|
|||
BİLİME ÇAĞRI: TOPLUMSAL YAŞAMI DOĞADA ARAMAK-53 | |||
İbrahim GEDİK | |||
gozlem_ajans@mynet.com | |||
NASIL BİR İNSANLIK YAŞAMI YA DA TOPLUMSAL YAŞAM? Değerli okurlar, buraya dek doğanın/evrenin insanlık yaşamına ya da toplumsal yaşama örnek oluşturacak işleyiş şekillerini ve insanlığın kültürel evrimini gördük. Konuya geçmeden önce doğanın/evrenin bu işleyiş yasaları hakkında kısaca bir özet geçelim. Birinci olarak, doğanın diyalektiği gereği doğada/evrende “zıt-ikili”lerin birlikte var olduğunu, bunların birbirlerini var ettiklerini, dolayısıyla birbirlerinin varlık nedeni olduğunu, biri yoksa diğerinin de olamayacağını gördük (Bölüm 4-6 arası). Buna bağlı olarak, insanlık yaşamında ya da toplumsal yaşamda da “ilerici-gerici” zıt-ikilisinin geçerli olduğunu ortaya koyduk (Bölüm 7-10 arası). İkinci olarak, maddenin de kökeni olan enerjiyi ele aldık ve enerjinin en temelde zıt iki formunun (kinetik enerji formu ve potansiyel enerji formu) etkileşimini gördük (Bölüm 11-17 arası): ayrıca tren sistemi örneğini verdik (Bölüm 18). İki enerji formunun etkileşimde değişimi gerçekleştiren kinetik enerji formu ile bulunduğu durumu koruyan yani değişime direnen potansiyel enerji formu (kütle) büyük bir uzlaşı içinde birbirini denetlemekte, böylece birbirlerinin aşırı uçlarını törpüleyip yok etmekteydiler. Ancak değişim yine de gerçekleşmiş olduğundan, bu etkileşimde yani iki enerji formunun birlikte olan yaşamlarında “baskın/dominant” ve dolayısıyla “söz üstünlüğü”ne sahip olan kinetik enerji formuydu. Keza, tren sisteminde de enerjiye sahip olan ve bundan dolayı değişimi gerçekleştiren lokomotif baskın/dominant durumdayken, durağanlığı/değişmezliği temsil eden vagonlar ikincil etken durumundaydı. Ayrıca iki enerji formunun etkileşiminde kendi –doğaiçi- güçlerini kullandıklarına yani doğaüstü güç kullanmadıklarına da vurgu yapıldı (Bölüm 18). Bu bağlamda insanlık yaşamında ya da toplumsal yaşamda da var olan değişimci/ilerici kesim ile tutucu/muhafazakâr kesimin uzlaşı içinde birbirlerini denetlemeleri ve birbirlerinin aşırı uçlarını yok etmeleri gerektiği, böylece ilerici kesimin geri adım atarak mutlak ilericilikten göreli ilericiliğe, muhafazakâr kesimin de ileri adım atarak yine mutlak muhafazakârlıktan göreli muhafazakârlığa dönüşmesi gerektiği sonucuna ulaşıldıydı (Bölüm 19, 20). Ancak değişimi gerçekleştiren ilerici kesim ya da anlayış olduğundan, bu kesim/anlayış söz üstünlüğüne sahip olması ve her iki kesimin de doğaüstü güç kullanmaması gerektiği de ortaya konulduydu. Söz üstünlüğü, yapılan bir bilgisayar simülâsyonuna göre, oransal olarak, en az üçte iki olması gerektiği ortaya konulmaktaydı (Bölüm 19). Dördüncü olarak, Termodinamiğin İkinci Yasası’nı ele aldıydık (Bölüm 23, 24). Buna göre doğada “kendiliğinden” olan olaylar, “tersinmezdir”; yani bir dış müdahale olmadığında (kendiliğinden olmak), sondan başa doğru olan bir doğa olayı ya da süreç yoktur. Bu da bize zamanın “tek yönlü” olduğunu gösterir. Dolayısıyla zamanda geriye/başa doğru bir gidiş söz konusu değildir. Aynı durumun insanlık yaşamında da geçerli olduğunu vurguladıydık (Bölüm 25). Beşinci ve son olarak, “Evrim Yasası”ydı (Bölüm 26). Kozmoljik evrim (Bölüm 27-32 arası) ve biyolojik evrimde (Bölüm 33-39 arası) basitten gelişkine/komplikeye, az çeşitten çok çeşide ve dolayısıyla az bilgiden çok bilgiye doğru bir gidişin olduğu, buna bağlı olarak evrimsel değişimlerin/süreçlerin “asimetrik” olduğu ortaya konuldu; benzer evrimsel sürecin insanlığın kültürel yaşamında da geçerli olduğu görüldü (Bölüm 40-52 arası). Doğanın/evrenin bu işleyiş şekillerini örnek alarak, insanlık yaşamının ya da toplumsal yaşamın nasıl olması gerektiğini bundan sonraki bölümlerde ele alacağız. DEVAM EDECEK |
|||
Etiketler: BİLİME, ÇAĞRI:, TOPLUMSAL, YAŞAMI, DOĞADA, ARAMAK-53, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.