|
|||
ATATÜRK HAKKINDA ANLATILANLAR | |||
-"Yıl; 1927 Cumhuriyet Bayramı dolaysıyla balo veriliyor. Kastamonu Valisi salona giriyor. Her kes ayakta genç bir öğretmen valinin geldiğini
geç fark ederek en son ayağa kalkar. Vali bey bu olayı görür ve balo
bittiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırır. Milli Eğitim Müdürü
öğretmenin iyi niyetli olduğunu söylese de sayın vali olayın peşini
bırakmaz. Olay bakanlığa yansır, Milli Eğitim Bakanlığı da valinin
bu olaya fazla alınganlık gösterdiği kansına varır. Bu durum görüşülürken
Atatürk Bakanlıktadır. Yetkililer kendi aralarında konuşurlarken Atatürk
neler oluyor diye sorar ? Olayı anlatırlar ve dediği şudur. "Hemen Valiyi
görevden alın yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle
uğraşan valiyle bir yere gelinmez." Kaynak: M.Rauf İnan. Mustafa Necati
*************************
-"Yemeklerimizi Karargahta (Ziraat Mektebinde) yiyorduk. Öğle yemeği
çok basit ve çabuk geçerdi. Hemen sonra da Mustafa Kemal Paşa , Dr
Adnan, Cami Bey ve Miralay Albay İsmet Bey Ankara'ya inerler, yeni
meclisin hazırlığı ile meşgul olurlardı. Akşam yemekleri daha uzun
geçerdi. At nalı şeklinde bir masanın etrafında otururduk. İyice
konuşulurdu. Bilhassa, Mustafa Kemal Paşa geçmiş günlerden uzun
uzun bahsederdi. Hemen herkesi acı fakat parlak bir surette tenkit
ederdi. Onu dinlerken, memlekete yarayacak hiç bir şahsiyet olup
olmadığı hakkında insanda kuşku uyanırdı. Buna karşılık, Miralay
Albay İsmet Bey, ince bir görüşle onları müdafaa ederdi.
-Yemekten sonra, büyük odada toplanılır ve iş konuşulurdu. Mustafa
Kemal Paşa, bu ilk aylarda (1920), hatta daha sonraları, nazik anlarda,
kendisiyle çalıştığım zaman, daima dürüst, daima içkiye karşı nefsine
hakimdi (İçkiye müptelası rivayet edildiği halde ağzına bir damla alkol
almamıştır." Alıntı: Halide Edip Adıvar- Milli Mücadele Hatıralarından.
****************************
-"İzmir'in verdiği neşe ; nihayet süvarilerimiz 9 Eylül 1922 'de İzmir'e
girdiler. Biz, Mustafa Kemal Paşa , Fevzi Paşa ve ben, aynı gün ,yani
9 Eylül'de Belkahvedeyiz. O gece burada kaldık. İzmir karşımızda ,
deniz ayağımızın altında İzmir'i çoktan beri görmemişiz . Mustafa
Kemal Paşa son derece neşeli. Bize sordu; Bu geceyi iyi geçirmek
için ve yapalım ? Arkasından ilave etti. Yapacak bir şey yok, bir araya
gelelim,şarkı söyleyelim dedi. Geceyi böyle bir hava içinde hep beraber
orada geçirdik." Alıntı: İsmet İnönü-Hatıralar
****************************
-"Ölüm Allah'ın Emri: ayrılık olmasaydı. Bazı gamlı akşamlarda , sofra
başında, çeneni avucuna dayayarak, bakışları mahmurlaşmış gözlerini
yumarak sade bir halk türküsünün: "Ölüm Allah'ın emri/ Ayrılık olmasaydı '
Mısralarını, hala yankısı kulağımdan gitmeyen dokunaklı sesinle okurdun.
