Hatta sıfırın altında. Dünyada dostumuz olan tek bir ülke kalmadı. Kabile gibi olan kimileri hariç. Bu durum ülkemizin de, halkımızın da geleceğini ciddi biçimde tehdit ediyor.
Değerli okurlarım; Bendeniz, bir dış politika uzmanı değilim. Ancak, ülkeme ve dünyaya gözü-kulağı kapalı durumda da değilim.
82 milyonluk Türkiye, bu coğrafyada “inziva” ya çekilmiş durumda. Ülkemizi bu hale getirenler, bir zamanlar bunu “değerli yalnızlık” diye takdir edilecek bir durum olarak gösterse de, artık bu duruma kendileri bile inanmıyor.
Dünyanın belki de en güzel yerinde konumlanmış ve üç tarafı da sularla çevrilmiş olan bu güzel ülke ve de halkı değerli yalnızlık değil, dış güçlere göre değersiz insanların yaşadığı, değersiz bir ülke olmaya doğru gitmektedir.
Etrafımızı çevreleyen komşu 9 ülkeden (Yunanistan, Güney Kıbrıs, Bulgaristan, Gürcistan, Rusya, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye) hiç biri ile barışık değiliz. Her biri birer komşumuz, ama hiç birisi bizim dostumuz değil. Rusya ile çıkara dayalı bozulup düzelen bir dostluğumuzdan öte, diğerleri sürekli bize düşman. Komşularımızla “Sıfır sorun masalı, % 100 düşmanlık” olarak karşımızdadır.
SON DURUM ŞU
Bilindiği gibi, “Bir düşman bir barışık” olduğumuz Rusya’dan 2,5 milyar dolar (Yaklaşık 15 milyar TL) peşin para ile S-400 adlı savunma sistemlerini satın aldık. Bu sistemin kime karşı kullanılacağını hiç kimse anlamadı, anlatan da çıkmadı.
Amerika’ya karşı derseniz, sözde bile olsa o bizim müttefikimiz, dostumuz. Avrupa ülkelerine karşı desek, onlar Avrupa Birliği (yani birlik halinde) ve NATO’nun içindeler. Filvaki, biz de NATO’nun içindeyiz. Geriye ne kalıyor? Araplara ya da öteki Afrika ülkelerine karşı mı?
AMERİKA TEYAKKUZDA!
Amerika, bu durumu asla kabul etmiyor. Bu ülkeden 1,5 milyar dolara alacağımız F-35 isimli Savaş Uçaklarını da, bu sebeple bize vermiyor. Dahası, bu uçaklar için pilotlarımıza verdiği eğitimi bitirip, önümüzdeki Temmuz ayında onları geri gönderiyor.
Daha da kötüsü, ekonomik yönden çeşitli yaptırımlar yapmayı planlıyor. Türk ekonomisi buna ne kadar dayanabilir, bilen tek bir kişi yok.
DOĞU AKDENİZ, ATEŞ TOPU!
Kıbrıs’ın doğusu ve çevresindeki büyük petrol ve doğal gaz yatakları, İsrail, Yunanistan, Amerika ve kimi Avrupa ülkeleri tarafından didik didik aranıyor ve Türkiye hesaba katılmadan paylaşılmak isteniyor. Bu duruma, caydırıcı ya da hak arayıcı hiçbir tepkimiz yok.
Ege Denizi’ndeki adaları elimizden almak üzereler. Kimilerini aldılar bile. Yunanistan, 18 önemli adamız ile yine bize ait olan çok sayıdaki kaya parçasına el koymuş ve sahiplenmiş durumda.
Bu adalarda tesisler kurup, askerleri doldurmuşlar, ancak bu duruma Türk yetkililerin kaç yıldan beri “gık”ı bile çıkmıyor. Kamuoyunun tepkisine aldıran yok. İktidar ve onun hükümetinin neden sessiz ve tepkisiz kaldığı ise, bir türlü bilinemiyor.
SURİYELİ MÜLTECİLER EL ÜSTÜNDE
Öte yandan durduk yere icat edilen bir savaş sebebiyle ülkemize iltica eden 4 milyon Suriyeli, demografik yapımızı bozdu. Ekonomik ve sosyal hayatımız da, onların yüzünden bozuldu.
Avrupa’nınsa sınırlarına bile yaklaştırmadığı ekmeğimizi bölüştüğümüz bu kişiler, artık ülkelerine dönmek istemiyor. Üstelik 60 binden fazlası Türk vatandaşlığına alınmış durumda. Sanki çok ihtiyacımız var. Bu hatalar neden yapılıyor, anlayan yok.
İlginçtir, kimi Belediyeler bu kişilere yardımı kesmeye kalkınca Cumhurbaşkanı, “Biz, onları beslemeye devam edeceğiz.” diyor ve tepki alan bu yaklaşımı da anlayabilen yok.
EY AMERİKA! EY AVRUPA!
Cumhurbaşkanı’nın, bu gibi meydan okumalarıyla sürdürülen dış politikamız, bizi tam bir yalnızlığa sürükledi ve geleceğimizi tehlikeye düşürdü. Bu yalnızlığın neresinin değerli olduğunu ise, anlayan tek kişi yok!
Değerli okurlarım; Yanlış dış politikamız üzerine söylenecek o kadar çok söz var ki. Bu ifade etmeye çalıştıklarım, özetinin özeti bile değil.
Kötü bir deyişi anlatan güzel bir sözümüz var. İşte, biz onun gibiyiz. Yani, “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete! ”
|