“FİNANSAL İSTİKRARSIZLIĞIN DANİSKASINI YARATTILAR”
“AFGANİSTAN’DAKİ HAPİSHANE KAÇKINLARI ŞEHİRLERİMİZE DAYANDIĞINDA NE YAPACAKSINIZ?”
“AFGANLAR KAÇIP TÜRKİYE’YE GELECEK, MEHMETÇİK HAVALİMANINI SAVUNMAYA KABİLE’E GİDECEK”
“MİLLET BU ÇİRKİN BECAYİŞİ KABUL ETMEZ”
“KUZU İDDİALARI HAKKINDA YÜREKLİ BİR SAVCININ HAREKETE GEÇMESİNİ BEKLİYORUZ”
CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye’nin ormanları yanarken Hükümetin hala caka peşinde olduğunu belirterek, “Yangının başında ‘Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok’ diyen, kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı, dün çıktı, ‘Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendiriyoruz’ dedi. Beyefendi herhalde milletin aklıyla alay ediyor” diye konuştu.
Merkezi yönetim borç stokunun yüzde 58’inin, iç borç stokunun yüzde 25’inin dövize endeksli olduğuna dikkat çeken Öztrak, Hükümetin ekonomide en büyük günahı işlediğini, kendi milletinden bile dolarla, avroyla borç almaya başladığını söyledi. Hükümetin, bir de bunun üstüne yerel seçimlerde, ekonomide sahte istikrar algısı yaratmak için milletin 128 milyar dolarını buharlaştırdığını belirten Öztrak, “Ülkede finansal istikrarsızlığın daniskasını yarattılar” dedi.
Hükümetin, sığınmacılar konusunda “dışarıdan 3-5 milyar avro gelsin de, nasıl gelirse gelsin” anlayışıyla milleti sırtından hançerlemekten çekinmediğin kaydeden Öztrak, “Sınırlardan Afgan erkeklerinden oluşan taburlar akın akın geçip Türkiye’yi istila ediyor. Hükümet nerede? Ülkeyi kim yönetiyor? Taliban ele geçirdiği bölgelerde, tüm hapishaneleri boşaltıyor. Yarın öbür gün bu hapishane kaçkınları, bizim şehirlerimize dayandığında ne yapacaksınız? Bu millete nasıl hesap vereceksiniz?” diye sordu.
Öztrak, Milli Savunma Bakanı’nın “Kabil Havalimanı’nın işletmesiyle ilgili görüşmeler sürüyor” sözlerini de eleştirerek, “Mehmetçik ne zamandan beri, başkalarının havalimanlarını işletir oldu? Sayın Akar, bu millet Mehmetçiğine bugün sınırda ihtiyaç duyuyor. Siz gitmişsiniz Kabil’de, egemen güçlerin taşeronluğuna soyunmuşsunuz. Gürbüz, genç Afgan erkekleri kaçıp, İstanbul’a gelecek, benim Mehmetçiğim Afganistan havalimanlarını savunmak için Kabil’e gidecek. Bu çirkin becayişi, bu millet içine sindirmez. Burası Türkiye Cumhuriyeti… Kendinize gelin” değerlendirmesinde bulundu.
Sarayın danışmanı müteveffa Burhan Kuzu hakkında ortaya atılan ciddi iddiaların yeniden gündeme geldiğini anımsatan Öztrak, “Bu konu hakkında şahitler de ortada. Burhan Kuzu kimin üzerinden, kimin aracılığıyla iş takip etmiş Burhan Kuzu’nun danışmanı çıktı bunları açıkladı. Şimdi yürekli bir savcı bekliyoruz. Yürekli bir savcı bekliyoruz ki, bu danışmanın ifadesine başvursun bu olayları aydınlatsın” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün gündemimizde; orman yangınlarını söndürme sürecinde, bir defa daha açık seçik görülen yönetim krizi, kontrolsüz göç ve kevgire dönen sınırlarımız, derinleşen ekonomik kriz ve yeniden zirve yapmaya başlayan salgın vardı. Ülkede yaşanan yakıcı buhranı aşmak için, yapılması gerekenleri de toplantımızda tartıştık.
