Evinde ölü bulunmuş. Kayıp mıydı? Sanmıyorum. Ama sözün gelimi işte ‘ölü bulunmak’. Belki de yalnızlığı, kimsesizliği anlatıyor ‘ölü bulunmak’ tümcesi. O zaten yaşarken de yalnızdı. Lafa daldık gidiyoruz. Kim Mustafa Öneş? İstanbul bunca unutkanken Saray’ın bilmemesi ayıp değil. Ülkemizin gerçekten değerli eleştirmenlerinden biriydi Mustafa Öneş. 1935 Giresun doğumluydu ve 82 yıl aramızda sessizce yaşadıktan sonra yine sessizce çekip gitmiş. Ve bu yolculuğuna ‘ölü bulunarak’ başlamış.
Onu isim olarak 1970’lerin başlarında tanıdım. Yüz yüze tanışıklığımız 2000’lerin başıdır. Benim ilden ile ekmek kavgam, onun sürekli iç yolculukları bu yüz yüze tanışmayı geciktirmiş olabilir. Genel bir bilgi olarak “ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe mezunu olan ve edebiyata şiirle başlayan Mustafa Öne’in şiirleri Varlık, Yelken, Soyut, Papirüs ve Felsefe gibi dergilerde yayımlanmıştır. 1966 yılında, Memet Fuat’ı düzenlediği, Yeni Dergi Eleştiri Yarışması’nda ‘Nâzım Hikmet’in Şiiri’ adlı eleştirisiyle birinciliği Mehmet H. Doğan ile paylaşmış ve edebiyat dünyasında tanınmaya başlamıştır. Çalışmalarını ağırlıklı olarak bu yarışma sonrasında eleştiriye yöneltmiştir. 1966’da Şair/Şiir Yazıları; 2006’da Şiir Kuşatması, 2011’de Şiirsiz, adlı eleştiri, 2013 de ise Tülay Ferah’la birlikte Tekne Kazıntısı adlı kitapta şiirlerini toplayarak yayımlanmıştır.” Diyebiliriz.
Eleştiriyi, ya tamamen olumlu ya da tamamen olumsuz olarak algıladığımızdan, gerekliyse her ikisini yazısında geçiren eleştirmeni genellikle sevmeyiz. Çünkü olumsuzlayanın defterini hemen dürerken, olumlayanı göklere çıkarırız. Ama gerçek bir eleştiri, kendimizi düzeltmemiz, yanlışlardan kurtulabilmemiz için önemlidir ve emek ister. Bu saatten sonra emek vermeye niyetli kaç kişi bulabiliriz ki? Öneş, işini ciddiye alan bir eleştirmenimizdi. Ömrünün sonuna kadar görevini yerine getirmeye çalıştı, kimseden bir şeyler beklemeden.
Güzel insanların yaşamları genellikle acıyla örülür. Bu aslında bir seçimdir. İnsanca yaşamanın seçimi. Ölümüyle kimsesizliğe itilmesi bile nasıl bir ayıptır anlatılamaz. Kimsesizler mezarlığına gömünce yok edeceklerini sanan zihniyettir aslında tüm kötülüklerin, yanlışlıkların anası.
Feriköy Mezarlığı tüm bu serüveni kayıt altına alacaktır. |