Ve döndü de. Bir zamanlar iktidarın ve kumpasçıların ateşli savunucuları, uzun bir tutukluluktan sonra ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Çünkü, hesaplar dönmeye başladı.
Değerli okuyucularım; İsim vererek yazıma başlıyorum. Hesabı dönen bu kişiler, şimdilik Altan kardeşlerle, gazeteci Nazlı ılıcak hanımdı.
Nazlı hanım, bir dönem iktidar partisinden Milletvekilliği de yapmıştı. Altan kardeşler Ahmet ve Mehmet Altan ise, iktidarın ateşli denilebilecek savunucularındandı.
Ahmet Altan’nın kurucu ve ortaklığında çıkan “taraf” gazetesinin yayınları ile Ahmet Altan, kumpasçıların bir numaralı tetikçisi olmuştu.
Bir zamanlar, manşetten verdiği haberlerle “taraf” herkesi şaşırtmış ve “Vay anasını, memleket ne hale getirilmiş? Ülkemiz ve halkımızın geleceği için ne planlar yapılmış?” sorularını sordurmuştu.
Hele gazetenin, balyoz harekatının plancıları denilen gurubun, halkı tahrik etmek ve yanlarına çekmek için “Fatih Camii’ni bombalayacaklardı!” gibi haberleri, herkese adeta küçük dilini yutturuyordu.
Gazetenin başka bir muhabirinin, pazar arabası gibi bir bavula koyduğu bazı belgelerleri, teşhir edercesine yola çıkarıp adli makamlara teslim etmesi ve o kişinin de daha sonra suçlu bulunup tutuklanması, kumpasın ne kadar büyük boyutlarda olduğunu göstermeye yetiyordu.
MEHMET ALTAN’ I DİNLİYORUM
“Prof” gibi, bilimsel bir titri de bulunan Mehmet Altan, çıktığı TV kanallarında verdiği bilgilerle, herkesi inandırıyor ve herkes onun çok doğru ve çok önemli şeyler söylediğini sanıyordu.
Kardeşi Ahmet ise, bütün hücumlarını gazetesinden yapıyor, o da gazetesi de büyük ilgi topluyordu. Ancak, kumpasçıların kucağına oturmuşlardı.
Nazlı Hanım’a gelince, iktidardan yana gibi görünse de, o da kumpasçıların kucağına düşmüştü. Nitekim, ifadesinde onlara inandığını ancak yanıldığını söyleyerek, bir dönem onlarla birlikte olduğunu alenen ifade ediyordu. Oğlu da yaptığı açıklamada, annesinin kumpasçılara, başka bir ifadeyle FETÖ’cülere inandığını söylüyordu.
KESER DÖNDÜ, SAP DÖNDÜ…
Eee… tabii ki hesap da dönecekti. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna elbette adalet karar verecekti, ancak gelişen olaylar ve adaletin son kararı, artık hesapların döndüğünü ve suçlu ve masumların bir bir ortaya çıktığını gösteriyordu.
Buradan anlaşılıyor ki, mahşeri beklemeden suçlular günahlarının bedelini dünyada bile ödüyorlardı. Bütün hesaplar mahşere kalmıyordu. Bu durumda, Allah’ın adaletinin dünyada da egemen olduğunu, bir gün herkesin hesap vereceğini gösteriyordu.
Anlaşılan o ki, tarafsız, bağımsız ve doğru çalışırsa nümüzdeki zaman içinde, adalet başka alanlarda ve başka kişiler üzerinde de tecelli edecektir.
Bugün güçlü olanlar ya da kendilerini güçlü sananlar, “Hatırlamıyorum Reis Beyefendi” diyerek yargıcın önünde boyun bükerken, yaptıkları zulüm ve haksızlıklar, akkor bir halka gibi boyunlarına dolanacaktır.
|