ORMANLARIMIZ BECERİKSİZLİK VE SORUMSUZLUKLA ALEVLERE TESLİM EDİLDİ
Çocuklarımıza, yavrularımıza daha ilkokul sıralarındayken; “Tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda” diye şarkılar öğretirdik. Ama ne yazık ki son iki haftada, doğaya can veren, toprağı örten, kurda kuşa, börtü böceğe ve her türlü canlıya ev sahipliği yapan ormanlarımız, alevlere teslim oldu. Daha doğrusu; beceriksizlikle, liyakatsizlikle, sorumsuzlukla alevlere teslim edildi.
EGOLAR DEVLET AKLININ ÖNÜNE GEÇMİŞ
Bu son yangınlarda gördük ki, orman yangınlarıyla mücadele etmesi gereken yöneticiler, görevlerini layıkıyla yapmamışlar. Değişen iklim koşullarını, yeni riskleri dikkate alan, uzun vadeli bir, Yangın Önleme Stratejisi hazırlanmamış. Yine gördük ki bölgemizdeki diğer ülkeler, havadan yangın söndürme işini, yandaşlara ihale edilecek ticari bir iş olarak değil; kamu görevi olarak ele almışlar. Kendilerine ait, havadan yangın söndürme uçan filolarını, devletin bünyesinde hazır etmişler. Burada herhangi bir yönetim ve organizasyon açığına izin vermemişler. Bizimkiler ise kişisel egolar, devlet aklının önüne geçmiş. Tarım ve Orman Bakanı ihale şartnamesiyle oynamış. Sadece Türkiye’de değil, İsrail’de, Gürcistan’da yangınla mücadele eden, Türk Hava Kurumu’nun Ateş Kuşlarını, “beş damacana eksik su atıyor” diyerek, söndürme ihalelerine sokmamış. Elimizdeki uçakları, Etimesgut’ta öylece çürümeye terk etmiş. Ülkeyi 20 yıldır yöneten Erdoğan hükümetleri, kendi itibarlarını parlatmak için 13 tane uçan saray alırken, Türk Hava Kurumunun uçaklarını hurdaya çıkarmışlar. Türk Hava Kurumunu borca batırmışlar, malını mülkünü de yandaşlara peşkeş çekmişler. Milli servetimiz ormanlarımızı koruyacak, yangın söndürecek uçan araç ihtiyacını, düzensiz yıllık ihalelerle, eksik gedik teminlerle çözmeye çalışmışlar. Sonuç, karşımızda duran korkunç bilanço. 20 yılda yanan orman alanı, 10 günde yandı.
BAKAN HERHALDE MİLLETLE ALAY EDİYOR
“Türkiye’yi uçuracak” denen, ucube tek adam vesayet rejiminin, zamanında uçuracak uçak bulamamasının, milletimize maliyeti bu. Şu son tecrübe gösterdi ki, bunların “yangında ilk kurtarılacaklar” listesinde; ormanlarımız yok. Tarlalarımız, bağ ve bahçelerimiz yok. Köylerimiz, evlerimiz yok. Erdoğan hükümetleri için, ne olursa olsun, ilk kurtarılacak şey cakaları… Sarayın sözde itibarı… Kendi beceriksizlikleri ve kifayetsizlikleri nedeniyle, yangın kontrolden çıktı. Ama “Türkiye’ye Yardım!” yazan herkesi, suçlu ilan ettiler. Neden? Çünkü Erdoğan’a göre yardım istemek, “Türkiye’yi fakir fukara gösteriyormuş.” Ormanlarımız yandı, kül oldu. Bunlar hala işin cakasında… Yangının hemen başında; “Envanterimizde yangın söndürme uçağı yok” diyen, kifayetsiz Tarım ve Orman Bakanı, dün çıktı, “Yunanistan’a uçak göndermeyi değerlendiriyoruz” dedi. Beyefendi herhalde milletin aklıyla alay ediyor.
