Ne yazık ki, bizde oluyor. Önce tutukla, sonra yargıla ve ömür boyu hapis cezası ver. Daha sonra, Beraat ettirip serbest bırak. İki gün sonra tekrar tutukla. Yargılamaya devam et. Bakalım sonu ne olacak? Bunun adı nedir bilir misiniz? “Türkiye’nin Adaleti”
Değerli okurlarım; Adaletin zulmüne uğramış bir kişi olarak, bu köşede sürekli ve ısrarla yazıyorum. Şaşkınlığımı ve korkularımı, ısrarla belirtiyorum. Yeter ki, başka vatandaşlarımız bu zulme uğramasın, bu zulmü yaşamasınlar diye. Ancak, ne gezer?
Adaletin son durumunu ve benden de daha çok zulme uğrayanları öğrenince ve de adaletin, adalet yerine zulüm dağıttığını görünce, masum ve mazlum vatandaşlarımıza acımaktan, onların dertleriyle hemhal olmaktan başka elden bir şey gelmiyor.
Son günlerde, adaletin öteki zulümlerine eklenen bir “Metin İyidil Vakası” var. Bu kişi, Korgeneral rütbesinde olup, kısa adı EDOK olan (Eğitim ve Doktrin Komutanı) iken, 15 Temmuz 2016 başarısız darbe ayaklanmasından hemen sonra, suçlu görülüp tutuklanıyor.
Davası, Ankara 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. FETÖ’cü diye utuklu yargılanan İyidil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılıyor.
İyidil, “Ben darbeye karışmadım, üstelik karşı tavır aldım” dese de, bu cezayı aldıktan ve 3,5 yıl hapis yattıktan sonra, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruyor.
Dosyayı inceleyen Mahkemenin 20’nci Ceza Dairesi, İyidil’in suçlu olmadığına ve Beraat’ine karar verince, İyidil tahliye ediliyor.
Ne var ki, aradan 2 gün bile geçmeden, Beraat kararının kaldırılması ve tekrar tutuklanması talep edilince, aynı mahkemenin 21’nci Ceza Dairesi kararıyla yakalanıp, tekrar hapse konuluyor.
HAKİMLER, SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR !
“Demokrasimiz güçlü, adaletimiz adil, tarafsız ve bağımsızdır (!)” diyen o gizli güçler devreye girince, Beraat ve tahliye kararı veren 20’nci Ceza Dairesinin hakimleri, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından görevlerinden alınıp, kar-kış denmeden Anadolu’nun çeşitli yerlerine sürgün ediliyorlar.
Bendeniz isterdim ki, yaptıkları bu sürgün eylemi hiç değilse, bu son yargılama yapıldıktan sonra yapılsın ve halkın adalet duyguları bu derece incitilmesin, adaletimiz bu derece horlanmasın, yerlere serilmesin. Ama, sabır edememişler.
Bunun üzerine Yargıtay Başkanı dayanamıyor ve; “Yargıda zik-zak olmaz.” diyerek, gazetelere manşet olan tepkisini ortaya koyuyor. Yargıtay Başkanı bu arada, güçlülerden birçok “hatır/torpil mektubu” aldığını da, söylemeyi ihmal etmiyor. Bendeniz de haklı olarak, “İşte adaletimiz ” demek zorunda kalıyorum.
Bunu derken, Cumhurbaşkanı da olaya müdahil olup, “Bu nasıl adalet?” dercesine eleştiride bulunuyor. Yerlere serilen adalet, adalet olmaktan bir kere daha çıkıyor.
Ve görüyoruz ki, bunu sadece HSK yapmıyor, adaleti ters-yüz eden kimi Hakim ve Savcılar da, hemen her gün görevlerinden alınıyor ya da meslekten atılıyorlar. Tutuklanalar da çabası. İşte, buna da, ”Adalet” deniyor. Bir hukukçu dostum ise buna, “Ismarlama adalet” diyor.
Değerli okurlarım, bu köşeyi izleyen okuyucularım bilecektir. Yazılarımda, badema Adaletin kapısının önünden bile geçmek istemediğimi hep yazdım.
Çocuklarıma da vasiyetim, “Bu memlekette, adaletin kapısından uzak durun!” olacaktır. Sözümü, Ziya Paşa’nın şu deyişi ile bitireyim.
ZALİMLERE DEDİRİR BİR GÜN KUDRET-İ MEVLA,
TALLAHİ LAKED ASEREK, ALLAH-Ü ALEYNA!
|