Turgut Özal döneminde, çok büyük gelir kaynaklarına sahip kılınan Belediyeler, zamanla tam bir yolsuzluk batağı oldular. Hele, bu iktidar döneminde, “Yağma Hasan’ın Böreği” haline geldiler. Bu iktidar, ucu kendine dokunan ciddi ve tarafsız bir denetime yanaşmasa da, gelecek dönemlerde, Belediyelerdeki bu yolsuzluk ve hırsızlıklar artık bitirilmelidir.
Değerli okurlarım; Hatırlanacağı üzere, bütün Belediyeler Turgut Özal’ın iktidarı döneminde çıkarılan bir kanunla büyük gelir kaynaklarına kavuştular.
Yine hatırlanacağı üzere, Türkiye’deki 16 Büyük Şehir merkezi de, adına ”Büyükşehir” denilen statüye kavuşturuldular.
Belediyelerin gelirleri artmakla birlikte, Büyükşehir olanlar daha da büyük imkanlara kavuştular. Bunlar yapılırken, çıkarılan kanunla idari yapılanma da değişti ve yönetim giderek kolaylaştı.
Unutmadan ifade etmeliyim ki, İstanbul gibi Büyük şehirlerde iç içe olan ilçelerde var olan Belediye Şube Müdürlükleri de kaldırılıp, her ilçe kendi içinde bağımsız hale geldi. Bazı konularda Büyükşehir bağımlılığı tabii ki kaldırılmadı ve sürüyor.
DAHA SONRA NE OLDU?
Belediye Başkanları halkın seçimi ile geldiği için, gelirleri bol olan ve idari yapılanması çekici hale gelen Belediyelerde, Başkan ve Meclis üyeliği seçimleri de cazip hale geldi.
Bu cazip durum, Belediye gelirlerinin artması üzerine daha da çekici hale gelince, yolsuzluklar da ufak ufak başladı.
Siyasi partilerden seçilen Başkanlar öncelikle partizanlık yaparken, kimileri de maddi yolsuzluklara bulaşmaya başladılar. Onlara sorduğunuzda, bütün yapılanların halkın yararına olduğu söylense de, bu adamlar ve yandaşları düpedüz ceplerini dolduruyorlardı.
Zaman içinde, bir dönem Başkanlık yapanların bile ayrıldıktan sonra önemli bir servet sahibi olduğu anlaşılınca, Belediye Başkanlığı daha da cazip hale geldi. Salt bu sebeple Başkan adayları hizmet için değil, yağma haline gelen bu yolsuzluklardan yararlanmak için aday oldular. Yağma hız kesmeden devam ediyor.
DENETİM ŞART!
Bu iktidar döneminde, işler biraz daha karıştı. Çünkü, o kadar yazılıp söylendi ki, yolsuzluğa bulaşmayan ve işin boyutlarını hırsızlığa çıkaran Belediye Başkanı kalmadığı gibi, yalnız iktidarın değil, muhalefetin Başkanlarının da aynı çamura battıkları görüldü ve anlaşıldı.
Durum, bununla da kalmayıp, Belediyelerde büyük lüks ve israfın yaşandığı da görüldü ve anlaşıldı. Çeşit çeşit makam arabaları alınırken, kimi hizmet arabalarının çok sıkça özel işlerde kullanıldığı ve Belediyelerin parası ile birlikte, mallarının da yağma edildiği görüldü.
Yine görüldü ki, Belediye Başkanlarının ve yetkililerinin bu durumunu gören Valiler bile özenip, altlarına ikiden fazla ve son model pahalı makam arabaları çektiler. Çünkü, yağmada sınır yoktu.
MUHALEFET ELEŞTİRİYOR, KENDİSİ DE YAPIYOR
Muhalefet partilerinin ve özellikle ana muhalefet partisinin bu durumu sık sık gündeme getirmesine rağmen, kendi partisinden seçilen Başkanların da aynı durumda olduğu ve yağmadan hiç de geri kalmadıkları görüldü, yazıldı, çizildi.
Bütün bunlar olurken,. “Adam kayırma da” parti farkı gözetmeden Belediyelerde yaşadı ve yaşanıyor. Bu meyanda Belediye Başkanlarının kendi çok yakınlarından başka öteki yakınlarıyla, yandaş ve yalakaları da zengin etme yoluna gittiği, en azından işsiz olanları iş sahibi yaptığı görüldü.
Değerli okurlarım, yayın organlarını izleyen ve bunları öğrenen halkın bütün tepkisine rağmen, uygulamada hiçbir değişiklik olmadı. Açıkçası, hiç kimsenin yüzü kızarmadı, kızarmıyor.
DENİTİM, ŞART, ŞART, ŞART!
Bugüne kadar görüldü ki, Belediyelerde maddi anlamda hiçbir denetim yapılmadığı anlaşılıyor. İdari yönden İçişleri Bakanlığı’na bağlı olmalarına rağmen, şikayet halinde ya da muhalif Belediyeler olması halinde, Bakanlık Müfettişlerinin gönderildiği, bu denetimlerden de hiçbir sonuç alınmadığı, çünkü denetimlerin göstermelik ve taraflı yapıldığı anlaşıldı.
Oysa, bu durum böyle yürüyemez. Bu iktidardan bunu yeniden ve ciddi biçimde ele alması beklenemez. Çünkü, “Tencere dibin kara, senin ki benden kara” durumu vardır.
Ne var ki, gelecek iktidarlarda biraz namus, biraz dürüstlük ve titizlik, biraz da vicdan ve Allah korkusu ve de anlayışı varsa, bu yağma durdurulabilir.
Başlangıçta, bunun tam önü alınmasa da, zaman içinde Belediye Başkanları başta olmak üzere bütün çalışanlar, dürüst bir yola girebilirler.
Son sözüm şu ki, vicdani anlayış ve Allah korkusu olmazsa, “Kanun korkusu ve ceza yaptırımları” mutlaka olmalıdır.
|