Doğadaki Diyalektiğin (Zıt-İkili) Toplumsal Yaşama Uygulanması
Değerli okurlar, toplumsal yaşamdaki zıt-ikililere önceki bölümden devam ediyoruz.
Toplumların sosyo-politik/siyasal yapılanması da (Şekil 1’de alt kesim), insanlığın tarihsel yaşamına (şekildeki üst kesim) göre şekillenir. Tüm canlılar gibi insanoğlu da hayatta kalabilmek için tehlikesiz ve güvenli bir yaşam sürdürmek ister; dolayısıyla bilinmeyeni değil (çünkü bilinmeyen tehlikelidir) , bilineni tercih eder (çünkü bilinen güvenlidir). Bu bağlamda geçmiş –yaşam- “bilinen”dir, gelecek –yaşam- ise “bilinmeyen”dir. Ancak yeni bilgi de bilinen geçmişte değil, bilinmeyen gelecektedir. Bu iki durum toplumun bazı bireylerini bilinen geçmiş yaşam değerlerine yöneltirken, bazı (maceracı) bireylerini de bilinmeyen geleceğe yöneltir. Dolayısıyla bilinmeyenden korkup güvenliği seçenler var olagelen (geleneksel) yaşam değerlerine sarılırken, cesurlar yeni bilgilere ve daha gelişkin yeni yaşam değerlerine yelken açarlar. Böylece toplumda iki “zıt eğilimli” kesim ortaya çıkar. Bu iki kesim “gerici-ilerici” veya “tutucu (muhafazakâr)-değişimci” ya da “gelenekçi-yenilikçi” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Fransız Devrimi’nde (1789) monarşiyi savunan siyasetçilerin parlamentoda sağda, cumhuriyeti savunanların da solda oturmasından dolayı gelenekçilere “sağcı”, yenilikçilere de “solcu” denilmiştir ve denilmektedir. Din, milliyetçilik ve liberal muhafazakârlık, sağın içinde yer alır (sağcılık ve solculuk; https://tr.wikipedia.org/wiki).
Böylece, her toplumda ve tüm dünyada geçmiş yaşam değerlerini korumak ve devamından yana olmak isteyen “muhafazakâr/tutucu-gelenekçi-gerici-sağ” anlayış ile çağdaş ve gelecek yaşam değerlerini benimseyen “değişimci-yenilikçi-ilerici-sol” anlayış otaya çıkar. Bunun bir sonucu olarak muhafazakâr/tutucu-gelenekçi-gerici-sağ düşünce sistemi zaman okunun gerisinde, değişimci-yenilikçi-ilerici-sol düşünce sistemi de zaman okunun ilerisinde yer alır.
Toplumdaki bu iki eğilim, sosyo-politik/siyasal diyalektik yelpazeyi oluşturur (Şekil 1’de alt kesim): “Gericilik-ilericilik”, “muhafazakârlık-değişimcilik”, “gelenekçilik-yenilikçilik” ve “sağcılık-solculuk”.
Şunu da belirtmemiz gerekir ki, bilinenle yetinmek yani tümüyle geçmiş yaşam değerleriyle yaşamak, tıpkı durmuş bir kalbin düz çizgi hâlindeki grafiği gibi yaşamı sabitleştirir, değişimi ortadan kaldırır ve monotonlaştırır yani yaşamı ölü hâle getirir; oysa yaşam diridir, canlıdır, tıpkı çalışan bir kalbin zikzaklı grafiği gibi.
AYNI KONUYA DEVAM EDİLECEK
|