|
|||
AH İSTANBUL | |||
-Hey İstanbul..! dün seni ziyarete geldim. Yağmur yağıyordu ama o
yağan yağmur bile senin üzerinde ki kirliliği yıkamaya temizlemeye
yetmedi. Sisli, puslu bir hava ,güneşin olmadığı bir İstanbul bana göre
bir hiç, baharın ilk ayı olmasına rağmen bahar hala İstanbul'a gelmemiş
İstanbul hala gri hala kirli ,yağlı deniz ve yosun kokan Eminönü,teknede
balık-ekmek satan balıkçılar biz buna alışkanlık diyelim "balık ekmek,
balık ekmek" diye avazlarının çıktığı kadar bağırıyorlar hep aynı nakarat ,birde
tepsi içerisinde biraz limon biraz midye koyup satanlar "al midye, al midye"
diye bağıranlar var, kestane kebap diyenler yok artık eskilerin yerini yenileri
almış onlarda "al kestaneni ,al kestaneni" diye cıyak cıyak bağırıyor işportacıların
sesleri Eminönünde birbirine karışıyor. Bu yiyecekleri alıp almamakla karar
veremiyor insan ,ne kadar güvenilir ki sonuçta burası İstanbul ama yinede
İstanbul'a geldik ya adettendir balık-ekmek yenmeden gidilmez diyenleri
görüyorum. "Ahmak ıslatan yağmur" yağıyorken herkes Mısır Çarsısına
doğru kaçıyor "iğne atsan yere düşmez" sözü burada gerçek oluyor
kimsenin alış veriş yaptığı yok herkes yağmurun dinmesini bekliyor, bol
bol çarşının içinde tur atıyorlar buna bizde dahiliz, çarşının girişinde çıkışında
buna fırsatçılık mı denir yoksa vatandaşa hizmet mi denir bunun adına siz ne
derseniz deyin şemsiye satmak için bekleyenler bir şemsiyeyi 15 liraya
satıyorlar ,yağmurluk satanlar var insanlar üzerine giymeye çalışırken
yırtılıyor biz bunların hiç birini almadık, vallahi bu nasıl İstanbul onuda
anlayamadık ama yağmurda da ıslandık...
-Eminön'önünden Galata Kulesine doğru baktık uzaktan güzel görünüyor
yanına gidip gitmemekte karar veremiyorduk yağmur devam ediyordu.
Rahmetten korkulmaz dedi, yanımda arkadaşım ve köprüden karşıya
geçtik dar ve yokuş sokaklardan yıkık dökük metruk binaların arasından
ilerliyorduk sağlı sollu hediyelik eşya satan küçük dükkanlar her dükkanın
önünde çat pat yabancı dil konuşmaya çalışanlar gelen turistlere alış veriş
yapmaları için dil döküyorlar. Sokağın her iki tarafını seyrederek nihayet
İstanbul'un o meşhur Galata Kulesinin yanındaydık. Etrafında kafeleri olan
ama çokta büyük meydanı olmayan bir yer , yinede İstanbul'da görülmesi
gereken bir yer olduğunu söylemek isterim. Özelikle turistlerin akın ettikleri
bir yer olduğunu turistlerin yoğunluğundan anlıyoruz. Çok fazla eğlenmeden
dönüşe geçtik çünkü yolumuz biraz uzun bu kez değişik sokaklardan yokuş
aşağı iniyorduk ve yine o bildik tanıdığımız Galata'nın sokak çalgıcıları kimi
keman, kimi gitar, kimi saz kimiside darbuka ile Galata'ya ziyarete gelenlere
müzik ziyafeti veriyorlar. Biraz kendimize geldik, sokakta bulunan çay
ocağından çayımızı yudumlarken hem müzik dinledik hemde biraz dinlenmiş
olduk.
-Nihayet Eminönü ne döndük ve planladığımız gibi şimdiki gideceğimiz yer
Gülhane parkı ,Topkapı Sarayı ardından Yere batan Sarnıcı ve Sultan Ahmet
Meydanı değişen bir şey yok insanlar bir aşağı bir yukarı maksat görüntü
olsun, maksat saat dolsun. Gülhane parkı İstanbul'un en sakin yeri ilk defa
kuşların sesini orada duydum, İstanbul'da kuş'ta varmış. Topkapı Sarayını
gezmek istedik, gezemedik , yere batan sarnıcını da gezemedik malum
ücretler almış başını gidiyor. Sultan Ahmet Cami meydanı bedava Allah'tan
oradan ücret almıyorlar bizde diğer insanlar gibi bir aşağı bir yukarı dolaştık
durduk bir kaç resim çektik ardından Beyazıt Kapalı Çarşısına gittik güvenlik
çok ciddi çarşının bütün kapılarında polis görev yapıyor. Çarşının içi hınç
hınç herkes bakıyor kimsenin bir şey aldığı yok daha çok turistler revaçta
çarşının doğu kapısından giren batı kapısından çıkıyor, yani bu gün İstanbul'a
gittik Kapalı Çarşıya da gittik demek için , yağmur aralıklarla devam ediyor,
yağmurun yağması İstanbul'un yıkanması temizlenmesi demek ama bu
İstanbul öyle öte beri yağmurla ne yıkanır nede temizlenir. Çünkü Çok kirlenmiş
hava kirliliği, gürültü kirliliği, görüntü kirliliği İstanbul'da nasıl bir kirlilik görmek
istersen görebilirsin bunda sıkıntı yok. Ben İstanbul'a bu gözle baktım herkesin
baktığı gibi bakmak yerine biraz farklı bakmak istedim her kesin gözünde
İstanbul güzel olacak diye bir şey yok. İstanbul'un üstüne bir rehavet çökmüş
yılların birikimi var bu rehaveti üzerinden kolay kolay atamaz. 23 Haziran'da
İstanbul'da seçim var. Ne olacak acaba.... Kanal D televizyonunda gösterimi
devam eden" Zalim İstanbul" dizisinden de İstanbul'un gerçekten zalim
olduğunu anlayabilirsiniz. Birde "Ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni ! "
diyen 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldıran Osmanlı
Padişahı Fatih Sultan Mehmet var. Şimdide İstanbul'u almak için mücadele
edenler var ama bu kez seçimle fethetmek istiyorlar.
|
|||
Etiketler: AH, İSTANBUL, , |
|