Çünkü, halkımız sizden bunu istiyor. Türkiye’de bitmiş olan adaleti, iyice bitirdiniz. Yüksek Seçim Kurulu’nu, hakikaten “Yandaş Seçim Kurulu” haline getirdiniz. İktidardan, acaba daha ne bekliyorsunuz? Yoksa, bilmediğimiz bir şeyler var da, mesela korkuyor musunuz?
Değerli okurlarım; Türkiye’de kaybolan adaletle ilgili çok yazılar okudunuz, çok haberler izlediniz. Bendiniz de, bu sütunlarda bir adalet mağduru olarak sıkça yazılar yazdım.
Adaletin biterek tamamen ortadan kaybolduğunu, 31 Mart 2019 da yapılan son yerel seçimlerde bir kere daha gördük. Görmez olaydık.
Ne olduysa, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi sonrasında oldu. Bildiğiniz gibi, bu seçimi mutlaka kazanacağını, yani ”torbada keklik” gibi gören iktidar partisi, beklemediği bir sürprizle karşılaştı. Az farkla da olsa, seçimi kaybetti. İşte, hemen devreye sokulan Yüksek Seçim Kurulu, milletin dudaklarını uçuklatan bir karar alıp, haksız, hukuksuz, kanunsuz, beklenmedik bir şekilde, seçimi iptal etti.
Burada ilginç olan ve adaleti öldüren sadece seçimin iptali değil, aynı sandıktan çıkan 4 pusuladan üçünün geçerli, birinin geçersiz sayılmasıydı. O da, İstanbul Belediye Başkanlığı idi. Böyle hak-hukuk, adalet böyle adalet olamazdı.
Bu konuyu TV’lerde ve gazetelerde defalarca izlediniz, dinlediniz ve okudunuz. Yazıma konu yapmamın sebebi yeni bir bilgi için değil, konunun daha doğrusu bu şaşırtıcı olayın herkesin ilgisini çekmesidir.
BÖYLE SAÇMALIK OLUR MU?
Tabii ki olmaz. Hemen herkes ve özellikle iktisatçılar bu iptal olayını, yani aynı sandıktan çıkan öteki oylar dururken, sadece İstanbul Belediye Başkanlığının iptaline hayret ediyorlardı. Hatta örnek verip, bütün bir 100 liranın 25 lirasının sahte/geçersiz sayılması gibi, bu iptali saçma buluyorlardı. Haklıydılar, hem de yerden göğe kadar.
Tekrar ifade edelim. Yüksek Seçim Kurulu, Sandık Kurullarının kanunsuz teşkil edildiğine karar verip seçimi iptal etmişti. Oysa, Sandık Kurullarını kim teşkil etmişti? Tabii ki Seçim Kurulları. Kim onaylamıştı? Yüksek Seçim Kurulu, O halde, kanunsuz diye bu iptal niye? Bir hukukçu siz seçimi değil, kendi kendinizi iptal ettin diyordu. Haklıydı, öyle olmuştu.
ADALET NE ZAMAN GELECEK?
Değerli okurlarım, esas anlatmak istediğim bu değil, çünkü bunları biliyorsunuz. Benim esas anlatmak isteğim, bu memlekette adaleti neden yok ettiler? Adaletsiz bir ülke olur mu? Adaletin olmadığı yerde yaşanır mı? Biz, hele bundan sonra kime güveneceğiz? Korkusuzca ve güvenerek o adalet kapılarına nasıl gideceğiz? Adına hakim-savcı denilen, o mağrur ve heybetli duruşları ve de cüppeleriyle yüksek platformlarda oturan o kişilere nasıl inanacağız?
Bu konunun benim en çok ilgimi çeken tarafı, adaletteki sapmalar daha çok yüksek mahkemelerde oluyor. Orada görev yapan hakimlere, yüksek hakimler deniyor. İstediği yere kadar yükselen bu kişiler, acaba daha ne bekliyorlardı? Neyin karşılığı olarak bu haksızlığı ve zulmü yapıyorlardı? Bekledikleri bir şey yoksa, korktukları bir şey mi vardı?
Onlardan, daha doğrusu adalet aramaktan vazgeçemeyeceğimize göre, onların yaptığı bu haksızlıklara ve verdikleri haksız kararlara daha ne kadar dayanacağız? Onlar, bu durumu bilmiyorlar mı? İzanları, insafları yoksa vicdanları da mı yok?
Bu görevlere gelirken ettikleri yeminler boşuna mı? Verdikleri, adaleti öldüren bu kararları onları hiç üzmüyor mu? Hatta, hiç utandırmıyor mu?
YENİ KADROLAR MI KURMAK LAZIM?
Türkiye’de bir “Fethullah Gülen Hareketi” yaşandı. Bu adamın cemaatinin devletin her alanına sızdığı ve adaletin içine de daldığı anlaşıldı. Onun himayesinde yetişen çok sayıda hakim-savcı, daha sonra bu teşkilattan temizlendi, ancak daha çok sayıda FETÖ yanlısının olduğu anlaşılıyor ve söyleniyor.
İşte devlet, bunlarla hala neden baş edemiyor? Yoksa, bu kere o kişileri devleti yönetenler mi koruyor, kullanıyor? İnsanın aklına çok sorular geliyor ve halkımız bunları her gün konuşuyor.
Kanaatim o ki, bu yargı kadroları ile Türkiye’ye adaleti geri getirmek mümkün olmayacak. Bu konuları düşünenlerle konuşuyorum, Hala görev yapan yargı mensuplarının kademeli olarak yargının dışında bırakılmasını ve tarafsız yeni kadroların kurulmasını istiyorlar. Adaletten sapanların da, herkesten farklı çok daha ağır cezalarla cezalandırılmalarını ve hiç bekletilmeden adaletin dışına çıkarılmalarını istiyorlar.
Böyle bir yapılanmayı ve uygulamayı, bu iktidarın yapması imkansız görünüyor. Çünkü, yargıya müdahale eden ve adaleti yere seren, zaten iktidarın ta kendisi. Bu durumda, iktidara yeni yüzlerin ve güçlerin gelmesini beklemekten başka çare yok.
Tekrar Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği İstanbul kararına dönersek, halkımız adaleti yere seren o yandaş 7 Hakimin derhal görevlerinden ayrılmasını, bu olayın da, ötekileri gibi herkese ve ülkeye ibret olmasını istiyor ve bekliyor.
|