Türkiye Komünist Partisi'nin aylık dergisi TKP'nin Sesi'nin Aralık ayı sayısında Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı ile yapılan bir röportaj yayımlandı.
TKP’nin önümüzdeki dönem çalışmaları değerlendiren Sarı, seçimler ve hayat pahalılığı arasına sıkıştırılmış yurttaşlara da çağrı yaparak “Toplumdaki eşitsizliğin bu kadar arttığı bir Türkiye’de halk sesini çıkarmalı. Yoksa bugün dış düşmanın oyunları yarın da enkaz devraldık şimdi kemer sıkma zamanı diyerek halka bu yoksulluk kanıksatılmaya çalışılacak” ifadelerini kullandı.
Savaş Sarı'nın TKP'nin Sesi dergisinin Aralık ayı sayısında yayımlanan röportajı şu şekilde:
TKP’nin Sesi’nin 7’nci sayısının başlığı “Yalnız Kalma!” Burada kime sesleniyorsunuz?
İnsanlar mutsuzluk ve yaşamın zorluğuna dair hemen hemen her yerde konuşuyorlar. Salgın koşulları, geçinebilmenin artan yükü, işsizlik derken insanların hayatla bağı fazlası ile örselenmiş durumda. Bugün her birimizin tek tek çaresizliğini besleyen en önemli neden ise yalnızlık. Bunca sorun ve yükün karşısında insanlar yapayalnızlar. Öncelikle bu yalnızlığı yaşayan ve ayakta kalmaya çalışanlara sesleniyoruz. Emeği karşılığı ücretle geçinmek zorunda olanlar, onca belirsizlik içerisinde el yordamıyla hayatta yol almaya çalışan gençler, memleketi için kaygılanan yurttaşlar. Belki de nüfusun büyük bir çoğunluğu bu çağrının muhatabı. Sayıya döktüğünüzde milyonlarla tarif edilebilirler. Yaşamlarını sürdürebilmek için her gün yapmak zorunda oldukları, eyledikleriyle ise toplumsal yaşamın yeniden ve yeniden devamını sağlayan asıl gücü temsil ediyorlar. Ama içinde yaşadıkları dünya ve toplumsal düzen karşısında kendilerini etkisiz, belki çaresiz yani yalnız hissediyorlar.
TKP’nin çağrısı çaresiz olmadığımıza, bir araya geldiğimizde büyük bür gücü temsil edeceğimize dair bir iddia aynı zamanda.
Örgütlenmek, örgütlü olmak güzel ama zor değil mi? İnsanların üzerinde çok fazla sorumluluk var bir de örgütlü olmanın sorumluluğunu taşıyabilir mi?
Aynı sorunları yaşayan, benzer gerekçelerle umutsuzluk ve çaresizlik içerisine itilmiş olan insanların bir de hayata ve yarına dair ortak beklentileri varsa bir araya gelmesinden, birlikte hareket etmesinden daha doğal ne olabilir?
Patronlar, bu düzeni temsil eden siyasetçileri tam da bunu yapıyorlar. Siyasetçisi, mafyası, tarikatı, patronu onca hır güre, itiş kakışa, her tür abartılı öfke ve tehditlere rağmen çıkarlarının da kaderlerinin de bir olduğunun bilinci ile hareket ediyorlar. Ve biliyorlar ki bu düzenin devam etmesi bahsettiğimiz o büyük çoğunluğun yalnızlığı sayesinde mümkün.
Biz ise emekçilerin ve gençlerin bir araya gelmesi, birlikte insana yaraşır bir hayat için mücadele etmesinden söz ediyoruz. Kendi hayatımızı, sevdiklerimizin, ailemizin hayatını sürdürebilmek, daha iyi koşullarda yaşayabilmenin olanaklarını yaratabilmek, ayakta kalmaya çalışmak; tüm bunlar için mücadele etmek büyük bir yük ve sorumluluk gerçekten. TKP’nin bir araya gelme, örgütlenme çağrısı bu yükü artıran, buna yeni sorumluluklar ekleyen bir adımdan daha çok tek başına üstesinden gelemediğimiz, bu düzenin üzerimize yıktığı yükün hep birlikte üstesinden gelmeye dönük bir dayanışma çağrısı.
Hayat pahalılığına karşı da bir süredir kamuoyuna ayağa kalk diye sesleniyorsunuz, bu seslenmenin bir karşılığı oluyor mu?
