Adamın biri buyurmuş: ‘Türkiye cehennem.’ Okudukça gülesim geldi. Böylesine kendilerini akıllı, karşısındakileri aptal sanan insancıklar nedense gittikçe çoğalmaya başladı. Acaba cehenneme dönüşmemizin nedeni bu mu? Herkes kendini ve kendisine bağlı olarak toplumun çürüdüğünü görüyor ama kimse de çürüme huyundan vazgeçmiyor nedense. Cehenneme dönmemizin bir başka nedeni bu olabilir mi? Benim bildiğim ve yaşayarak tanıklık ettiğim somutluk, gerçek yurtseverlerin ve insanseverlerin yaşadıkları yeri ve çevrelerini cehenneme çevirmeyecekleridir. Bu yüzden cehennemcileri gerçek yurtsever ve insanseverlerin dışında aramak, arayacaklara hem zaman kazandırır hem de gerçeği kısa zamanda görmelerini sağlar. Havlamak köpeğin doğası gereğidir ama üstüne vazife olmayanların, birileri adına da olsa havlamaları çok yadırgatıcıdır.
Adamın biri buyurmuş: ‘Bu milletten adam olmaz’ diye. Bir şaşkınlık tümcesidir bu tümce. Çünkü adam olmanın cinsiyeti meçhuldür ama milletin cinsiyeti ortadadır, bilinir. Eğer adam olmak, insan olmak anlamında kullanılıyorsa, bu sözü kullananlar dahil çok fırın ekmek yememiz gerekecek. Bu noktaları öylesine geçelim. Kendi üzerlerine düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeyenlerin, benci yaklaşımlarıyla ‘hep bana, hep bana’ diye kendilerine yontmalarıyla ortaya koydukları eylemler sonrasında, ‘bu milletten adam olmaz’ demeleri hangi hakka dayaharak söylenebilir acaba? Bir emek verirsin, benci değilsindir ve emeğinin karşılığını ararsın. Ki toplumsal emekler özveri ister, karşılık beklenmez. Diyelim ki, şaşırdın, karşılık bekledin, sana sormazlar mı; ne verdin ki ne istiyorsun?
Adamın biri buyurmuş: ‘Bu millet gündemsiz yaşayamaz onun için sürekli gündem değiştirecek bir yetkili atamalıyız.’ Önce çevresindekiler aval aval bakmış, aval aval bakanlara adamın biri öyle sert bakmış ki, hepsi kuzulaşmış. Her sabah erkenden kalkan gündemdeğiştiricibaşı, adamın birine sormuş ‘günaydın’ demeden, ‘bu gün gündemimiz ne olsun? Diye. Adamın biri gerine gerine söylemiş: Kuru fasulye neden gaz yapar? Gündemi ilan eden gündemdeğiştiricibaşı daha ofisine geçmeden her yanda, üniversitelerde bile gündemin devreye girdiğini, tartışıldığını görünce şaşırmış ve adamın birini içinden bir kez daha taktir etmiş. Kendim görmedim ama başkalarından duyduğum kadarıyla bu tür gündemlerle adamın biri ömrünü sürdürüp duruyormuş. Bugünün gündemi ne olsun?
Adamın biri buyurmuş: ‘Okuyup da ne olacak bize cahil adam gerekli’ diye. Sen misin bu sözü söyleyen, yılların özlemiymişcesine millet bayram etmeye başlamış, tüm kitap satışları durmuş, ormanın tüm fertleri ‘artık kesilmeyeceğiz’ diye horona başlamış, Seka Kağıt Fabrikası, açmış ellerini havaya, ‘Allahım beni kapatanlardan razı ol’ diye duaya başlamış. Çok önemli eylem. Az buz şey değil. Ormanlar kesilmeyecek, yazarlar, şairler yetişmeyecek, muzur şeyler düşünmeyecekler, insanları uyandırıp hak aramalarını sağlayamayacaklar ve okumadıkları sürece yönetenlere uymak zorunda kalacaklar ve yönetenler de onları koyun gibi rahat rahat güdecek. İşte bu lafı söyleyen az gelişmiş bilim adamına yoldan geçen birisi soruvermiş, ‘len oğlum, okumak bu kadar zararlıydı da babanı masirefe sokturup niye okudun?’ diye. Kim len bu akıllı?
Adamın biri buyurmuş: ‘Biz görevimizi yaptık, şimdi sıra gençlerde’ diye. Yaşamanın anlamını kavrayamayanların yaptıkları işleri görev sanması nasıl analız edilir acaba? Okumayı görev, yemeyi içmeyi görev, yanlışları düzeltmeyi görev, ticareti görev, insanları dolandırmayı, v.b. nice şeyleri görev sanarak yaşadıklarını mı sanıyor adamların birileri? Onlar öyle sanıyorlarsa, onlara göre yaşamak nedir peki? Bunu düşündüklerini sanmıyorum. Doğum ile ölüm arasındaki sürece yaşamak diyorsak, iyi-kötü olduğunu sorgulamadan bu sürece nelerin girdiğini düşünmek gerekmez mi yaşamak adına? Öyleyse düşünelim de, hangi görevlerimizi yaptık; hangi görevler gençlere bırakılır; ve yaşamayı sürdürmek adına yapılan işler birer görev midir? Bu soruları yanıtlarsak ve yaşamayı sürdürüyorsak, herkes yaşamının son nefesine kadar yapması gerekenleri yapmak zorunda olduğunu kavrayacaktır. Yoksa yaşamlarının bir sürü açıklar verdiğini göremeden ölüme gideceklerdir.
Adamın biri buyurmuş: ‘Biz görevmizi yaptık, şimdi sıra gençlerde’ diye. Bu söyleme neresinden bakarsam bakayım aklıma yatmıyor. Sol taraftan baktığımda, soldan vazgeçmenin yorgunluk kılıfı gibi sırıtırken, arkasında, korkmanın ve bu dünyadan zevk alamamanın gizli kimliğini de okuyabiliyorum. Yani, ‘yeter be’nin nazikçe ifadesi. Aslında yorulmanın sağı solu yok, nereden bakarsan bak, vazgeçiş dikkat çekiyor. Çünkü o görev dediği eylemi yaşamının eylemi olarak görse, yorulma, vazgeçme gibi engeller çıkarmayacak. Yaşamı anlamadığı için bazı gerçek yolculuklar ona yük olarak gözüküyor ve belli bir noktadan sonra da görev devir teslimi istiyor çoğunluk.
‘ Adamın biri buyurmuş’ uzadıkça uzar. Biz burada noktalarken, benzerlerini de düşünerek fikir jimnastiği yapmaya çalışalım, yararını görürüz. |