İnsan çürüye çürüye mi ölüyor? İnsan tükene tükene mi ölüyor? Gerçekten insanın yükselişi beklenirken gittikçe düşen bir çizgi gösteriyor kişiliği. Tükenişinin ‘vere vere’ diye bir yanı yok. Hep ‘bana bana’ diyen yanıyla yaşıyarak varıyor ölümüne. Kendisine anlatılan, yaşam pratiğinden aktarılan olumlu, güzel şeylerin hiçbiri ona yararlı değilmiş gibi çöpe atıyor. Kendini akıllı sanmanın aptallığıyla yaşamını sürdürerek, bu yolculuğunu toprağın altına taşıyor. Bu düşüncelere yeni varmadım. Uzun yıllardır anlatılmasına rağmen, karşı çıkılan şeylerin, günümüzde hiçbir şey yokmuş gibi, karşı çıkanlarca pratiğe sokulması, somut bir örnek değil mi bu tür düşüncelerin insanın kafasında oluşmasına?
Nâzım Hikmet’in doğumunun 115. Yılı nedeniyle birçok yerde anma etkinlikleri düzenlendi. Düzenmeli de? Hatta her yıl, bir nedenle değerli şair, yazar, bilim adamı ya da siyasetçilerimiz anılmalı, yeni kuşaklara taşınmalı onların ‘biz’li kimliği. Bir gazete haberinde “Nâzım Hikmet Muskova’da Anıldı” başlıklı bir haberde, ‘Rus-Türk İşadamları Birliği’ nin bu etkinliği gerçekleştirdiğini okuyunca birden yıllarca geriye gittim:
“Komünistler Moskovaya”
“Komünistler Moskovaya”
Aslında, gerçekten varılan noktayı önemsiyorum ama bunun yine de Nâzım Hikmet ve düşünceleri adına gerçekleştirildiğini soru işaretiyle karşılama gereksinimi duyuyorum. Bu noktaya varılıncaya kadar tüm bedelleri, insanın mutluluğundan yana olanlar, solcular, devrimciler, sosyalistler (bu düşüncelerin sahtekârlarını, döneklerini kastetmiyorum) ödedi.
“Moskova’dan para alıyorlar”
“Moskova para gönderiyor” dediler.
Ama bugüne kadar gerçekten bilinçli ve inançlı bir insanın söylenenleri yaptığı ispatlanamamıştır, ispatlanamaz da. Çünkü yaptığı işe sevdalı olanların o taraklarda bezi olmaz. Banka cüzdanlarımız ve tapu kayıtlarımız ortadadır, ki düşüncemizi belirtmeye gerek yok. Kafamdaki tüm soru işaretlerine karşın sevindiğimi belirtmeliyim ama hep geç kalarak başarıya ulaşamayacağımızı yinelemeye gerek yok. Biraz o karaladığınız insanları dinleyin. Onlar çektikleri tüm acıları sizin de içinde bulunacağınız güzel bir dünya için çekiyorlar. Yoksa bilgilerinden ve akıllarından kimse kuşku duymasın. Dönek solcuların yeri ortada.
Nâzım Hikmet, şiirimizin Atatürk’üdür. Edebiyatta, özellikle şiirde, gerekli, gereksiz tüm varlığı analiz ederek, divan şiirinden, halk edebiyatından, dünya şiirinden ve serbest şiirden hareketle, rubai, destan, ölçülü ve serbest şiir örneklerini vermeye çalışmıştır üçte biri cezaevinde geçen 61 yıllık ömründe. Elbette söylediklerim bir karşılaştırma değildir. Edebiyattaki öncü gücünü vurgulamak için söyledim, bu paragrafın o ilk cümlesini. Unutulmasın diye: destanları, şiirleri, romanları, denemeleri, mektupları ve tiyatro oyunları.
Öncüler süreklilik göstermez ama yaptıkları süreklilik ister. Bunun yaşama geçmesi içinde öncülerin insana dönük tüm çalışmaları sahiplenilmeli ve sürdürülmelidir. Kırk sene yanlışlar içinde yüzerek ve doğrulara saldırarak kimse bir yere varamaz.
Akıllı insanlar deneyimlere sahip çıkarlarsa hem kendileri hem de toplum zarar görmez. |