“MİLLET HELALLEŞMEK İÇİN DEĞİL, HESAPLAŞMAK İÇİN SANDIĞI BEKLİYOR”
“MERKEZ BANKASI’NDAN 128 MİLYAR DOLARI BUHARLAŞTIRDILAR”
“LA CASA’DA ZATEN NO PAPEL”
CHP Sözcüsü Öztrak, Erdoğan Şahsım Hükümetinin benzer ülkeler içerisinde, milli gelire oranla vatandaşlarına en az destek veren üç hükümetten biri olduğunu belirterek, “Dükkânını kapat dediğiniz esnaf, lebalep kongrelerinize, cenazelerinize, iftarlarınıza bakıp dişini sıkıyor. Helalleşmek için değil, hesaplaşmak için biran evvel sandığı bekliyor” diye konuştu.
Merkez Bankası net rezervlerinin Nisan ayı sonu itibariyle eksi 45 milyar dolar olduğunu ifade eden Öztrak, “Ünlü İspanyol dizisi La Casa De Papel’in Türkiye versiyonu çekilecekmiş. O dizi Türkiye’de çoktan çekildi. Dizinin ismi de ‘La Casa’da Zaten No Papel’ kondu. Merkez Bankası’nın kasasına fare düşse kafası yarılır. Merkez Bankası kasasını kurutanlar, 128 milyar doları yok yere eritenler, şimdi üç beş dolar için yüzlerce takla atıyorlar” dedi.
Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçıldığını söyleyen Öztrak, “Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Merkez Yönetim Kurulu toplantımız biraz önce bitti. Bugün toplantımızda, vatandaşlarımızı ezen ekonomik krizi, derinleşen devlet krizini, yönetilemeyen salgın krizini, bunların iç içe geçmesiyle ortaya çıkan buhranı değerlendirdik. Bu buhrandan yurttaşlarımızı salimen çıkarmanın yollarını da konuştuk. Bugün acı bir haber aldık. Partimizden Erzincan Merkez İlçe Mollaköy Belde Belediye Başkanı Kemal Şengül Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Belediye Başkanımıza Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve tüm CHP ailesine, hemşerilerine başsağlığı diliyoruz.
KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ÇOBAN ATEŞİ
Toplantı gündemimizle ilgili görüşlerimizi paylaşmadan önce, geçtiğimiz hafta sonunda başlayan ve bu hafta sürecek, Milli Kurtuluş tarihimiz açısından önemli günleri burada anmak istiyorum. İlki 15 Mayıs 1919… Yani geçtiğimiz Cumartesi. Gazeteci Hasan Tahsin’in emperyalistlerin İzmir’e çıkarıldıkları işgalci Yunan kuvvetlerine, şanlı direnişimizi başlatan ilk kurşunu attığı gün… Bu, aynı zamanda; “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan sonrası bize düşer” diyen efelerin, evladını sırtına alıp, ay ışığında kağnılarla cephelere mermi taşıyan anaların, yokluklar içinde bir milletin, Kurtuluş Savaşı’nın çoban ateşini yaktığı gün…
KURTULUŞU MİLLETİN SİNESİNDE ARADILAR
Yine 16 Mayıs 1919… Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’in işgalinin hemen ardından Milli Mücadeleyi başlatmak için 18 arkadaşıyla birlikte Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıktığı gün… Ve 19 Mayıs 1919… Atamızın Samsun’a ayak basarak, Kurtuluş Mücadelemizi fiilen başlattığı gün… Kurtuluşu emperyalistlerin kucağında ve himayesinde değil, milletin tertemiz sinesinde arayanların “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek harekete geçtikleri gün… Cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Büyük Atatürk, Partimizin 4. Büyük Kurultayı’nı açış konuşmasında verilen bu mücadeleyi şöyle anlatıyor: “Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet… Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa deyimi…”
19 MAYIS KUTLU OLSUN
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucuları, milli mücadeleyi başlattıkları 19 Mayısı, gençlerimize bayram olarak ithaf etmişlerdir. Bu, ülkemizin kurucu babalarının, ülkemizin gençlerine duydukları güvenin göstergesidir. Bu vesileyle, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu toprakları bize vatan kılmak için canlarını ortaya koyan tüm kahramanlarımızı bir kere daha saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.
