Merhum ağabeyinin adını taşıyan okulda, bakın neler oluyor? Bu okul çok uzaklarda değil, İzmir’in tam ortasında. Eğer, bu yapılanı içine sindirebiliyorsan, o makamda hiç durma ve o koltukta hiç oturma!
Değerli okurlarım; Mustafa Varank’ın adını, onun Cumhurbaşkanı danışmanı olduğu zamanda duymuştuk. Yetenekli biri olmalı ki, Cumhurbaşkanı son kurduğu hükümette, onu Sanayi ve Teknoloji Bakanı yaptı. Bir daha da adını duymadık. Ta ki, İtalya’da üretilen bir elektrikli otomobilin, Türk Malı olarak tanıtımı yapılıncaya kadar, onu pek meydanlarda göremedik.
Onun İlhan Varank adındaki Profesör olan ağabeyi, 15 Temmuz FETÖ kalkışmasında hayatını kaybetmişti. İşte o sebeple adı, hem İzmir’de, hem İstanbul’da, hem de Zonguldak’ta birer Anadolu İmam Hatip Lisesine veriliyor. Şehit İlhan Varank Anadolu İmam Hatip Lisesi gibi…
Uzun yıllar İstanbul’un eğitiminin tepesinde görev yaptığım için, emekli olmama rağmen eğitime olan ilgim hiç azalmadı. Ülkemin eğitim sorunlarını ise, hep yakından izledim, izliyorum. Anlatacağım bu konu, o sebeple ve özellikle ilgimi çekti.
ŞU YAPILANA BİR BAKIN!
İstanbul/Fatih’te mekan tutan İsmail Ağa Cemaati’nin, daha doğrusu tarikatının içinde yer alan Sıla Vakfı, İzmir Yamanlardaki daha önce FETÖ’nün karargahı olan ve sonra adı değişen Şehit Prof. Dr. İlhan Varak Anadolu İmam Hatip Lisesi toplantı salonunda bir toplandı düzenliyor.
Büyük salonun sahnesinin bir yanına daha önce Türk Bayrağı, öteki yayına da, Atatürk’ün o Bayrak büyüklüğünde (Simetrik) bir resmi (Portresi) asılmış.
Bu salonda toplantıyı yapan tarikat Vakfı, toplantıya geçmeden önce, Atatürk’ün resmini, kendi logolarını taşıyan siyah bir örtüyle kapatmış ve resmi böylece yok etmiş. Allahtan, bayrağa dokunmamış.
Bu durum, orayla ilgili herkesçe bilindiği halde, ne çevreden, ne de Sözcü Gazetesi’nin dışında bir gazete ya da TV de haber yapılmıyor. Çünkü, kastettiğim o gazete ve TV’lerin hepsi, iktidara ve bu zihniyete yandaş ve yalaka.
Haberi, fotoğraflanmış olarak yandaş olmayan Sözcü Gazetesi’nde gördüm ve okudum. Kahroldum.
Çünkü, uzun yıllar o okulların yönetiminde görev almıştım. Çünkü, yıllardır o okullara da Atatürk bilgisi, sevgisi ve saygısını anlatmıştık. Çünkü, o okulların varlığına ben de inanıyor ve onları hep destekliyordum. Çünkü, o okullardan ikisini (İstanbul Sultanbeyli ve Ümraniye İmam Hatip Liselerini, dönemin bütün tepkilerine rağmen) ben açmıştım.
Üstüne üstlük, bu okullar Atatürk döneminde de vardı. Bu okullara gösterilen onca yakınlığa rağmen, bir tarikat gelip de Okulun duvarından, sahnesinden Atatürk’ün resmini nasıl örtüyor ve kaybediyordu? O Okulun yönetimi, buna nasıl izin veriyordu? Haber yayınlandıktan sonra izledim ki, adı ağabeyinin adı olan bu okuldaki bu rezalete, Bakan Mustafa Varank nedense sessiz kalıyordu? Mustafa Varank, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in şimdiki Hükümetinde Bakan değil miydi? Dahası var. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Müfettişleri ve Müdürü neredeydi? Hatta, İlçesinin Kaymakamı ve İzmir Valisi’nin tepkisi neredeydi?
