Yapılmaya kalkılırsa, o tam bir felakettir. Hem milletin parasına yazık olacak, hem de İstanbul’a. Böyle bir çılgınlığın yapılacağını sanmıyorum, ancak konuşulması bile dehşet saçıyor. Allah bizi, bu Amerikan Projesi’nden korusun!
Değerli okurlarım; Okuyanlar hatırlayacaktır. 15 Ocak 2018 günü yine bu sütunlarda yazmıştım. Hem de “Hayal mi, Çılgın Proje mi?” diye de sormuştum.
Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmasında durduk yere konuyu dile getirip, “O benim hayalim” dedi. Evet, ben de inandım, Çünkü, o gerçek değil, tam bir hayaldir.
Kanal İstanbul lafı çıktığından beri dillerde dolaşıyor. 2018 yılında başlayacağı ve büyük ihtimalle Cumhuriyetin 100’cü yılında tamamlanabileceği söyleniyordu. Ama, sadece söyleniyordu. Hiçbir hareket yoktu, yine yok. Sakın olmasın!
KONUYU, TEKRAR HATIRLAYALIM
Tayyip Erdoğan’ın “Hayalim” dediği bu projeyle, İstanbul Boğazına paralel ve suni bir boğaz inşa edilecek ve açılan bu kanala “Kanal İstanbul” adı verilecek. Böylece. Karadeniz’in suları bu kanalla, bir kere daha Marmara Denizi’ne akıtılacak. Tam bir hayal değil mi?
Kanal, Çatalca’ya bağlı Durusu yakınlarından başlayacak, Arnavutköy ve Sazlıdere’nin yanından geçip, Küçükçekmece’den Marmara Denizi’ne kavuşacak. Uzunluğu 45-47 km, eni 150 metre, derinliği ise, 25 metre olacak(mış).
Alt yapı Bakanı’nın mükerrer açıklamasına göre, ihale aşaması tamamlanmakta olan Kanalın 75 milyar liraya çıkacağı, (kimilerine göre tamamlanınca 75 milyar dolar filan) yakında ihalesi yapılıp Cumhuriyeti’mizin 100’ncüyılı olan 2023 de % 60’ının tamamlanacağı belirtiliyor.
Öyle hesaplamışlar ki, 453 milyon metreküp (kimilerine göre milyar m3) toprağın ortaya çıkacağı ve bunun da nasıl olacaksa, adalar kurulup bir türlü değerlendirileceği söyleniyor.
Böylece, kanalın etrafında yeni bir şehir, yeni bir yerleşim alanı kurulacağı, kanalın iki tarafında toprak sahibi olanların, şimdiden topraklarının bir kısmını pazarladıkları, Katar Şeyhi’nin anasının bile, kanalın çevresinden 40 dönüm arazi satın aldığı, esas kazancın ise, parti yandaşlarının olacağı, aslında projenin çılgın olduğu kadar bir ”Rant Projesi” olduğu, üzerine basa basa anlatılıyor. Zaten, ondan kimsenin şüphesi yok! Ancak, esas rantın Möntrö Anlaşması’nı delmeyi hedefleyen ve böylece Karadeniz’i ele geçirmek isteyen ABD’nin hedefinde olduğu ısrarla söyleniyor.
BU PROJE, OLUR MU?
Değerli okurlarım, bu proje yapılmaya kalkıldığı takdirde, öyle 75 milyar liraya değil, belki dendiği gibi kim bilir kaç katına çıkabilir. Oysa, milletin buraya harcanacak böyle bir parası yoktur, çünkü bu milletin, bu devletin böyle bir projeye ihtiyacı yoktur.
İkincisi, hiçbir yabancı millet, böyle bir projenin uygulanacağına ihtimal vermediği gibi, yapımı için para vermeyi düşünen de yok. Çünkü, o tam bir çılgın proje. Cumhurbaşkanı’nın hayalim dediği bu proje gerçek değil, ısrarla söylüyorum tam bir hayaldir.
JEOLOGLAR NE DİYOR?