1967 SINIRLARI TEMELİNDE İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM
Bir başka bayramı Ramazan bayramını da bu hafta ardımızda bıraktık. Geçtiğimiz Ramazan bayramını, dışarıdaki ve içerideki gelişmeler nedeniyle, maalesef huzur içinde kutlayamadık. İsrail’in Filistinlilere yönelik şiddeti Bayram boyunca dinlemedi. Gazze’de yaşananlar, hepimizin, dünyada haktan hukuktan yana olan herkesin, kalbini parçaladı, vicdanını yaraladı. Bölgede kadın ve çocuklar başta olmak üzere, yaşanan sivil can kayıpları dehşet verici boyutlara ulaşıyor. Orada çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Filistin, Ortadoğu’nun kanayan yarasıdır. Bu yaranın kapanmasının formülü bellidir: 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm. Bu sağlanmadan ne İsrail ve Filistin, ne de bölge huzura kavuşabilir. Biz bir kez daha, İsrail’in uluslararası hukuku yok sayan saldırılarını kınıyor, Filistinli kardeşlerimizin acılarını paylaşıyoruz. Bölgenin bir an evvel barışa kavuşmasını istiyoruz.
HALA İHVAN HAYALLERİ KURUYORLAR
Tüm bunlar yaşanırken, BOP Eş Başkanı Erdoğan Şahsım Hükümetinin dış politikadan, iç politikaya rant devşirme çabalarını da hayret ve ibretle izliyoruz. “Ümmet bizden liderlik bekler” diyen Dışişleri Bakanı’nın sözleri, hala İhvan hayalleri kurduklarını, gerçeklerden ne kadar kopuk olduklarını ortaya koyuyor. Oysa bu boş hayaller, Türkiye’yi bölgede bir başına bıraktı. “Ümmete liderlik edeceğiz” diye, milleti perişan ettiler. Mısır’dan, Suudi Arabistan’a kadar, aynı ümmete mensup, tüm ülkelerle ve sınır komşularımızla kavgalı olduk. Şimdi bu ülkelerle arayı düzeltmek için, Rabia işaretini dahi “Dört çay” demek için kullanır oldular. Ama tüm bu başarısızlıklardan hala da ders almıyorlar. Tavsiyemiz artık bu boş hayalleri bırakın, gerçekçi olun. Boşa kürek çekmeyin. BM Genel Kurulunun Başkanlığını yapan milletvekiliniz Volkan Bozkır’dan, gerektiği gibi yararlanın. Unutmayın, sizin bencilliğinizin ve beceriksizliğinizin ve kifayetsizliğinizin bedelini, hep bu asil millet ödüyor.
BAYRAAM TATSIZ GEÇTİ
Erdoğan Şahsım Hükümeti, Bayramda milletimizin ağzında ne tat, ne de tuz bıraktı. 1.500 lira olması gereken ikramiyesinden, 400 lirası kesilen emeklilerimiz, ağız tadıyla bayram kutlayamadı. Kendileri lebalep kongreler yaptıktan sonra, salgın azdı, ondan sonrada destek vermeden kapattıkları esnaf maalesef bayram kutlayamadı. Kapatılan Pazar yerleri nedeniyle, ürünü tarlada kalan çiftçi, iş yapamayan pazarcı esnafı, üç otuz paraya ücretsiz izne gönderilen işçi, kapanmada evine rızık götüremeyen, gündelikle çalışan emekçilerde, bu yıl maalesef ağız tadıyla bir bayram kutlayamadılar.
BAYRAM VATANDAŞA DEĞİL, YANDAŞA
Bu ülkede bayram fakir, fukaranın neyine… Bayram Erdoğan Şahsım hükümetinin yandaşlarına… Bayram, Sarayın yandaş müteahhitlerine… Eve kapatılan vatandaş, köprüden, tünelden, otoyoldan geçmedi, havaalanlarından uçmadı. Ama bu ülkeye 40 yıl vergi ödeyen esnafa verilmeyen destekler, 17 günlük kapanma döneminde milletin vergi gelirlerinden bu Saray müteahhitlerinin cebine akmaya devam etti. Nisan ayı bütçe rakamları bugün açıklandı. Yılın ilk 4 ayında, “Milletin cebinden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz” dedikleri döviz garantili projeler için 10 milyar 297 milyon lira bu müteahhitlere ödenmiş. “Hiç olmazsa bu son kapanmada, mücbir sebep nedeniyle bu garantileri ödemeyin, erteleyin, kapanmadan zarar gören vatandaşa, doğru düzgün destek verin” dedik. Ama bir türlü sözümüzü dinletemedik. Halbuki İstanbul Havalimanı’nda işletmeci konsorsiyumun devlete vereceği kira, mücbir sebep denerek, 2024’e ertelendi. Yetmedi üstüne birde 2 yıl ilave işletme süresi verildi. Demek ki olağanüstü durumlarda, bu gibi değişiklikleri yapmak mümkün. Ama neden bu mücbir sebep, sadece yandaş dara düşünce uygulanıyor? Yoksa dolarla, avroyla garanti verdiğiniz projelerin sözleşmelerine, devlet lehine mücbir sebep maddesi koymayı unuttunuz mu, koymadınız mı? Bedelini milletin ödediği, bu sözleşmeleri neden gizliyorsunuz? Bu sözleşmeleri kimler hazırladı? Kimler imzaladı?
