|
|||
ATATÜRK'TEN ANILAR | |||
-Mustafa Kemal Atatürk'ü yazmaya, anlatmaya devam edeceğiz. Bizim
vazgeçemeyeceğimiz , Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, iyi bir
Asker olmakla beraber çok da iyi bir devlet adamı, bize böyle güzel
bir vatanı bıraktığı için kendisine minnettarım. Bazıları "10 Kasımda
kenefe gidiyor" Bazı dangalaklar baltayı alıp meydanlarda Atatürk'ün
büstlerine saldırıyorlar. Ne istiyorlar anlamadım. Bu tür eylemlerde
bulunan hani diyorlar ya akli dengesi yerinde değil diye işte o akli
dengesi yerinde olmayanlardan bir tanesi de çıkıp bu sebepten dolayı
Atatürk büstüne saldırdım demedi. En son saldırı bilindiği üzere
Tekirdağ'ın-Çorlu ilçesinde yaşanmıştı. Atatürk'ün büstlerine saldırmakla
hiç bir yere varılamayacağını herkes bilmeli bu aklı dengesi yerinde
olmayanlar nedense hep Atatürk büstlerine saldırıyor neden gidip
herhangi bir büste saldırmıyor, pekala şehirlerin bir çok yerinde
padişahların'da heykelleri var bu akli dengesi bozuk olanlar gitsinler
onlara saldırsınlar.
-Mustafa Kemal Atatürk'ün , 1919 yılından önce bizzat kendisinin
yazdığı anılarından bir tanesini burada yazmak istiyorum. Lütfen
dikkatli okuyun. Atatürk'ü anlamak için Atatürk'ü okumak gerek.
-"Trenimiz İstanbul'dan hayli uzaklaşmıştı. Trakya topraklarında
ilerliyorduk. Biri geldi, "Efendimiz sizi salona davet ediyor" dedi.
Doğrusu bu davet beni memnun etti. Yarın ki padişahı yakından tetkik
etmek fırsatlarından ilkine kavuşuyordum demekti. Vahdettin;'in
salona gireceğim zaman kendisini ayakta , beni bekler buldum. Oturdu,
bana oturmam için yer gösterdi. Bu dakikada, sarayında çok defa gözleri
kapalı konuşan zatı, büsbütün başka bir vaziyette buldum. Bilakis
gözlerini çok kuvvetle açmış ve dikkatle bana bakıyordu. Bir nutuk
söyler gibi , şu tarzda konuşmaya başladı: "Affedersiniz paşa hazretleri
bir kaç dakika öncesine kadar kiminle seyahat etmekte olduğumu bana
izah etmişlerdi. Ancak Trenin hareketinden sonra aldığım bilgi üzerine,
uzaktan iyi tanıdığım ve takdir ettiğim bir kumandanımız la beraber
bulunduğumu anladım. Ben sizi pekiyi bilirim. Arıburnun'da ve
Anafartalar'da kazandığınız başarılar malumdur. Siz İstanbul'u ve her
şeyi kurtarmış bir kumandanımızsınız . Beraber seyahat etmekte olduğum
için çok memnun ve gurur duyuyorum."
-Vahdettin bu sözleri çok ağır, fakat muntazam söylüyordu. Hayret ettim,
gerektiği gibi cevaplar verdim. Aramızda mükemmel , ciddi ve samimi
konuşmalar oldu. O gece için görüştüklerimizi kafi sayarak kendisini fazla
rahatsız etmek istemediğimi söyleyip izin istedim. Salona döndüğüm
zaman ferahlık hissediyordum. Düşündüm ki bu kişi, akıllı bir kişi olmalıdır.
-İstanbul'da ilk buluştuğumuzda, o devri bilenlere anlaşılması kolay olan
sebep ve şartların tesiri altında, garip bir hal gösteren Veliaht, İstanbul'u
terk ettikten, kendisini tamamıyla serbest gördükten ve özellikle yanına
gelenlerin güvenilebilecek adamlar olduğunu anladıktan sonra,
kişiliğini olduğu gibi göstermekte sakınca görmemişti. Buna göre ben de;
her şeyi kendisine anlatabilirim, hatta kendisince yapılabilecek bazı şeyler
için onu faaliyete geçirebilirim, ümidine kapıldım.
-Seyahat günleri birbirini takip ediyor, her gün kısa veya uzun bir görüşme
yapıyorduk. Benim düşüncem şuydu; bu adamla,onu aydınlatıp yakından
ve samimi destek olarak bazı işler yapmak mümkündür. Bu görüşümü
gerek Naci Paşa'ya gerek öteki kişilere söyledim ve Veliaht,ı , bu şekilde
hazırlamanın memleketin menfaatleri hesabına bir vazife olduğunu dikkat
çektim. Arkadaşlar ve ben, bu gibi temaslarda bulunarak seyahatimize
devam ediyorduk.
-Büyük Alman karargahının bulunduğu küçük bir kasabaya gelmiştik. Bizi
İmparatorun karargahının önüne dizilmiş heybetli bir Alman kıtası
selamladığı sırada, Kayzer girişte karşılamaya iştirak ediyordu. Girişten
büyücek bir hole geçtik . Orada İmparator Hindenburg, Ludendorf ve
bütün karargah büyükleri Veliaht,ı ve onun yanında bulunanları kabul
ediyordu. Kayzer, Veliaht 'la Naci Paşa aracılığı ile birkaç kelime konuştuktan
sonra Vahdettin'e : "Yanınızda bulunanları İmparatora takdim etmeniz
lazımdır", dedi. Veliaht beni İmparatora takdim etti. Bir eli göğüs üzerinde
düğmeleri arasına sokulmuş olan İmparator, öteki eliyle elimi tuttu ve çok
yüksek sesle Almanca olarak: "On altıncı kolordu...Anafarta " sözlerini
söyledi. Orada hazır bulunanların hepsi, İmparator'un ihtarı üzerine bana
döndü. Ben Kayzer'in ne demek istediğini anladığım için biraz sıkıldım ve
önüme baktım, İmparator bu mahcup ve alçakgönüllü halimden
şüphelenerek, yanlış bir şey söylemiş olması ihtimalini düşünmüş olsa
gerek ki, bana sordu : "Siz on altıncı kolordu kumandanlığını ve
Anafartaları yapmış olan Mustafa Kemal değil misiniz ?" Almanca
sorulan soruya Fransızca cevap verdim. "Evet Ekselans" Bu kelimeler
ağzımdan çıkınca hemen anladım ki büyük bir hata yapmıştım. "Siz",
yahut "Kayzer" demek lazımdı. Ne yalan söyleyeyim, insan dilini
alıştıramadığı şeyleri söylemekte güçlük çekiyor bazen. Bu benim düştüğüm
ilk hata değildir. Bulgaristan Kralı Ferdinand'la ilk defa karşı karşıya geldiğim
zaman da aynı hatada bulunduğumu hatırlatırım." demiştir. Beni Mustafa Kemal
Atatürk okumak rahatlatıyor sizlerinde okumanız gerektiğini düşünüyorum.
Alıntı.
|
|||
Etiketler: ATATÜRK'TEN, ANILAR, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.