BECERİKSİZLİKLERİ GÖRÜNMESİN DİYE GÖNÜLLÜLERE YASAK GETİRİYOR
Son marifetleri de, yangın bölgelerine gönüllüleri sokmamak. Gökyüzünde devletinin yangın uçağını, yeterli helikopterini göremediği için, binlerce gönüllü yurttaşımız, tırnağıyla toprak kazıdı. Avuçlarıyla su taşıdı, ormanına sahip çıktı. Bu gönüllülerden, kahraman evladımız Şahin Akdemir’i, genç yaşında alevlere kurban verdik. Biz bu gönüllülerimizin hepsine minnettarız. Ama Erdoğan bu cesur yüreklere teşekkür etmek yerine, yasak getiriyor. Neden? Kendi beceriksizlikleri ortaya çıkmasın, yetersizlikleri anlaşılmasın diye. Biz bu yangında büyük çaba ve emek harcayan, orman işçilerimize, itfaiyecilerimize, gönüllülere, mücadelenin tüm isimsiz kahramanlarına, bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz. Yangında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza, Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyoruz. Allah bir daha böyle acılarla Türkiye’yi sınamasın. Hele bu beceriksiz hükümet iş başındayken hiç sınamasın.
SEVDİKLERİ TEK YEŞİL DOLARIN YEŞİLİ
Ne yazık ki Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, ülkemizde gün geçmiyor ki, yeni bir skandal patlamasın, yeni bir felaket yaşanmasın. Bir kere şunu hepimiz öğrendik. 20 yıldır ülkeyi yönetenlerin sevdiği tek yeşil var. O da doların yeşili. İşte maden için talan edilen Kaz Dağları’nın hali ortada… Taş ocağı ve HES için perişan edilen Karadeniz yaylalarının hali. Ormanın dirisine saygısı olmayanların, ormanın ölüsüne saygısı olur mu? Elbette olmaz. Bu nedenle yanan ormanların, Erdoğan tarafından imara açılmaması için, hepimiz azami dikkati göstermeliyiz. Sayın Genel Başkanımız bu mücadelede, önderlik yapacağına söz verdi. Ama bu konuda toplumsal hassasiyetimizi de, hiç gevşetmeden, en üst seviyede tutmak zorundayız.
KUZU KURDA EMANET EDİLMEZ
Şu resimlere bir bakın, 2007’de Muğla Milas’ta Güvercinlik koyunda yangın çıktı yandı. Ardından da yangın olan alana şu aşağıdaki üç tane otel konduruldu. Ne Anayasa dinlendi, ne de vicdan? O dönemde Muğla Orman Bölge Müdürü kim bugün Orman Genel Müdürlüğünün helikopterine binip, yanan ormanları yukarıdan inceleyen AK Parti Antalya Milletvekili. Kuzu kurda, ormanlarımız da bunların rant iştahına emanet edilemez.
TÜM ZARARLAR EKSİKSİZ GİDERİLMELİ
Kısa dönemde takipçisi olacağımız diğer bir husus. Zararların eksiksiz tazmini. Bu işler öyle, felaketzedelerle pazarlık yaparak olmaz. Kim, yangında ne kaybettiyse, tastamam kendilerine geri verilmesi gerekir. Yanan bölgelerin demografik yapısının değişmemesi için, Muğla’nın köylerinde ve Toroslarda yaşayan yurttaşlarımızı, ata yurtlarında tutabilmek için, her türlü tedbir mutlaka alınmalıdır. Bu dönemde bir çağrımız da yurttaşlarımıza… Özellikle Muğla, yerli turistin rağbet gösterdiği bir ilimiz. Yangın nedeniyle otel rezervasyonlarında önemli iptaller olduğunu öğreniyoruz. Orada bulunan Belediye Başkanlarımızın da ricası bu; artık yardım göndermeyin, ne olur, tatil planlarınızı değiştirmeyin. Otel rezervasyonlarınızı iptal etmeyin. İptal ettiklerinizi de yeniden yapın.
İLK SEÇİMDEN SONRA GEREKENLERİ BİZ YAPACAĞIZ
Orta ve uzun dönemdeyse, çok daha zorlu görevler bizi bekliyor. İnşallah ilk seçimden sonra; bunları yapmak da bize nasip olacak. Her şeyden önce; iklim değişikliği başta olmak üzere, artan yeni çevresel riskleri de dikkate alarak, “Ulusal Orman Yangınlarını Önleme ve Söndürme Master Planını” hemen yapacağız. Ormanlık alanlarımızın talan edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. İklim değişikliği, ne yazık ki önümüzdeki yılların en büyük sorunlarından biri olacak. Ranta, taşa, betona ve borca dayalı büyüme modelini değiştireceğiz. Yeşil Mutabakat’a uyum, Paris İklim Değişikliği Anlaşması’na taraf olma konusunda, gereken siyasi iradeyi göstereceğiz. Orman yangınlarında kullanılacak uçan araç envanterini, kamucu bir yaklaşımla oluşturacağız. Uçakların bakım ve idame görevini, Türk Hava Kuvvetleri’yle, Türk Hava Kurumu’nun işbirliğine etkili bir işbirliği içinde yapmalarına bırakacağız. Bu söndürme filosunda helikopter-uçak dengesiyle, bölgelerin uçan araç dağılımındaki dengesine mutlaka dikkat edeceğiz.
