İsmet Arslan arayıp, ‘sana acı bir haberim var’ dediğinde aklıma hiç gelmeyecek bir isimdi İsfendiyar Erzik. Ama ölen oydu. Yıllara dayanan bir arkadaşlığımız ve anılara dayanan bir dostluğumuz vardı ve tüm bunlar noktalanmıştı. Belli bir yaşa geldikten sonra yakın tanıdıklarımızın ölüm haberleri daha bir yaralayan ve kalan oluyor. Bunda biraz daha ölümle yakınlaşmamızın etkisi var elbette. Mustafa Öneş, Abdullah Neyzar Karahan derken azalışımız sürüyor. Zor kurulan ve inşaası zor olan dostluklar yıkılıyor bir telefon sesiyle. Artık yapacak tek şey kalıyordu ömrümüz yettikçe dostlarımızı yaşatmak.
Tanışmadan önce zorunlu bir tanışıklığımız varmış İsfendiyar Erzik’le. Eşinin dedesi TKP’nin merkez komite üyelerinden Halil Yalçınkaya; Halil Yalçınkaya’nın oğlu MAY Yayınları’nın sahibi Mehmet Ali Yalçın kayınpederi ve Hasan İzzettin Dinamo’nun eşi İsfendiyar’ın eşinin halası oluyordu. Biraz dolambaçlı gibi oldu ama siyasetle ve yayın dünyasıyla ilgisi olanlar bu isimlere yabancı değildir. Üstelik Hasan İzzettin Dinamo’yu yakından tanıma ve onunla dostluk kurma şansına erişenlerden biriydim. İsfendiyar’la tanışıklığım sanıyorum yazdığım “Bu Bir Hasan İzzettin Dinamo Kitabıdır” adlı çalışmamdan sonra oldu. O zaten kayınpederinin ölümünden sonra kapanan May Yayınları’nın yerine diyebileceğim, eşiyle kurduğu Yalçın Yayınları’nı yöneterek, yayın dünyasının içinde kalmayı sürdürüyordu. Ve Hayrettin Bulut takma adıyla yazı yazıyor, kitapları yayımlanıyordu. Demirel’in Hikayesi-32 Kısım Tekmili Birden, Türkiye Seninle Gurur Duyuyor ve Devlete Çarpan Kamyon adlı kitaplarını Hayrettin Bulut takma adıyla Yalçın Yayınlarından yayımladı. Bu çalışmaları biraz günlük siyaset ve hızlı tüketime yönelik olsa da içinde varolan edebiyat kokusunu da yansıtıyordu. Ki sonradan gerçekten iyi ürünler verecekti. İsfendiyar’ın dingin bir yapısı vardı. Öğleden sonra işine gelir siparişler varsa onları hazırlar ve sonrasında sürekli okur ve yazardı.
Bu arada bana anlattığı bir notu da okurların bilmesi gerektiğini düşünerek yazıyorum. Hayrettin Bulut adıyla yayımladığı “Demirel’in Hikayesi-32 Kısım Tekmili Birden” adlı yapıtına ANAP talip olmuş ve üst düzeyden bir yetkili bu kitabı dağıtmak üzere yüklü bir para teklif etmiş ve İsfendiyar öneriyi reddetmiş. Bu notu çürümenin nerelerde olduğunu görmemiz ve örnek davranış olarak da aktarıyorum.
Siyasi anlaşmazlıklarımız vardı ama bu anlaşmazlıklarımız hep hareket ettiren, bizi çoğaltan bir işlev görmekten başka hiçbir yaptırım özelliği taşımamıştır, sürekli ikimizi de çoğaltmıştır. Edebiyatla yoğunlaşmaya ilk gençlik yıllarından başlayah Erzik, bu alandaki ilk önemli yapıtı Triumvira’yı yayımladığında büyük bir ilgi görmüş ve kısa sürede ikinci baskısını yapmıştır. Sonra sırasıyla Aşkale Yolcusu Kalmasın, Lâle Zamanında İsyan ve Biz Cenneti Yeryüzünde Kuracaktık adlı yapıtlarını okuruyla buluşturdu.
Burada aktarmam gereken önemli olaylardan biri de, İsfendiyar’ın paylaşımcı kimliğidir. Triumvira adlı çalışmasından başlayarak yayımladığı dört romanının da hemen hemen her sayfasının doğumuna tanık olmuşumdur. Yazdıkça okumuş, eleştiri ya da önerilerimiz varsa iletmişizdir. Zaten eşi de yazardı ayrıca kızının da çevirmen olduğunu belirtmeliyim. Sanıyorum Jack London’dan bir çevirisi yayımlanmıştı. Erzik’in anlatımıyla aktarıyorum çalışmalarını öncelikle eşi ve kızıyla paylaşır onların eleştiri ve önerilerini önemserdi. Özet olarak Ahmet Aziz imzasıyla yayımladığı dört romanını da iyi bir araştırma süreci geçirdiğini ve kılı kırk yararak üretildiğini aktarmak zorundayım. Bu romanları gün yüzüne çıkmadan, iyi bir kütüphanesi olan İsfendiyar Erzik’in en azından tarafımdan istediği yüze yakın kaynakçayı da didik didik ettiğini belirmeliyim.
Yalçın yayınları’ndayız. Duvarda Hasan İzzettin Dinamo, Kerim Korcan ve Erol Toy’un fotoğrafları var. Ayrıca romanlarında her zaman yer alan iki sevimli kedisinin fotoğrafları. Erol Toy, Nihat Behram, Namık Kemal Behramoğlu ve Şaban Öztürk orada görüşüp konuştuğumuz güzel insanlardan bazıları. Ölmeden bir hafta önce buluşup uzun uzun konuşalım demişti. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra bir araya gelememiştik.
Şimdi bir yalnızlık duygusu ve el sallaması ölümün. |