Hepsinden önce, gelmiş geçmiş en başarısız olan bugünkü Milli Eğitim Bakanı nerededir? Mahkeme kararına rağmen “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan Andımız’ı okullarda okutmayan ve Özel Okul sahibi olup, Doğa Koleji adlı Özel Okulun, öğretmenlerini kandıran ve dolandıran sorununu bir türlü çözemeyen bu başarısız Milli Eğitim Bakanı nerededir? Onun ve ekibinin “Konuyla ilgili soruşturma başlattık.” sözleri ise, hikayedir. Palavradır. Çünkü o, o tarikatın kılına bile dokunamaz.
Değerli okurlarım, İstanbul’a gelmeden önce bu İmam Hatip Liselerinde tam 9 yıl öğretmenlik yapmıştım. Filvaki ilahiyatçı değilim, ama bu okulları çok ama çok iyi tanımıştım. Ne var ki, bugün öğrenci bulmakta zorlanan bu okulları, artık tanıyamıyorum.
KİMDİR BU TARİKAT?
Atatürk’ün resmini örten bu tarikatın adı “İsmail Ağa Cemaati” dir. Sözcüsü de Cübbeli Ahmet’tir. Fatihte, halktan topladıkları paralarla yaptırdıkları ve inşaatı devam eden bir külliyeleri vardır. Yaptıkları, sadece “Din satmak ve para toplamaktır.” “Para, para, para…”
Kurdukları Lalegül adlı TV kanalı, gün ve gece boyu bu tarikatın ihyası için çalışır. Bir TV kanalı değil, bir ticarethane gibidir. Paketledikleri çaylardan, ballardan tutun da, aklınıza ne gelirse kargo ile adresinize yolluyorlar. Bunların işe yaramadıklarını görenler geri gönderseler de, katiyen geri almazlar.
Bu satışlardan başka, gün ve gece boyu Afrika’daki çocuklar için dinimizi sömüren hamasi sözlerle Kur’an-ı Kerim, Ayakkabı, mont, giyecek ve yiyecek parası topluyorlar. Güya, su kuyusu bile açıyorlarmış. Ancak, toplananların Afrika’ya gönderildiğini, henüz gören yok. Çünkü, denetim yok, hesap soran yok. Cübbeli zaten, TV’lerini kastedip, “Masrafımız çok” diyor.
Konuyu biraz daha açacak olursak, Cübbeli denen bu kişi bir zamanlar “Mezarda hesap vermeyi kolaylaştıran, üç köşesi yazılı ve ceylan derili Kefen” yaptık diyerek, insanları kandırmış ve Fatih Çarşamba’da bu kefenleri satmıştı. Tepkiler üzerine de, satıştan vazgeçmişti.
İzmir’deki İlhanVarank Anadolu İmam Hatip Lisesinde toplantı yapıp, toplantı öncesi sahnedeki Atatürk resmini siyah bir örtüyle kapatan tarikat, işte bu tarikatın ya da cemaatin, ta kendisiydi.
Değerli okurlarım; İstemeyerek, yani mecburiyetten söylemek zorundayım. Bu din satıcılarının bu eylemlerini katiyen kabul edemiyorum. Çünkü, onların bu dine büyük ölçüde zarar verdiklerini görüyorum. Bendeniz, İmam Hatip Liselerine karşı duyduğum ilgi ve destekle birlikte, bu din satıcılarının yanında çok iyi bir Müslüman olmaya çalışıyorum. Yıllar önce, Hac ve Umre ibadetimi yaptım. Allah’ın kudretine inanarak, 5 vakit namazımı aksatmadan kılmaya çalışıyor, dinimizin yasaklarından da ayrıca korunmaya çalışıyorum. O sebeple, bunların atacakları çamurdan çok uzaktayım.
Şimdi buradan soruyorum. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bakanı Ey! Mustafa Varank; Merhum ağabeyinizin adını taşıyan bir okulda toplantı yapan bir tarikatın, sahnedeki Atatürk resmini örtmesine hiiçbir tepkiniz olmayacak mı? Yoksa, bu olup bitene, böylece sessiz mi kalacaksınız?
Kendinizden de söz ederek bu konuyu neden ele aldınız? Derseniz, aksi halde bu din tüccarları, meydanı boş ve uygun bulup, kendilerine karşı koyanları pekala din dışı olmakla suçlayabiliyorlar.
Oysa, gerçek din dışı olanlar, işte onlardır!
|