-"Çocukluğumda hayat bundan iyiydi. Fukaralık çoktu, namussuzluk sahtekarlık bu boyutlarda hiç değildi. Komşular birbirlerine saygılı, açları çoğu kez doyurmaya sanki memur edilmişlerdi. Mahalleli
toplanıp , o kış odun, kömür alamayana yardımcı olur, okula giden çocukların ihtiyaçları giderilirdi.
-Avlularda, maltızlar yakılır, çamaşırlar yıkanır, mevsiminde salça kaynatılır dı... Suyu sakalar taşırdı eşekleriyle . Bizim öyle bir şansımız olmadığından eşeğin görevini üstlendiğimiz, hiç saklanacak bir şey
değildi... Utanacak hiç bir şey yoktu hayatımızda.
-Gaz ocaklarımız , tel dolaplarımız her evin değişmez malzemeleriydi.
Birbirlerine üstünlük sağlayacak çeşit henüz icat edilmemişti. Sabahları genellikle ekmeğe sürülen "Sana yağı" sanki sabitlenmiş kahvaltıydı.
Isırılarak iki defada yenilen zeytin, gerçekten lükstü.
-Peşin alma şansı yok denecek kadar az olduğundan , her şeyimiz taksit,liydi. Ayakkabılarımız , hamam önünde fatih kunduradan , çok nadir de Sümerbank'ın ürettiği "Takoz ayakkabılardan" temin edilirdi.
Mahalle kasabı , bakkalı veresiye defterine yazarlar, ay başında gözleri yollarda babalarımızı beklerlerdi... Bir kaç gün sonra, yeniden veresiye yazmaya başlarlardı.
-Zaman ilerledikçe yaşamımıza biraz daha renklilik girmeye başladı.
Lambola radyolar, alamayanların hüznü eşliğinde evlere girmeye başladı. Üzerlerindeki tenteneli örtüler yer aldı. Çocukların el sürmesi yasaktı. Çok yalvarır,sak elimizden tutarak "Açma düğmesini" çevirmemize izin verilirdi. Sormayın gitsin mutluluğumuza diyecek olmazdı.
-Mahallenin zengin evlerinde, taban halıları, duvar halıları olurdu.
Sedirlerde ki halı yastıklar ise çok geniş evlere mahsustu.İlerleyen yıllarda bizde bir halıyla başladık bu kervana... İlk halımız Avanos halısıydı. Orta halli aileler , Avanos ve Isparta halıları alır. Zengin
evlerinde ise, Bünyan, Hereke, Gördes ve İran halıları yer alırdı.
-Özetle, daha güzeldi hayat. Sevgi ganiydi. Nefret lafını çoğumuz bilmezdik sanırım. Mahallede ortak yanımız fukaralık tı. Fukaralık yemin ederim güzeldi." Ergun Kuzenk (Alıntı)
-Ergun Kuzenk'in anılarına birazda ben ekleme yapayım. O anlattıkça o güzelim yıllar gözümün önünden bir film şeridi gibi gelip geçti. Geçmişte kalan o güzelim yıllarımız ne kadarda güzeldi. Çocukluğumuz ise bir başka güzeldi. Uçurtmalarımızı kendimiz yapardık. Çember ve topaç çevirirdik.
Misket oyunları oynar, beş taş oynardık. Dört mevsimin yaşandığı insanların mutlu,ve huzurlu bir şekilde yaşadığı doğa ile koyun koyuna olduğu köylerimiz vardı bizim. Dağları, ovaları, nehirleri, dereleri vardı.
Dağlar , taş ocakları ile yok edildi. Ovalar sanayiye dönüştürüldü. Nehirler sanayi atıkları ile kirletildi. Derelerimiz talan edildi şuan hiç bir canlı yaşamıyor artık. Altın sarısı buğday tarlalarımız, adı gibi güneşe benzeyen ay çiçeği tarlalarımız vardı bizim. Şimdi nefes almakta bile zorlanıyoruz.
Artık büyük şehir oldunuz dediler. Adı batasıca sı büyük şehir.
-Mutluyduk , hiç kimsede yoktu bizde olan keyif , geldiler keyfimizin içine ettiler. Belediyeden hizmet getirdik dediler meğer hizmet dedikleri faturalar mış . Değişen bir şey yok daha çok berbat ettiler kazılmadık yer kalmadı, yapalım derken yıktılar gittiler. Köyümüz inşaat şantiyesine döndü. Bu seçimde kimse köyümüze gelmesin biz kafamızı dinlemek istiyoruz.
|