İşin ehli olan Yer Bilimciler de buna, “Kesinlikle imkansız” diyorlar. “Olamaz!” diyorlar. “Yapılmaması gerekir.” diyorlar. Olası İstanbul depremini inceleyenler de, “Bu proje İstanbul’un zeminini olumsuz etkileyecek ve olası depremi hızlandıracaktır. Esasen, küçük birer kara parçası olan ve kırılması beklenen bölgedeki deprem fayları varken, böyle bir projeye kalkmak, tam anlamıyla çılgınlıktır.” diyorlar. Ayrıca, ülke savunmasını da tehlikeye düşüreceği ısrarla söyleniyor.
MÖNTRO (Boğazlar) ANLAŞMASI NE OLACAK?
Öte yandan, 1936 yılında Atatürk’ün sağlığında imzaladığımız Montrö Boğazlar Anlaşması da, bunu kabul etmeyecektir. O kadar ki, şartlı olarak emrimizde olan Boğazlar konusu, bir kere daha tartışmaya açılacak, durduk yere başımıza yeni bir gaile çıkarılacaktır. Ancak, ABD öyle düşünmüyor. O, Karadeniz’e rahatça girmeyi düşünüyor.
Bu anlaşmaya göre, ücretsiz ya da başka bir imkanla geçen yabancı gemilerin, yeni açılacak olan kanala para verip geçmesi de tüm bir hayaldir. Öyle ya, bedavası var iken, neden para versinler? Hayalciler ise, büyük para kazanılacağını söylüyorlar, sakın inanmayın.
Lafı uzatmadan diyebiliriz ki, Türkiye’nin böyle bir projeye ihtiyacı yoktur. Boğazlarımızın doğal genişliği de, uzunluğu da kullanıma elverişlidir. Çok iyi denetimli kullanılırsa, İstanbul ve Çanakkale Boğazları yeterlidir. Yeni bir İstanbul Boğazı’na gerek yoktur. Saymadığım başka olumsuz nedenleri de vardır. Milletin (Devletin) parası böyle toprağa, suya gömülecek kadar çok değildir. Yandaşlar kadar, bölgenin ekolojik dengesi de düşünülmelidir.
Hatırlayınız, Yeşilköy’de kurulu olan Atatürk Hava Alanı, Uluslararası Hava Alanı olup çok geniş bir konuma sahip ve yeterli iken, durduk yere yeni bir Hava Alanı inşa ettiler. Hem de, büyük paralar harcayarak bunu yaptılar. Yeni Hava Alanı’nın, haksız yere ismi değiştirildiği gibi, çok uzaklara yapıldı. Yeşilköy’e kısa bir sürede giden vatandaşlar, yeni Hava Alanına ulaşmak için saatlerce yol gidiyorlar. Çektikleri çile çabası. Yeni ulaşım araçları olsa da, kolay değil. Ya o harcanan uzun zamanlar.
Değerli okurlarım, bu iktidarın yaptığı yatırımlar olumlu ve gerekliymiş gibi göze batsa da, hepsinin maliyeti olması gerekenin 2-3 katı. Çünkü, yandaşlara böyle kazandırılıyor. Hele o verilen devlet garantileri, cazibeyi daha çok artırıyor. Artırıyor, ama milletin parasına çok yazık oluyor. Soğan, Patates ve bir çok ürünü bulamadığımız günleri hatırlayın. Enflasyonun, yani pahalılığın her gün attığını düşünün. Halk geçinmekte büyük sıkıntı çekerken, paraların böyle gereksiz ve çılgın projelere harcanması doğru değildir, yazıktır, günahtır!
Para çok ise, halkın geçimini düzeltsinler. Emekli olmayı hak edenlere, haklarını versinler. Emeklilere geçinebilecek parayı versinler. Devletin borçlarını ödesinler, gelecek olanlara yeni borçlar bırakamasınlar. Devletin gücünü kullanıp, milletin malını satmasınlar. Yandaş kayırıp, halkı perişan etmesinler.
Harici yandaşları olan Katar Emiri’nin anası bile, kanal çevresinden arazi satın aldığına göre, felaket kapıda demektir. Allah korusun!
Aman İstanbul, Kanal İstanbul’dan kendini kolla!
|