İnsanlar hayat pahalılığı karşısında zaten fazlası ile öfkeliler. Bu öfkenin bir söylenme ve hayıflanmadan öteye taşınması; halkın sesinin, tabir uygunsa isyanının, duyulması, her yerde hissedilmesi gerekiyor. Toplumdaki eşitsizliğin bu kadar arttığı bir Türkiye’de halk sesini çıkarmalı. Yoksa bugün dış düşmanın oyunları yarın da enkaz devraldık şimdi kemer sıkma zamanı diyerek halka bu yoksulluk kanıksatılmaya çalışılacak.
Bu çağrıyı yeni örgütlemeye başladık. Mahallelerde, iş yerlerinde insanlar çağrımıza olumlu tepkiler veriyor. Pazar yerlerinde hayat pahalılığına karşı biz bir söz söylediğimizde insanlar on söz söylüyor. Ama bu seslenmemizin asıl karşılığını biraz önce konuştuğumuz “yalnız kalma” çağrımızla birlikte alabiliriz. Bu emekçilere ve gençlere örgütlenme çağrısıdır aynı zamanda.
İnsan boyun eğmez diyorsunuz, buradan devam edelim. İnsanlar direniyorlar ancak bir yandan da kurtulu şu AKP eskisi ya da sömürü düzenini devam ettirecek farklı siyasi partilerde görüyorlar. Bu çelişki normal mi?
İnsanların yalnız olduğundan, yaşam karşısındaki çaresizliğinden söz ettik. Bu durumdayken insanlar, hele bir çıkış yolu da göremiyorlarsa yılana sarılmak da doğal bir seçenek hâline geliyor. Gidişattan şikayetçi olan insanlarla konuştuğunuzda sıklıkla iki şey söylüyorlar. “AKP’den kurtulmak zorundayız, mahvettiler ülkeyi” diyorlar öncelikle. Devamında ise “Ama bu tablo kolay kolay düzelmez”i de ekliyorlar. Aslında çoğu emekçi için bu düzen artık bir gelecek vadetmiyor. İnsanların ortadaki tutarsızlığı ve sahteliği görmemesi mümkün mü? Halka seni kurtaracağız diyor birileri, bakıyorsunuz diyenlerin içinde halkın başına AKP belasını musallat etmişlerden, AKP’nin daha düne kadar en has adamlarından ve yıllardır AKP zora düştü mü can simidi uzatanlardan bol bol var.
Önemli olan insanlar bir araya geldiklerinde ortaya çıkacak güç. İnsanlar bu gücün neler yapabileceğine dair bir fikre sahip değiller.
Türkiye Komünist Partisi
SÜTE DEĞİL YEM FİYATLARINA BAKIN
CHP Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu çiğ süt fiyatındaki artışın olumlu fakat sorunları çözmekten uzak olduğunu söyledi.
TBMM’de yerinden söz alarak bir açıklama yapan Doç. Dr. Gaytancıoğlu yem fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek yemdeki artışın kısa sürede çiğ süte yapılan zammın etkisini ortadan kaldıracağını ifade etti.
CHP Edirne Milletvekili Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu açıklamasında şunları söyledi: “Çiğ süt fiyatlarındaki artış, sevindirici ama yeme, anında zam geldi. Yıllardır söylüyoruz, yem ham maddelerini ithal edersek ne süt üreticisini koruyabiliriz ne de hayvancılıkta yol alabiliriz. Çiftçimiz, hayvanlarını kesime gönderiyor. Son bir yılda 1 milyonun üzerinde süt hayvanı kesildi.
Şimdi çiğ süt alım fiyatlarına zam yapıldı ama hem geç yapıldı hem de içinde bulunduğumuz şartlarda işe yaramayacak. Yemde dışa bağımlıyız; dolarla, avroyla artıyor. Maşallah, AKP Genel Başkanı, her ağzını açtığında dolar uçarak gidiyor. Sonuçta hem üretici hem tüketici zarar üstüne zarar ediyor. Yapılan artış, çiftçimizin cebine girmeden uçtu; vatandaşımızın cebinden alınacak paralar da yabancılara, ithalat lobilerine gidiyor.
Yapılması gereken, tarımda AKP'yle getirildiğimiz dışa bağımlılıktan kurtulmaktır, üretebileceğimiz her ürünü çiftçimize destek vererek ülkemizde üretmektir. 5'li çeteye verdiğiniz desteğin yarısını Türk çiftçisine verin, ne çiftçimiz mağdur olsun ne vatandaşımız.”
|