Devletin, öyle bir hukuk düzeninde yaşıyoruz ki, seni öldürdüklerinde, suçu yine sana yüklüyorlar. Bunu yapan, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun adaleti. Nasıl mı? Anlatayım.
---------------------------------------------------------------------------------------
Değerli okuyucularım, “Özrü, kabahatinden büyük” diye bir deyim vardır. Bunların, artık özrü filan da yok. Ne yapsan, suçlu hep sensin? Önce, küçük bir örnek vereyim.
Yolunda, doğru ve kuralına göre giden bir araca, devletin bir aracı (resmi araç) arkadan çarpıyor.
Kusurun kimde olduğu ortada. Olay, yine de mahkemeye intikal ediyor. Resmi aracın Avukatı mahkemede, “Hakim bey, bu araç trafiğe çıkmasaydı, bizim aracımız ona çarpmayacaktı. O sebeple, kusur ondadır.” deyince, hakim bu savunmayı kabul ediyor ve çarpılan arabaya cezayı yapıştırıyor.
DEVLET HEP HAKLI, VATANDAŞ HEP KUSURLU!
Olay, 2011 yılında İstanbul’da yaşanıyor. Böbrekleri iflas eden 52 yaşındaki adama, (Ahmet Emin Bilgin) annesi bir böbreğini veriyor. Ameliyat sırasında, Kızılay’dan alınan kan kullanılıyor.
Kanda, HİV virüsü (AİDS hastalığı mikrobu) olduğu sonradan anlaşılsa da, hasta bir süre sonra AİDS’ den ölüyor.
Evlerde temizlikçilik yapan genç eşi, Sağlık Bakanlığı’nı mahkemeye veriyor. Mahkeme, davacıyı haklı buluyor ve Bakanlığı 350 bin lira tazminata mahkum ediyor. Bakanlık da, faiziyle birlikte mağdur aileye 443 bin lira ödemek zorunda kalıyor.
BAKANLIK, PARAYI GERİ İSTİYOR!
Tazminatı ödeyen Bakanlık karşı dava açıp, kusurlu olmadığını beyan ediyor ve ödediği parayı geri istiyor.
Oldum olası, kusurlu olsa da hep devletten yana olan adalet, Bakanlığı haklı buluyor. Ve, paranın iadesine karar veriyor.
İşin en ilginç yanı, Bakanlığı savunan Avukat, kusuru “Bilim” de buluyor yani “Bilim kusurlu” diyor. Mahkeme de, bu savunmayı kabul edip, tazminatın faiziyle birlikte, Bakanlığa geri ödenmesine karar veriyor.
Mağdur, kararı Yargıtay’a taşıyor. Şimdi, Yargıtay’ın vereceği karar bekleniyor.
O adalet ki, bir araç devletin aracı olduğu için size haksız yere çarpsa da, suçlu yine siz oluyorsunuz. Çünkü, “Trafiğe çıkmasaydın, bu kaza olmazdı” diyerek, yine sizi haksız, sizi suçlu buluyorlar.
ACILI EŞ, DOĞRU SÖYLÜYOR
Genç yaşta eşini kaybeden kadın, “Benim eşimi geri getirin, Ben, yine temizlikçilik yapıp, sizin paranızı ödemeye çalışırım.” Diyor.
Değerli okuyucularım, “Ananı belleyen kadı, kimi kime şikayet ediyorsun?” deyişinde olduğu gibi, siz siz olun devletle olan ilişkilerinizde çok dikkatli olun.
Yapacağınız en önemli iş, sizi bu hale koyabilen devlet büyüklerine oylarınızı verip(!) “Allah, sizi başımızdan eksik etmesin.” demekten ibaret olmalıdır. Çünkü onlar, öyle demeni ve öyle yapmanı istiyorlar.
16 Nisan’da önünüze bir sandık konulacak. Oylama gizli. Hiç kimse, sizin nasıl bir oy verdiğinizi bilmeyecek. O halde akıllı olun.
Size, HAYIR’lı günler ve HAYIRLI bir yaşam diliyorum.
Erdem Çağman’ın Başarısı!
Erdem Çağman, Karadeniz bölgesi kökenli. Kimya Öğretmeni. Saray’a gelip, kimi arkadaşlarıyla birlikte Özel bir Dershane açıyor ve yıllarca, yüksek öğrenime öğrenci hazırlıyor. Bu işinde başarılı oluyor.
Özel Dershanelerin kapatılmasından sonra bir okul binası inşa ederek, “2015 Saray Özel Anadolu Lisesi” adıyla, lise düzeyinde bir özel okul kuruyor.
İki yıldan beri yetiştirdiği ve mezun ettiği öğrencilerle, bu alanda da başarısını kanıtlıyor. Çünkü, öğretimle birlikte, okulunu eğitimle de öne çıkarıyor. Bu durumu, gittim ve okulda yerinde de gördüm.
Çağman bu kere, konut yapımına yöneliyor. Bu konuda da edindiği bilgileri inşaat yapımında kullanıyor. Saray’da ve özellikle Çerkezköy’de yaptığı konutlar beğeniliyor ve kısa sürede alıcı buluyor.
Şimdi de, Saray Yeni Mahalle Millet Caddesi’nde yeni konutların yapımına başlıyor.
Sözüne bağlı, dürüst ve başarılı bir eğitimci ve işadamı konumundaki Erdem Çağman’ın bu başarısını sürdüreceğine inanıyor, kendisini bir kere daha kutluyorum.