ŞATAFAT İÇİN 13 UÇAK ALIRSANIZ, YANGIN SÖNDÜRME UÇAĞINA PARA KALMAZ
İklim değişikliğini sadece orman varlığımız için değil, gıda güvenliğimiz içinde çok önemli bir risk olarak görüyoruz. Kuraklık, düzensiz yağış ve seller gıda güvenliğimizi tehdit ediyor. Bu sene ciddi bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Özellikle Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu’da… Kuraklık nedeniyle Orta Anadolu’da buğday ve arpa üretiminde, verim kaybının yüzde 50 den fazla olacağı tahmin ediliyor. Peki, hükümet her yıl artan bu kuraklık riskiyle ilgili olarak, bugüne kadar ne yaptı? Şimdi Allah var. 2017’de Kuraklık Yönetimiyle ilgili olarak, beş yıllık bir eylem planı hazırlamışlar. Ama o gün bugündür ortada plan var, eylem yok. Ekonomi, sınırlı kaynakları en etkin ve verimli şekilde kullanma bilimidir. Bir tercih yaptığınızda, diğer tüm tercihlerden, tüm seçeneklerden vazgeçmiş olursunuz. İtibarınız, şatafatınız deyip 13 uçak alırsanız, yangın söndürmek için alınacak uçaklara para kalmaz onlardan vazgeçersiniz. Yine sınırlı kaynakları, Talan İstanbul Projesi’ne aktarmaya kalkarsanız, gıda güvenliğimiz bakımından son derece önemli olan, sulama projelerinden, oradaki kanallardan vazgeçmek zorunda kalırsınız.
VARSA YOKSA CUKKA
Erdoğan 20 yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Ama Güneydoğu Anadolu Projesi bir türlü bitmedi. 2019’da bitecek dediler söz verdiler hala bitiremediler. Bu projeye göre, 18 milyon dönüm tarım alanının sulanması hedeflenirken, ancak 7 milyon dönüm alan sulanabiliyor. Gerçekleşme, hedefin neredeyse üçte birinde kaldı. Konya Ovası Projesi derseniz o da evlere şenlik. Eylem planları, master planlar havalarda uçuşuyor maşallah. Ama Konyalı çiftçilerimizin çoğu su bekliyor su. Güney Doğu Bölgemiz, Konya ovamız kuraklıkta kavruluyor. Hayatta yaptığımız tercihler, kim olduğumuzu belirler. Hükümetlerin yaptığı tercihlerse, neye, kime, değer ve önem verdiğini gösterir. Erdoğan Hükümetlerinin 20 yıldır yaptığı tercihlere bakın. Varsa yoksa cukka, varsa yoksa yandaş, varsa yoksa rant, varsa yoksa şatafat.
TARIM TEFECİ KOOPERATİFLERİ HACZE BAŞLADI
Bunlar milleti unuttu, milletin halini görmüyor, milletin sesini duymuyorlar. Eğer milletin sesini duysalardı, Tarım Kredi Kooperatifleri, bu pandeminin ortasında, bu kuraklıkta, çiftçilerimizin traktörlerini bağlamaya başlamaz, tarlasına haciz göndermezdi. Hacizler Temmuz ayı sonuna kadar ertelendi Temmuz ayı geçti Tarım Tefeci Kooperatifleri yine alanda hacizlere başladı. Tekrar söylüyorum, bunlar milletin halini görseydi, çiftçiye kanunen verdikleri destekleri tastamam öderlerdi. Bir de üstüne üstlük bu verdikleri eksik desteklerden haksız yere de stopaj kesmezlerdi. İşte Danıştay söylüyor haksız yere kesilmiş bu stopajlar. Çiftçilerin yandaşa olan elektrik borcunu, çiftçilere ödenecek desteklerden düşmezlerdi. Bu da haksız...
