KİM HAKLI?
Değerli okurlar, bu bölümde değişik bir konuya değineceğim. O da şu: Aşırı muhafazakâr bir gazete köşe yazarı, bir konu üzerinde çeşitli düşünürlerin de fikir beyan ettiği bir videoda şöyle demekte: “Sen bana ne kadar yakınsan, ben de sana o kadar yakınım. Kimin dediği olacak?” Demek istiyor ki, “Senin düşüncen (ilerici düşünce) ile benim düşüncem aynı değerdedir; bu durumda insanlık yaşamını/toplumsal yaşamı düzenlemede/dizayn etmede kimin dediği olacak?” Söz konusu yazar/kişi, bu söylemiyle, kendi aşırı muhafazakâr düşünce sistemini insanlık yaşamının/yelpazenin bir odak noktasına, ilerici düşünce sistemini de diğer odak noktasına koymakta ve iki odak noktasının birbirine aynı mesafede olduğunu söyleyerek iki düşünce sisteminin de eşit ağırlıkta olduğunu ve bundan dolayı insanlık yaşamını/toplumsal yaşamı düzenlemede/dizayn etmede eşit söz hakkına sahip olduğunu ima etmektedir.
Yazarın bu düşünsel denklemine göre “Ortaçağ bilgi kümesi=Bilim Çağı’nın bilgi kümesi”dir; oysa Ortaçağ (tarım-hayvancılık/din-tarım) bilgi kümesi “2” değerindeyse, Bilim Çağı’nın bilgi kümesi “3” değerindedir (Şekil 3); yazara göre “2=3”tür. Bu görüş/düşünce, 10. Bölüm’de gördüğümüz “statik” ve “simetrik” yelpazeyle uygunluk gösterir. Oysa insanlığın tarihsel yaşamı “dinamik”tir ve geçmiş yaşamla gelecek yaşam eşit değildir ve bundan dolayı “asimetrik”tir (Şekil 1, 2, 3). Zaman okuna ve evrim süreçlerine baktığımızda, geçmişteki yaşam şimdiki yaşamdan, şimdiki yaşam gelecekteki yaşamdan daha basit, daha az gelişkin, daha az çeşitlilikte olup, daha az “bilgi”ye sahiptir. Bundan dolayı zaman okunun ön ucuna yaklaşıldıkça bilgi gelişkinliği/üstünlüğü artmaktadır. Bu bağlamda doğadaki gerçek denklem, denge merkezine olan “yakınlık-uzaklık”tır. Denge merkezine yakın olan, uzak olandan bilgi düzeyi/dağarcığı bakımından üstündür (Şekil 1, 2). “Bilgi=güç” olduğuna göre, denge merkezine daha yakın olan daha güçlü, uzak olan daha güçsüzdür. Dolayısıyla insanlık yaşamını/toplumsal yaşamı düzenlemede güçlü bilgi kümesi söz üstünlüğüne sahiptir. Bundan dolayı en ileri ve en güçlü bilgi kümesini benimseyen ilerici anlayış, insanlık yaşamını/toplumsal yaşamı düzenleme, yönetme ve hükmetme hakkına muhafazakâr anlayıştan daha büyük bir paya sahiptir.
Zaman okundaki yerine bakıldığında, yazarın sahip olduğu düşünce sistemi Ortaçağ’a aittir. Dolayıyla yazarın sahip olduğu Ortaçağ bilgisine dayalı düşünce sistemiyle bilim-teknoloji çağının bilgisine dayalı düşünce sitemi aynı değerde değildir. Örneklersek, zamanın tıp otoritesi olan İbni Sina’nın tıp bilgisiyle donanımlı bir hekimin tıp bilgisi ile günümüz tıp bilgisiyle donanımlı bir hekimin tıp bilgisi eşit değerde değildir ve bundan dolayı muayene etme yetkisine eşit düzeyde sahip olamazlar.
Sonuç olarak, ilericiliğin temelini oluşturan Bilim Çağı’nın bilgi kümesiyle muhafazakârlığın temelini oluşturan Bilim Çağı öncesi bilgi kümesi aynı ağırlıkta ve değerde değildir. Bundan dolayı “Kim haklı?” sorusunun yanıtı, elbette ki, aşırı muhafazakâr yazarın haklı olmadığıdır.
DEVAM EDECEK
|