ads
DOLAR 36.24 ₺
EURO 38.02 ₺
STERLIN 45.61 ₺
G.ALTIN 3,352.91 ₺
Ç.ALTIN 5,651.17 ₺
BİLEZİK 3,152.21 ₺
BTC 97,628.73 $
ETH 2,701.12 $
BİST 9,877.59

Tekin Sönmez

Tekin Sönmez

Abdullah Gül,“Tü-Ka-Ka”Oldu!

Yayınlama: 6 Ocak 2018 Cumartesi 16:22 Okunma: 2804

Tayyip Bey’in “Kardeşim” dediği ve T.C’nin 11’ncu Cumhurbaşkanı olarak seçtirdiği Abdullah Gül, şimdi “ayran içti, ayrı düştü” Çünkü, “aykırı” konuşuyordu.

      Değerli okuyucularım, siyasetin bir “parlak”, bir de “kirli” yüzü var. Siyaset, parlak yüzünü pek göstermese de, kirli yüzünü hiç saklamıyor. Bir zaman, ya da bir dönem kuzu sarması olup, birbirlerinin boyunlarına sarılanlar, sever gibi gösterdiği kişileri her konuştuklarında göklere çıkaranlar, öyle bir gün geliyor ki,  o kişi azılı düşman olabiliyor.  Yaygın tabirle, onu “Tü-Ka-Ka” edebiliyor.

         Abdullah Gül, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucularından. Bu parti kurulmadan da, Devlet Bakanlığı yapmış, siyasette tanınan bir şahsiyetti.

        Kasım 2002 ayının başında partisi tek başına iktidar olduğunda, siyasi yasaklı olan Tayyip Bey Meclise giremedi. Başbakanlık, bu sebeple Abdullah Gül’e kaldı. Kısa bir süre sonra bir Anayasa değişikliği ve  özel denilebilecek bir seçimle, Tayyip Bey Meclise girdi. Bu kere Abdullah Gül Dışişleri Bakanı oldu. İkili, planlı hareket ediyordu.

       Yıl 2007. !0’ncu Cumhurbaşkanı’nın görev süresi dolunca, tamamen Tayyip Beyin işaretiyle, başka bir anlatımla “Kardeşim Abdullah Gül” diye işaret etmesiyle, Abdullah Gül, 11’nci Cumhurbaşkanı oldu.

                                         İCRAAT’TA UYUMLULAR

     10’ncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezeri’in imzalamayıp çevirdiği kararnameler, Abdullah Gül tarafından tereddütsüz imzalanıyor, hükümet icraatını tıkır tıkır yapıyordu.

     Çok iyi hatırlıyorum, ikili arasında hiçbir sorun yaşanmıyordu. Gül’ün Cumhurbaşkanlığında 7 yıllık süresi dolmuş, sıra artık Tayyip Beye gelmişti.

    Yapılan seçimde Tayyip Bey, oyların  % 50 +1’i alınca,  Abdullah Gül koltuğu ona devretti. Bu arada ilginç bir durum yaşandı. Cumhurbaşkanlığı döneminde kalacağı evi hazırlamayan Abdullah Gül, ayrıldığında hazırlamaya kalkınca Tayyip Bey ona kısa süreliğine İstanbul Tarabya’daki  deniz gören Huber Köşkü’nü tahsis etti. Hem de, personel kadrosuyla birlikte.

     Uzun yıllar İstanbul’da önemli görevler yaptığım için Boğaziçi’nin çok iyi bilirim. Tabii, Huber Köşkü’nü de.

     O kısa denilen süre 8 ayı geçince, Abdullah Gül lüks yaşantısından hiçbir şey kaybetmedi, Tayyip Beyin sayesinde.

                            ABDULLAH GÜL, SİYASET DIŞI GİBİ…

      Cumhurbaşkanlığından sonra, Abdullah Gül  kurucusu olduğu partisiyle ilişiğini kesmiş gibi davrandı. Çünkü, partisi ona beklediği ilgiyi ve yakınlığı göstermeyince, küskün bir hali görüldü.

     Haftanın Cuma günleri Cuma Namazı çıkışlarında konuşan Gül, eski partisinin icraatını üstü kapalı olarak eleştiriyor, partiyle bağlarını giderek koparıyordu.

   Bir ara yeni bir parti kuracağı söylendiyse de, bu durum eski partisine ve arkadaşlarına karşı büyük nankörlük ve saygısızlık olurdu, bunu yapmadı.

                                                   OLDU MU YA?

     15 Temmuz 2016’dan beri ülkeyi Kanun Gücündeki Kararnamelerle yöneten iktidar, geçen hafta 696 numaralı bir Kararname çıkardı.  Çıkardı, ama şimdiye kadar çıkanların içinde en çok tartışılan ve tepki çeken de bu oldu.

    Çünkü Kararname, 15 Temmuz darbe girişimini önleyenlerle, daha sonra bu maksatla çalıştığını beyan edenlere yasal dokunulmazlık (haklarında idari, mali, ceza-i işlem yapılmayacağına dair güvence) getiriyordu.

     Bu,doğru bir uygulama, hukuku gözeten bir Kararname değildi. Kararnameye herkes gibi Abdullah Gül de tepki gösterdi. Kararname için “Muğlak” dedi. Yani, anlaşılması zor, düzeltilmeye muhtaç anlamında eleştiride bulundu.

   Oysa, Kararname çok açıktı. Badema, hükümetin aleyhinde konuşan daha doğrusu yönetimi eleştiren kim olursa olsun “Darbe maksatlı/darbeci” diye yaftalanıp cezalanacak, bunu da devletin kolluk ya da yargı güçleri değil, kendilerine dokunulmazlık verilen fedailer yapacaktı. İşte, Abdullah Gül bu uygulamayı anlamanın zor olduğunu belirterek, onun için “Muğlak” demişti.

                                   ABDULLAH GÜL, HAKLI MI?

     Bence haklı değil. Çünkü onu makamdan makama taşıyan partisine ve liderine karşı böyle konuşmamalıydı. Böyle konuşurken, “Ben, bu kararnameyi yerinde buluyorum ve destekliyorum.” diyerek, ikili oynadığını da gösteriyor, herkesi şaşırtıyordu.

      Abdullah Gül, artık “satıcı” değil, “müşteri” konumundadır. Bu durum, bana Yahudilerin ilginç bir sözünü hatırlatıyor. Abdullah Gül, bundan sonra Yahudi  esnafının şu sözü ile avunabilir. Yahudiler der ki; “Müşteri daima haklıdır. Bilhassa haksız olduğu zaman.”  

 

 

google-site-verification=uSnnSC5jUTWittUtiCokfxv6706ikL65px5KxiN1Mg4