FINDIKTA 35 TL FİYATI AÇIKLAYIN
Yine Erdoğan sarayından milletin sesini duyabilseydi, fındık üreticisini kartellere ezdirmez, tüccarın eline bırakmazdı. Fındık hasadı başladı, üreticiler harman aşamasına geçiyor. Ama ortada fiyat yok, hala yok. Üretici bezdi. Karteller üreticiyi ezmeye başladı. Sayın Genel Başkanımız bundan 2 ay önce, fındık için en az 35 liralık fiyat açıklanmasını istedi. Tüm bölge de bu fiyatı bekliyor. Bütün uzmanlar koşulların buna son derece uygun olduğunu söylüyor. Fındık için 35 liralık taban fiyatını artık açıklayın… Üreticiyi daha fazla üzmeyin.
NAKİT AÇIĞINDA REKOR ÜSTÜNE REKOR
Hükümetin başı, bakanları, AK Parti’nin Grup Başkanvekilleri, “Temmuz ayında ekonomimiz uçacak, Almanya’sı, Fransa’sı, Amerika Birleşik Devletleri çatlayacak” diyorlardı. Temmuz’da gördük ki ekonomi uçmadı ama fiyatlar uçtu… Hayat pahalılığı, TÜİK’in makyajlı verileriyle bile, dünya rekorları kırdı. En üst sıralara yerleştik enflasyonda. Yine geçtiğimiz hafta Hazine Nakit Dengesi açıklandı. Temmuz’da Hazine’nin nakit açıkları da uçmuş. Rekorlar kırmış. Temmuz’da Hazine’nin nakit açığı 67,9 milyar lirayla rekor kırdı. Faiz harcamaları hariç nakit açığı o da uçmuş. 46,2 milyar lirayla bir başka rekor kırmış. Yine Temmuz’da faiz harcamaları da o da uçmuş. 21,7 milyar lirayla yine rekor kırmış. Erdoğan sözde faize karşıydı. Ama faiz lobileri en çok onun döneminde abat oldu.
MERKEZİ YÖNETİM BORCUNUN YÜZDE 58’İ DÖVİZE ENDEKSLİ
Hazine’nin sadece faiz değil, kur riski de bu dönemde şahlandı. Bugün Merkezi Yönetim Borç Stokunun, yüzde 58’i dövize endeksli… Kayınpeder-Damat bir oldular, ekonomide işlenmeyecek en büyük günahı işlediler. Kendi milletinden bile dolarla, avroyla borç almaya başladılar. Bunların yerliliği, milliliği işte bu kadar… Hazine vergi gelirlerini dolarla toplamıyor ki. Ama iç Borç Stokunun yüzde 25’i, yani dörtte biri bugün dövize endeksli. Aynı oran bu oran 2017’nin Eylül ayında sıfırdı, sıfır. Bir de bunun üstüne yerel seçimlerde, ekonomide sahte istikrar algısı yaratmak için milletin 128 milyar dolarını buharlaştırdılar. Ülkede finansal istikrarsızlığın daniskasını yarattılar.
