…
sürünerek dağılıyoruz
zamanın tekrar tarifinden
hep aynı yön
aynı karaya
…..
“Çiçekli Fil” adlı şiir kitabında yer alan rastgele seçtiğim gem/im adlı şiirinin bir yerinde geçiyor yukarıdaki dizeler. Pek yazıya dökmeyi sevmem ama, yazarak, konuşarak bu dizelerde bir yolculuk yapmak istedim. Bir anlamda, imgede anlam yolculuğu ya da okurun imgeden çıkardığı anlam yolculuğu diyebiliriz bu notlara. Dizeleri tek tek de çözümleyenler olduğu gibi birleştirerek de çözümleyenler oluyor. Ya da tüm şiiri bütünlüklü yansıtan çözümlemelere gidiliyor. Biz de kendimize göre bir yol izleyerek şiir çözümlemesi konusunda birkaç satır yazmış oluruz diye düşünerek işe soyunalım.
sürünerek dağılıyoruz, dizesinde ‘dağılma’ bir yenilgiyi imlese de, şiddeti ağırlıklı olarak barındırmıyor. Yani olay olmuş ve bitmiş, sonucunda dağılma var. Bu dağılma bir seyirlik sonrasının da eylemi olabilir. Oysa ‘sürünerek dağılıyoruz’ derken, çok yoğun bir çatışmanın, kavganın sonunda yenilgi yaşamışsınız ve yenen yengisinin sonucunu bile şiddete dönüştürüyor, süründürüyor. Şöyle düşünülebilinir mi? Bir araya gelmenin koşullarını bir türlü oluşturamayıp, bölük pörçük yaşamak. ‘Bir türlü beceremedik ve onun ezikliğiyle geri çekilişimiz bir sürünmedir, sürünerek dağılmadır’, şeklinde bir imleme de olabilir. Sonrasında gelen zamanın tekrar tarifinden dizesi, ilk seslenişiyle sanki zaman yeniden tanımlanıyor anlamını aktarsa da, şiirsel bakış açısıyla başka imlemelere doğru akıp gidiyoruz. Zaman’ın sözcük anlamını derinleştirerek an’dan yüz yıllara taşırsak, tekrar tarif çok büyük derinlik kazanır ve bugüne kadar bizde oluşan zaman kimliğini alt üst eder. Üstündeki dizeyle birlikte yorumlamaya kalktığımızda, zamanın yeniden tarifini becerememinin dağılışı ilk ulaşan algılamadır bizde. Zamanın tekrar tarif edilmesi, tüm dünyanın ve kainatın, içinde olmuşların, olanların yeniden değerlendirmesi düşüncesini de yaratabilir bizde. Tümden yanlıştık, yeniden yaşama bakıp doğruları bulmaya çalışıyoruz.
Hep aynı yön dizesi ise, ilk okumada tek bir doğrultuyu imlese de, körü körüne inanmanın çıkmazını da aktarır bize. Sürünerek dağılıyoruz/zamanın tekrar tarifinden/hep aynı yön dizelerini ardarda okuduğumuzda ilk yansıma: seçeneksiz bir gidişin, at gözlüğü ile bakışın zamanı tekrar tarif etmesi olanaksız olduğundan dağılmamız sürünerek oluyor. Geliyoruz aynı karaya dizesine. Aynı yere, aynı coğrafyaya, aynı karaya, karanlığa gibi ilk şekillenmeler başlıyor beynimizde. Biraz daha derinleşince ‘kaçamamayı’, ‘uzaklaşamamayı’ da düşünmeye başlıyoruz. Aldığımız bölümü yeniden yazıp düşünürsek: sürünerek dağılıyoruz/zamanın tekrar tarifinden/hep aynı yön/aynı karaya dizelerinden ilk yansıyan zamanı yeniden tanımlamaya kalktığımızda, hep aynı yöne ve aynı karaya sürünerek dağılmamız. Bir başka imleme, ‘zamanı yeniden tanımlamaya kalksak da varolan sistem, ilişkiler değişmediğinden, ezilenleri sürünerek dağılmaya zorluyor aynı yönde ve aynı coğrafyada. Bunu bir bütün olarak düşünebildiğimiz gibi her hangi sokak, kent, ülke olarak da düşünebiliriz.
Bu ilk anda düşündüklerim ve yaptığım alıntının üstü de var altı da. Yani şiir, hem çok derin, hem çok sığ. Ayrıca, fırtınalı, anaforlu, gizli ölü dalgalı. Şiirin denizine girmeden önce şiir yüzmesini çok iyi öğrenmek gerekir. Boğulursunuz acemiyseniz ve boğulduğunuzdan kimsenin haberi olmaz.
Demedi demeyin.
|