Bir yerlerde mi okudum ya da duydum tam anımsamıyorum. Ama o günden sonra, ‘sözlük okumak’ tümcesini hem kullanmayı hem de eylemli kılmayı sevdim. Aslında bu iki sözcüğün oluşturduğu tümce, derinlikli bir öğretmen. Toplumların kültürel yapısını, sosyo-ekonomik yapısını sözcüklerden hareketle anlayabilir, anlatabiliriz.
En başta edebiyatla ilgilenenlerin ve sonrasında hemen hemen herkesin evinde bulunması gereken sözlüklerimizin çeşitleri az değildir. Gerçi sözlüksüz, imla kılavuzsuz şairlerden yazarlardan söz edilse de bu pek gerçekçi değildir; gerçekçi olsa bile bunları bulundurmayan biri edebiyatçı değildir. Tabii kendi kendine şairim, yazarım diyebilir, kimse karışamaz çünkü memlekette demokrasi var. Büyük ana sözlüklerin dışında da sözlüklerimiz var elbette. Örneğin benim kütüphanemde bulunan yerel sözlükler: Karaman Ermenek Sözlüğü, Şereflikoçhisar Sözlüğü, Konya Ereğli Sözlüğü, Adana Kadirli Sözlüğü. Benim ulaşamadığım yerel aydınlarımızın özverili çalışmalarının sonucu sunulan nice sözlükler var, duyuyorum, biliyorum. Geçenlerde sevgili ağabeyim Sevim Hamdi Alp’le ve Cihad Girgin öğretmenimle Tekirdağ/Saray merkezli, Trakya’yı da kapsayan böyle bir sözlük hazırlamayı konuştuk. Konuşmayı da sürdürüyoruz. Dediğim gibi sözlükler öyle kalın, göz korkutan kitaplar değil başucu kitaplarımız olmalı ve o okumalarla hem onları mutlu etmeliyiz hem de bilgi dağarcığımızı zenginleştirmeliyiz.
Heme burada aklıma gelen, sorup soruştururken öğrendiğim iki yerel sözcüğü size aktarayım:
Koti: Eşek yavrusu, sıpa
Aca: Amca (1951 Selanik göçmenlerinin kullandığı bir sözcük)
Sizlerde çevrenizde var olan sözcükleri saptayabilir, bizimle paylaşarak düşündüğümüz, yaşama geçirmek istediğimiz sözlüğü zenginleştirebilirsiniz. Saptadıklmarınızı bizimle iletişime geçerek aktarırsanız seviniriz. Bu sevincimiz hem sözlüğümüzün zenginleşmesi, hem de yaşadğımız coğrafyaya ve tarihine katkı sunmanın örgütlenmesi. Boş zamanlarımızın akıp gitmesine, heba olmasına izin vermeyelim.
Ayrıca bu konuda öğretmenlerimize ve anne babalara çok büyük görevler düştüğünü unutmayalım. Ço6cuklara sözlük okumayı sevdirirseniz, hem kültür dünyasına anlamaları kolaylaşır hem de kendi kültür dünyalarını zenginleştirmiş olurlar. Çok derin, boğucu bir istek değil bizimkisi, günde herkesin bir saat sözcük okumasını istemek işkence değildir sanırım. Kahvehanelere borç verdiğimiz zamanları geri isteyelim. Ola ki vermek istemez, o zaman da ‘artık sana bir saat daha az zaman ayıracağım’ diyebiliriz. Ki bu zaman ayırtmayı gittikçe büyütmek için günde yarım saat öykü, on beş dakika şiir okumak ya da kendi köylerimize yolculuklar yaparak, o yörenin insanlarıyla (çok yakın tanıdıklarımız) söyleşebiliriz.
Bunlar olmayacak şeyler değil ama başlamalı önce…
Haydi bu gün sözlük okumaya başlayalım…
|