BU KADAR KİBRE PES
İstikrarın olmadığı ekonomide, kurdaki her oynama, durduk yere, hazine dengelerini alt üst ediyor. Finansal istikrarsızlığı daha da katmerli hale getiriyor. Şimdi beyefendi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na, “faiz indir sinyali verdim, inşallah anlarlar” diyor. Ne olacak 12 Ağustos’ta faiz indirilmezse, banka verdiğiniz sinyali almazsa ne yapacaksınız? Başkanı görevden alacak mısınız? Dünyanın en yüksek 7. faizini vereceksin, dünyanın en yüksek enflasyonlarından birine bu ülkeyi, bu milleti mahkum edeceksin, dünyada parasını en hızlı pul eden ekonomi yönetimi olacaksın, sonra da “biz finansı iyi yönetiriz” diye, boş boş caka satacaksın. Tablo ortada. Bu kadar afra tafraya, bu kibre, bu kendini beğenmişliğe artık pes…
MİLLETİ SIRTINDAN HANÇERLİYORLAR
Şimdi bu konuşmayı yapan sözde finans üstadı hızını alamamış. Mülteci almaya, ülkeyi yolgeçen hanına çevirmeye devam edeceklerini de söylemiş. Çünkü durumları finans bakımından iyiymiş. Finanstan anladıkları sadece para tahsil etmek. Dışarıdan 3-5 milyar avro gelsin de, nasıl gelirse gelsin. Bunun için ülkemizin geleceğini çalmaktan. Milletimizi sırtından hançerlemekten çekinmiyorlar. Sınırlarımızın hali ortada… Sınırlarımız sınırlıktan çıktı, kevgire döndü. Sınır hani milletin namusuydu? Bu Rus jetini birkaç kilometre sınırımızdan içeri girdi diye siz düşürmediniz mi? Gerçi sonra astarı yüzünden pahalıya gelince, işi FETÖ’ye yıkan da siz oldunuz. Yetmedi üstüne üstlük bir de Ruslardan özür dilemek için, 2,5 milyar dolar verip hala bir türlü kullanamadığınız S-400’leri aldınız. Ama şimdi o sınırlardan Afgan erkeklerinden oluşan taburlar, ellerinde tek bir çanta bile olmadan geçiyor, akın akın Türkiye’yi istila ediyor. Hükümet nerede? Ülkeyi kim yönetiyor? Taliban ele geçirdiği bölgelerde, tüm hapishaneleri boşaltıyor. Bununla ilgili görüntüler sosyal medyaya düşmeye başladı. Yarın öbür gün bu hapishane kaçkınları, bizim şehirlerimize dayandığında ne yapacaksınız? Bu millete nasıl hesap vereceksiniz?
DEVLET, ERDOĞAN’IN GÖRÜŞMELERİNİ BİLMİYOR
Daha bir hafta önce, Sarayın iletişim başkanı, “Türkiye kimsenin bekleme odası değil” demişti. Dışişleri Bakanlığı; “Yeni bir göç krizine izin verilmeyecek” diye söz veriyordu. Ama şimdi Erdoğan ne diyor? “Mültecileri almaya devam edeceğiz” diyor. Devletin kurumları başka konuşuyor, Erdoğan Başka konuşuyor. Anlaşıldı ki Devlet, Erdoğan’ın kapalı kapılar ardında, ABD ile ne görüştüğünü bilmiyor. Konuşulanları bir tek Erdoğan biliyor. Bir de, devlet teamüllerine aykırı olarak, toplantıya alınan Kavakçı’nın kızı…
BU ÇİRKİN BECAYİŞİ MİLLET KABUL ETMEZ
Anlaşılan Erdoğan ABD ile bir olmuş, Türkiye’ye kontrolsüz göçmen akınını kabul etmiş teşvik ediyor. Amerika’sı, Almanya’sı, Avusturya’sı, Belçika’sı Erdoğan’ın sırtını okşasın, parayı versin yeter. Varsın ülkemiz işgal edilsin… Türkiye Avrupa’nın mülteci gettosuna dönüşsün. Bu arada sınırlarımız kevgire dönmüş Milli Savunma Bakanı çıkıyor, “Kabil Havalimanı’nın işletmesiyle ilgili görüşmeler sürüyor” diyor. Hayrola Mehmetçik ne zamandan beri, başkalarının havalimanlarını işletir oldu? Sayın Akar, bu millet Mehmetçiğine bugün sınırda ihtiyaç duyuyor. Siz gitmişsiniz Kabil’de, egemen güçlerin taşeronluğuna soyunmuşsunuz. Gürbüz, genç Afgan erkekleri kaçıp, İstanbul’a gelecek, benim Mehmetçiğim Afganistan havalimanlarını savunmak için Kabil’e gidecek. Bu çirkin becayişi, bu millet içine sindirmez. Burası Türkiye Cumhuriyeti… Kendinize gelin.
PARAYI BİZ VERELİM, SIĞINMACILARA AVRUPA BAKSIN
Uyardık, uyarıyoruz… Ülkemizde gayrı resmî rakamlarla 5 milyon Suriyeli var. Bir de bunun üstüne yüzbinlerce Afgan gelirse, açık söylüyorum bu terazi bu sıkleti çekmez… Madem bu ülke güçlü bir ülke, madem siz bu işin finansmanını iyi biliyorsunuz, o zaman yapacağınız bellidir. 3-5 milyar avroyu biz Avrupalılara verelim. Milyonlarca Suriyeliyi, Afganlıyı oraya gönderelim. Bizde ülkemizin demografik yapısının, sosyal dengelerinin çok büyük bir tehditten kurtulmasını sağlayalım. Türkiye ekonomisi düşük teknoloji, düşük gelir tuzağına takılıp kalmasın. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği kurtulsun.