Sonra, sırlı bir murakabeye varmış gibi bir an susardın. Seninle birlikte
her kes de susardı. O zaman, sessizlik içinde, daldığın karanlıktan,
boşluktan, yalnızlıktan hoşlanmamış, o bir tek an içinde her şeyin
sonunu görmüş ve anlamış gibi, o murakabeden silkinir, o alemden
ayrılırdın... Ebediyetten fanilerin dünyasına tekrar dönmüşsün ve
etrafındaki sessizliğin manasını arıyorsun gibiler de herkesi ve her şeyi
derin bir göz yoklamasıyla içli içli süzer; uzak bir kükreyişi andıran
bir ses duyurur dun ! O zaman sen, yaralanmış bir arslana ne kadar
benzerdin!... Bunu teşbih olsun diye söylemiyorum. Gerçekten, madde
olarak senin yüzün arslana benzerdi. Fatih nasıl kartal burunlu ve Yavuz
nasıl koç bıyıklı ise sende arslan yüzlü idin. Çöllerin yalnızlığında tek
başına kalmış, erkek duruşlu, uçsuz bucaksız ufuklara sitemkar bakışlı
bir gücenik arslan!... Senin ruhunun olanca asaleti, senin cevherinin
yüksek kıratı (değeri) o haşmetli duruşta bir güneşin altında gibi belirir,
odayı ve ruhlarımızı doldururdu (kamaştırırdı.)
-Sen ve söylediğin o türkü o kadar ayrı şeydiniz ki ! Asırları bir sıçrayışta
atlayıp geçerek bütün dünya ile pençeleşip üstün gelmişsen yücelikte
bir varlığın her faniye, heyhat ki, mukadder emre boyun eğeceği gün de
olurmuş düşüncesi, içlerimize yaman kaygusu, akıbet deminden önce
düşürse bile böyle bir günü hiçbirimizin görmemek,liğimizi yüreğimizden
dileyerek acı encam hayalini gözümüzün önünden ve tasavvurumuzun
ufkundan bütün takatimiz le geri itip uzaklaştırmaya çalışırdık...
-Sen bu türküyü söylerken, o kadar o kadar hayatla dolu idin ki, senin
başına gelmeyecek , gelemez , sana kıyamaz bir şeyin şakasını ediyorsun
sanıyorduk. Sen o zaman kendin ne duyardın bilmem; fakat biz sende,
tükenmez yaşamak, faniliğe düşmez bir canlılık- yaşamanın ta kendisi
olan- bir dinmez kaynarlık görürdük...Bununla beraber, bir gün Çankaya'da:
Dün gece uykum kaçmıştı; düşündüm ...Birader, tabiat önünde insan
bir hiç, amma hiç! demiştin... Ve gözlerin, bir büyük görünüşe bakmış
olmanın bütün parıltısı ile parlıyordu. Bunu söylediğin zamanlar, senin
Gazi Mustafa Kemal , Reisicumhur şöhretin, - senin arkadaşlarınla hususi
sohbetlerde kullandığın tabiri alıp kullanayım- "deja" dünyayı tutmuş ve
sen 43'lerinde ,pulat göğüslü,sapasağlam bir kudrettin. Sen büyüklükte
ve sen sağlamlıkta bir yiğidin ağzından bu sözleri duymak , insanın
ruhunu bir kat daha ürpertiyordu... Fakat sen, yükseldiğin beyaz bulutlar
içinde Tanrılaşmışlık taslayan kendini unutmuşlar dan değildin; ayağını
topraktan, başını gerçekten ayırmayan doğrucu ve olgun bir insandın...
-Bununla beraber, senin cevherinden, yaratılıştan olan o hal ne idi,
anlatamam; karşısındakilere,- yerli, yabancı,komutan ,elçi, kim olursa
olsun- bir görüşte sezdirirdi ki fanilerin içinden baki kalacak sensin...
-Paşam! Huzurun insanın içine heybetli bir kale emniyeti verirdi. Senin
yalçın dağ başları gibi sert rüzgarlı ikliminde ancak sakat ruhlar rahatsızlık
duyarlardı. Olimpus'undan boralar ve şimşekler nazil olmuş, Zevfs hışmını
sen yalnız öylelerine gösterirdin. Sağlam ruhlar,senin dağ başının havasında
kemale ermişlerdir." Özleyiş-Atatürk'e dair hatıralar" Ruşen Eşref Ünaydın.
*************************
-Swatch markasının 76 yıldır ürettiği "Kezos" isimli özel serisinde saatin
10 Kasım günlerinde 09:04' den direkt 09:06'ya atladığını biliyor,muydunuz ?
Elin İsviçrelisi bile Ata'nın değerini bilirken , adamın biri çıkıyor "10 Kasım'da
kenefe gidin diyor. Atatürk'le zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin"
diyor. Merak etme zaten gelmeyeceğiz Kadir.
|
|||
Etiketler: ATATÜRK, HAKKINDA, ANLATILANLAR, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.