|
|||
ATATÜRK'E DAİR ANLATILANLAR | |||
-"Atatürk narin ve nazik yapılı olmakla beraber sağlam, sıhhatli,sıkı ve
kavi adaleli bir adamdı. Yorgunluğa, uykusuzluğa tahammülü şaşılacak
kadar dayanıklı ve kuvvetliydi. Harplerde günlerce uyumaz, arkadaşları
ve askerleri onu daima önde ve ayakta görürlermiş.. Büyük Nutuk,u
bastırırken de düşünme ve çalışma , konuşma kudretinin herkesten
ne kadar ileri ve üstün olduğunu hep biliriz. Sofrada uzun müddet
içtikten sonra , hora,dans yaptığını, zeybek oynadığını ve en güzel
en manalı nutuklarını söylediğini her yerin o yaştaki Türkleri hatırlar.
-Kışın sıcak salonun pencerelerini, kapılarını açtırır, herkes nezle
olacağından ürkerken, o geniş nefeslerle soğuk havayı ciğerlerine
sindirir, bulursa elini yüzünü karla yıkardı." Alıntı- Şükrü KAYA
-MEMLEKET VE MİLLET İÇİN GECEDE ÇALIŞMA
"Paşanın sabaha karşı yatla Saray'a dönüşü veya Saray'da geç vakte
kadar uyanık kaldığını bilen bir çok kimseler, Atatürk'ün sabahlara
karşı zevkü sefa içinde yaşadığını zannederek : Paşa yaşıyor, fakat
helal olsun, derlerdi. Bizde kendilerine Atatürk'ün daima memleket
ve millet için yaşadığını ve ekseriya yatın sabaha kadar adalar civarında
veya Boğazda gezmesine rağmen kendisinin alt kamarada ciddi mevzuların
münakaşasıyla vakit geçirdiğini ekseri zamanlar çok sevdiği denizi ve
mehtabı dahi seyredemediğini dilimizin döndüğü kadar anlatırdık."
Alıntı- Burhanettin Ökte
-BÜTÜN BAKIŞLARINI EZBERLEDİM
"Dolmabahçe'nin Muayede salonunda ,Latin harfleri konferansı akşamıydı
(29 Ağustos 1928) Büyük avizelerden yüzlerce güneş yağıyordu. Bütün
madenlerden ve yıldızlardan fırlayan parıltı içinde, sen büfenin önünde idin.
Bir parmaklık halinde seni çeviren hayranlarının ortasında elini beyaz
çizgili lacivert pantolonuna koymuş, tarihi sarsan başının, öne doğru
müthiş kuvvetini saklayan yumuşak, tatlı, nazik eğilişiyle, saçının rengine
uygun ve aynı maden,denmiş gibi çınlayan altın sesinle konuşuyordun.
Sonra büyük sofranın başına geçtin. Senin harp ve zafer menkıbelerini,
senin ağzından ve ayakta dinledik. Ağlayanlarımız vardı. Sabaha kadar
bazen neşeli, bazen müstehzi, bazen öfkeli ve bazen de muammalı , sen
söyledin. Dokuz saat, fasılasız, seni dinledim, seyrettim ve gözlerinin
zümrüdü nü, bir mahfazaya , pırlanta koyar gibi hafızama yerleştirmek
için bütün bakışlarını, sonra yüzünün bütün çizgilerini ve bütün tavırlarını
ezberledim. "Alıntı- Peyami Safa
-ASKERİ İŞLER VE SOFRA SOHBETLERİ
"Atatürk'ün askeri işlerde ki çalışması şekli, her faninin akıl erdiremeyeceği
bir kuvvet ve azamet derecesi arz ederdi. Yirmi dört saat, kırk sekiz saat,
hatta icap ederse yetmiş veya daha fazla saat aynı masanın başında oturarak
asla uyku emaresi göstermeksizin çalışır ve yanındakileri de çalıştırırdı..
Mustafa Kemal'in askerliğinde işin şaka götürür veya hafif geçilebilir zerre
noktası dahi yoktur. Hatta sırası gelmişken kaydolunmaya değer ki, alelade
zamanlarda davetli misafir arkadaşlarıyla uzunca sofra sohbetleri yapmayı
seven büyük şefimiz ,askerlikle bizzat ve fiilen meşgul olduğu zamanlarda
bu sofra üsul ve adetini tamamen ortadan kaldırır, o vakitler kendisi yalnız
çalışma masası başında görülebilirdi."Alıntı- Yunus Nadi Abalıoğlu
-İKİ TABANCA TAŞIRDI
"-Sen eşsiz denecek şiddetle atılgan olduğun halde hiç bir zaman saldırgan
olmadın...Temkinin de hızın kadar çoktu... Üzerinde gece gündüz iki tabanca
taşırdın; meğer ki nadir akşamlarda, o da sofranda sadece itimadın olan
bir kaç yakının bulunduğu zaman en geç saatlerde , o tabancalarını
pantolonunun arka ceplerinden çıkarıp adamlarından birine vererek
yukarı gönderesin...Olağanüstü de nişancıydın. Alıntı- Ruşen Eşref Ünaydın
-ATATÜRK HAFİYELİK,TEN NEFRET EDERDİ
"-Atatürk hafiyelik,ten nefret ederdi. Kendisi de vaktiyle hafiyelerden çok
zarar görmüş olduğundan bu tiynette olduğu anlaşılanlara yüz vermez,
fırsat düşürse tahkir ederdi. Bir arkadaş, diğer arkadaşı aleyhinde kendisine
bir şey söylerse bunun hakiki olup olmadığını düşünür. Hem söyleyeni,
hemde söyleneni sofraya davet eder, karşılaştırır, iki tarafın söylediklerini
dinlerdi.Hakikati onların yüzlerine karşı açıkça söylerdi. Bunda bir mahsur
görmezdi. Bu sebepten kimse emin olmadıkça başka bir arkadaşı aleyhinde
Atatürk'e bir şey söylemekten çekinirdi. Alıntı- Kazım Özalp
|
|||
Etiketler: ATATÜRK'E, DAİR, ANLATILANLAR, , |
|