BAHÇELİ’DEN GIK ÇIKMIYOR
Sabah akşam, beka diyen Sayın Bahçeli’ye de sormak istiyoruz. Ortağınız Türkiye’nin en önemli beka meselesinde, milletimizi sırtından hançerliyor. Ama sizden gık çıkmıyor. Bu içinize siniyor mu? Buna sessiz kalmak, suça iştiraktir. Bugün buna sessiz kalan, yarın dönüp bu millete ben milliyetçiyim diyemez. Çok açık söylüyorum. Bu meselede herkes yaptıkları kadar, yapmadıklarından da sorumludur. Millet kendisine ihanet edenleri ve işbirlikçilerini sandıkta paket yapıp, tarihin tozlu sayfalarına göndermeyi çok iyi bilir.
AŞILAMADA GERİDE KALDIK
Türkiye bir yandan orman yangınlarıyla, diğer yanda kontrolsüz göç dalgasıyla sarsılırken, bir başka sinsi düşman, Kovid-19 salgını, toplumsal sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor. Vaka sayılarında yeniden dünyada ilk 10 ülke arasına girdik. Günlük vaka sayılarında Mayıs başına, günlük vefat sayılarında Haziran başına döndük… Günlük vefat sayıları 100’ün üzerine çıktı. Dün itibariyle iki doz aşısını olan yurttaşlarımızın sayısı, 29 milyondu. Bu, toplam nüfusun yüzde 35’i civarında… Toplumsal bağışıklık kazanmak için, nüfusun yüzde 70’inin aşılanması gerekiyor. Yani neredeyiz? Hedefin ancak yarısındayız. Oysa aşısı tamamlananların nüfusa oranı, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 50, Yunanistan’da yüzde 51, Almanya’da yüzde 54, İtalya’da yüzde 55, İsrail’de yüzde 62. Bu rakamlar aşılamada geride kaldığımızı açık seçik ortaya koyuyor.
BİR EĞİTİM DÖNEMİNİ DAHA KAYBEDEMEYİZ
Bir ay sonra okullar açılacak. Okullar açılmadan önce geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanı istifa etti gitti. Bakan değişti. Giden Milli Eğitim Bakanı neden istifa etti, neyi yaptı, neyi eksik bıraktı veya neler ona yaptırılmadı, neden ayrıldı? Gelen Bakan hem bunu, hem de bu eksiklerin giderilmesi için neler yapacağını açıklamalıdır. Bakın şunu söyleyeyim, Türkiye bu salgın döneminde, okullarını en uzun süre kapalı tutan ülkelerden biri oldu. Türkiye’nin bu eğitim dönemini de kaybetme lüksü artık yok. Aksi halde kayıp kuşak riski daha da artacak. Bu nedenle okullardaki öğretmen ve personelin aşılanmasında bir sıkıntı varsa, bunlar mutlaka ve ivedilikle giderilmelidir. Velilerimiz, yeni atanan Milli Eğitim Bakanından bu konularda açıklama bekliyor.
DÜNYA SALGIN VERİLERİMİZE KUŞKUYLA BAKIYOR
Salgın yeni varyantlarla, başka ülkelerde de hız kazanmış görünüyor. Bu nedenle ülkeler arasında, veri paylaşımı konusunda şeffaflığa ihtiyaç var. Suudi Arabistan dün, umre vazifesini yerine getirmek isteyen vatandaşlarımızı ülkesine kabul etmeyeceğini açıkladı. İngiltere ise Türkiye’yi kırmızı listede tutmaya devam ediyor. Gerekçe, yine bir beceriksizlik dünya standartlarında veri paylaşımı yapılmaması... Sağlık Bakanı bu konuda sabıkalı… “Vaka” dediler, “hasta” dediler. Rakamları kararttılar. TÜİK 2020 Ölüm ve Ölüm Nedeni istatistiklerini hala yayımlamadı. Anlaşılan vefat sayılarında mızrağı bir türlü çuvala sığdıramıyorlar. Şimdi tüm dünya artık salgın verilerimizi kuşkuyla değerlendiriyor. Hep söylüyorum. Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene bir daha asla geri dönmez. Artık Sağlık Bakanına da, Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne de güven kalmamıştır.
