Şiirle çok konuşulmaz çünkü o susmayı sever. Susmasının nedeni tüm yeteneğinin sözcüklerde olduğunun ve onların kol kola girmesiyle yeni bir dünya yarattığının bilincinde olmasıdır ve konuşmaya gerek duymaz. Konuşmaya gerek duymayan sanatın imlemesinin, anlatmasının büyüklüğü sanatsal yaratıcılığın gerçek kimliğidir.
Hasan Varol, yıllar öncesinden aynı dergilerde şiir yayınladığım bir kuşaktaşım. Sağolsun bir yerlerden telefonumu bulup, adresimi alarak çıkan son kitabını ulaştırdı bana, sevindim.
Yine doğa gezmelerinin birinde Saray’ın Kambur Söğüt mevkiinde okudum ‘Üzümün Sevinci’ni. Hem şiirlerin destansı hava hem de coğrafya olarak tanıdık şiirler alıp götürdü beni Akdeniz’in rüzgârına, portakal çiçeklerine, muz kokularına, Akçay’ın elma bahçelerine. Kitabın girişinde ‘anlam aramadığımı söylemeliyilm şiiri sevmek için’ diyor sevgili şairimiz Hasan Varol. Düşüncesine katılmıyorum. Çünkü ben bu dizeleri okurken tarihsel, coğrafyasal yolculuklara çıkıyorum ve bu ilişkiler yumağı sevdiriyor bana şiiri. Şiirin tanım dışına taşıması bize çok şey kaybettirdi bugüne kadar. Anlamsızlık ne kadar da sevgilimiz olmaya başladı. Meyve değil tadıyla sevdirsin kendini; çiçek değil, rengiyle, kokusuyla sevdirsin kendini; bu şiir sözcüklerin efendisi olan bir sanat dalı. İster imleyerek deyin, ister anlatarak deyin, bir şekilde okuruyla bağ kurmak zorundadır. Doğanın güzelliği nasıl ki yalınlığındaysa, şiirin de güzel olması, kalıcılığı yalınlığındadır, yani çıplak şiirsel iletisindedir.
Gerçekten okurken dalıp gittim. Bir tarafımda Metin Demirtaş yalınlığı, güzelliği; bir tarafta Abdülkadir Bulut yerliliği, kimbilir Ahmet Erhan’ı da unutmamak gerek hüznümüz oldukça çoktur. Toroslar, Akdeniz Maviliği, makiler, ardıçlar, portakal çiçekleri, sokaklara sinmiş muz kokuları, Gürlevik Yaylası, Aladağ’daki kar, yani coğrafyam çırılçıplak, tarihini de koluna takarak varıp çoğalıyor bende. Tüm bu kimlikler şiirin rüzgârıyla dalıp birikiyor beynimde, yüreğimde ve saçlarımda. Ve ben de buralardan dağıtıyorum o güzelim dizeleri insanlığın kalbine.
Şiir her zaman yoldaşımız olsun, bizi kendinden zuzak koymasın. Yazımızı dostumuzun, kitaba ad olan şiiriyle sonlayalım.
ÜZÜMÜN SEVİNCİ
Çağır bana üzümün sevincini
çağır sessizlik içinden
Her sabah işe giderken
altından geçtiğim
keçiboynuzu ağacının
çiçek kokuları içindeki
üzümün sevincini! |