Bizim çocukluğumuzda ‘Yeter Söz Milletindir’ vardı ama ‘yetmez ama evetciler’ ortaya çıkınca ‘Yeter’i de attık ve şimdi ki seslenişimiz ‘Söz Milletindir’ şeklindedir.
Söz milletin olsa birçok şey bugün ki gibi olmaz. Bu gerçeği aslında herkes biliyor ama nedense eylemli kılmıyor. Zaten millet, millet olduğunu kavrayamadan millet olmadıkları kavratılmak isteniyor ve milletin vekili olmak için büyük paralar harcayanlar vekil olduktan sonra kimin vekili olduklarını anında unutuyorlar. Unutmayanları ayrı tutalım da haklarını yemeyelim. Kimin vekili olduklarını unutanlar, o kimlerin, ne işine yarayabilir acaba? İşte tam buralarda kafama takılıyor ‘söz milletindir’ tümcesi. Aslında bu tümcenin gerçek anlamı ‘söz vekillerindir.’ Aslına derinlikli düşündüğünde doğrudur da. Ama bu çarpık sistemde vekillikten ne anladığımızı da iyi bilmemiz gerekiyor.Çünkü bilincin yansımadığı seçimler sonrası vekiller seçilmenin verdiği güçle artık halka sormadan istediklerini yapmaya çalışıyorlar. Birden bire akıllarına geliyor ‘halka soralım’ diye. Dikkat ederseniz asıl ‘söz bizimdir’ demiyor, onun yerine vekil ‘söz milletindir’ diyor. Peki, bırakalım millet sözünü söylesin de diyen yok. Ellerindeki tüm olanakları millete, kendi söylemek istediklerini söyletmek için dayatıyorlar. Yani ellerindeki olanaklarla yaratmak istedikleri algı, milletin söyleyeceği değil, millete söyletilecek olandır.
Bir üniversitenin rektör yardımcısının ‘bize cahil halk gerekli’ söylemi yalan değilse, ‘söz milletindir’ isteğinin arka yüzü daha bir aydınlanır. Yine tüm bunlara rağmen ben halkın sağduyusuna güveniyorum, yeter ki kaçamak yapılmasın ve milletin sözü geçerli sayılsın. Yılların getirdiği kültür ve birlikte yaşama dersleri, ne kadar cahil görürseniz görün halkın sözünü olumlu, yararlı kılar. Birlikte yaşamanın arasına kama sokulmazsa, o birlikte yaşama birlikte düşünmeyi de yaşama geçirir. Örnekleri sayılamayacak kadar çoktur bu eylemin. Ki bu son günlerde kamuoyunda sergilenen tiyatro, sözün millette olmadığını ve illa benim sözüm olsunu apaçık ortaya koymuyor mu? Öyle bir noktaya geliniyor ki, ‘benim sözüm olmazsa ortalığı birbirine katarım’ diyebilme cesareti bile yansıyor ortalığa. Çünkü millet kullanım alanı dışına çıkınca, kullanım alanına yeniden sokmak için tehdide başvuruluyor. Birlikte yaşayan insanlar birbirine düşman edilmeye çalışılıyor. Eğer ‘SÖZ MİLLETİN’ se bu tedirginlik, bu telaş ve tüm bu birlikteliğe yakışmayan davranışlar neylin nesi?
Gerçekten demokrasilerde halkın kültür düzeyi çok yüksek olur ve söz onundur. Zaten itiraz etmek anlamsızlaşır. Yönetenler, yönettiklerinin bilinç düzeyinin üstünde değillerdir ve aynı düzeydedirler. İşte bu nedenle gerçek demokrasilerde devlet adamlığı bir görev gibidir ve severek yapılır. Orada bulunanlar çıkarları için değil, topluma ve dolayısıyla kendine karşı yapılması gerekenleri yapmakla ilgilidirler. Zaten o zaman, milletle vekilinin arasında uçurumlar olmaz.
Ta nerelerden nereye geldik. ‘Yeter’i unuttuk. ‘Söz Milletindir’i de unutuyoruz. Bu unutmalar genetiğimize işlemeden aklımızı başımıza toplayalım ve iyi bir yaşam adına, güzel bir dünyayı kurmak için sözün insanda olması gerektiğini anımsayalım. Ama bu insan, salt kendini düşünen insan değil toplumu kucaklayan bir insan olsun.
Son söz olarak diyorum ki, tüm yönlendirmelere, yanlış algılara rağmen, insanın naturası er geç, SÖZÜN İNSANDA olduğunu öğrenecektir. |