KUZU İDDİALARI HAKKINDA YÜREKLİ BİR SAVCI ARANIYOR
Güven demişken, hafta sonu Sarayın danışmanı müteveffa Burhan Kuzu hakkında televizyonlarda, bazı ciddi iddialar yeniden gündeme geldi. Bunlar yenilir, yutulur cinsten iddialar değil. Bu konu hakkında şahitler de ortada. Burhan Kuzu kimin üzerinden, kimin aracılığıyla iş takip etmiş Burhan Kuzu’nun danışmanı çıktı bunları açıkladı. Şimdi yürekli bir savcı bekliyoruz. Yürekli bir savcı bekliyoruz ki, bu danışmanın ifadesine başvursun bu olayları aydınlatsın.
MİLLET İÇİN YAPABİLECEKLERİ TEK ŞEY SANDIĞI GETİRMEK
Hep söylüyoruz artık yapılması gereken, yönetimdeki çürümüşlüğe son vermektir. “Yeni Kurallarla”, “Yeni Kurumlarla”, “Yeni Kadrolarla” ülkenin ufkunu açmaktır. Bugün milletin hakemliğine gitmeye ihtiyaç en üst seviyededir. Bu saatten sonra Erdoğan Şahsım Hükümetinin, millet için yapabileceği tek iyilik sandığı getirmektir. Milletimiz 3 yıl boyunca herkesi izlemiştir. Bu hükümetin notunu da vermiştir. Şimdi milleti hayal kırıklığına uğratan Erdoğan Hükümetine tasdiknamesini verme sırası gelmiştir.
Sözlerimi tamamlarken, bugün Muharrem ayının ilk oruç günü. Tutulan tüm oruçların hak katında kabul olmasını, milletimizin barışına, huzuruna ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile olmasını diliyoruz.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- CHP Meclis Grubunun hazırladığı rapora göre Sefalet Endeksi’nde son yılların en yüksek rakamına ulaşıldı. Bu yükseliş önümüzdeki aylara nasıl yansır, sizin bu duruma ilişkin bir yorumunuzu alabilir miyiz?
Faik ÖZTRAK- Şimdi Sefalet Endeksi’nin en önemli parametrelerinden biri işsizlik. Ülkemizde bugün itibariyle 9 milyondan fazla işsiz var. Geçen yılsonunda bu 10 milyonu geçmişti. İşsizlerimizin sayısı 101 ülkenin nüfusundan fazla. Yine dünyada en yüksek enflasyona sahip 15 ülkeden biriyiz. Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki makas hiç bugüne kadar görmediğimiz biçimde açılmış vaziyette. Yüksek işsizlik, yüksek enflasyon fakir fukarayı daha da eziyor. Gelir dağılımını daha da bozuyor. Bunu engelleyebilmek için ortada ciddi bir program olması lazım. Yine bu programı uygulayacak güven veren bir yönetim olması lazım. Böyle bir yönetim işbaşına gelmeden ne yazık ki, bu sıkıntıları yaşamaya, bu göstergelerin daha da kötüleşmesini izlemeye devam edeceğiz.
Soru- Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan CHP’lilerden kendisine gelen eleştirilere yönelik olarak “Partim beni nasıl durduracak” çıkışında bulunmuştu. Bu çıkış Genel Merkezde nasıl bir yanıt buldu?
Faik ÖZTRAK- Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan görevinin başında, çalışmaya devam ediyor.
Soru- Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarıyla ilgili bu soru… CHP’nin adaylık için eski AK Partili Mehmet Şimşek’le görüştüğü iddia edildi bu iddialar doğru mu?
Faik ÖZTRAK- Şimdi iddianın ortaya atıldığı kanal CNN Türk. Bugün bu soruyu soran kanallar ise neredeyse havuz medyasının tamamı. Manzara açık, öyle görünüyor ki, saraydan ellerine kendilerinin çalıp kendilerinin oynayacağı bir senaryo verilmiş. Bunun üzerinden yeni bir suni gündem harekatı başlatmaya, milletin asıl gündemini çalmaya çalışıyorlar. Allah akıl fikir versin başka bir şey söylemeye gerek yok.
Teşekkür ediyorum.
|