YANDAŞIN SIRTINDAN MÜTEAHHİT ZENGİN EDEN DÜZEN
Vatandaşın sırtından müteahhit zengin eden, bu düzeni kimler kurdu? Ne güzel diyor Mahzuni Şerif: Yoksulun sırtından doyan doyana, bunu gören yürek nasıl dayana, yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Bugün, Âşık Mahzuni Şerif’in vefatının yıl dönümü… Kendisini bir kere daha saygı ve rahmetle anıyoruz.
SIRA HELALLİK İSTEMEYE GELDİ
İşte “yiğidi kuru soğana muhtaç eden” bu düzenin mimarı Erdoğan, şimdi çıkmış, desteksiz kapanma sonucunda mağdur ettiği milletten “Helallik” istiyor. Bu hükümet; vatandaştan istemek, vatandaştan esirgediğini de, yandaşa vermek konusunda çok mahir… Millete beş maskeyi bile bedava veremediler. Kapattıkları işyerlerine, işsiz bıraktıkları vatandaşlara, bütçeden destek ödemediler. Ama vatandaştan, “Yastık altındaki dolarını, altınını” istemeyi bildiler. Sonra salgının başında millete IBAN gönderip, “para” da istediler. Ardından milletten “daha fazla fedakârlık”, “Daha fazla sabır” da talep ettiler. Şimdi de, perişan ettikleri milletten, “helallik” istemeye sıra geldi.
MİLLET HELLALLEŞMEK İÇİN DEĞİL, HESAPLAŞMAK İÇİN SANDIĞI BEKLİYOR
Ama millet sizin ne yaptığınızı görüyor. Benzer ülkeler içerisinde, milli gelire oranla vatandaşlarına en az destek veren üç hükümetten biri olduğunuzu görüyor. “Dükkânını kapat” dediğiniz esnaf, lebalep kongrelerinize, cenazelerinize, iftarlarınıza bakıp dişini sıkıyor. Helalleşmek için değil, hesaplaşmak için biran evvel sandığı bekliyor. Bir de sandığı beklemeye takati kalmayan, canına kıyan, davası divana kalan vatandaşlarımız var. Desteksiz bıraktığınız için canına kıyan yurttaşlarımızdan, onların analarından, babalarından, eşlerinden, çocuklarından sevenlerinden, nasıl helallik isteyebileceksiniz?
FATURA YİNE ESNAFA ÇIKTI
Ankara Kahveciler Odası Başkanı; “Bu esnaf ve zanaatkâr size 19 sene oy verdi, ama 14 ay bizi idare edemediniz, haklarımızı helal etmiyoruz” diye isyan ediyor. Afyon’da da esnaf ve sanatkar, “Yaptığınız adaletsizlikleri unutmam, yaptığınız köprülerden ücretle geçebilirsiniz, ama sırat köprüsünden bizlerle helalleşmeden geçemeyeceksiniz” diyerek saray ve şürekâsına ültimatomu çekiyor. Trabzon’da lokantacı esnaf batmış, bayramda çikolata isteyen kızına, Erdoğan Şahsım Hükümetini ve ortağını gösterip, “Çikolatanı bunlar yedi kızım” diyor. Esnafa 15 aydır doğru düzgün destek vermiyorsunuz. En son lebalep kongrelerinizle salgını yeniden patlattınız. Ülkeyi 17 gün boyunca tekrar desteksiz kapattınız yine destek vermediniz. Şimdi dün gece yayınladığınız son kademeli normalleşme genelgesiyle de, yarım yamalak iş yapıp esnafı yeniden perişan ettiniz. Faturayı yine lokantalara, kahvehanelere, kafelere ve tüm esnafa kestiniz.
BİZ SÖYLEDİK, HÜKÜMET KULAĞINA YATTI
“Esnafımızın istiap haddi doldu. Yeni bir kapanmaya dayanamaz” dedik. Kapanma kararından hemen önce. Hükümete, esnaf ve ihtiyaç sahipleri yurttaşlarımız için, “Sen Sağlığını Koru, Ben Sana Bakarım Türkiye’m” paketi önerdik. Esnafın borçlarının faizsiz ertelenmesinden, esnafa dişe dokunur, ciddi gelir ve ciro destekleri verilmesi de dâhil, 18 tedbir açıkladık ama Erdoğan Şahsım Hükümeti kulaklarının üstüne yatmaya devam etti. Esnaf artık Erdoğan Şahsım Hükümetine, “Boş sözü bırak, karşılıksız hibe desteği ver” diyor. “Tüm borçlarımı faizsiz yılsonuna kadar ertele” diye de ekliyor. Esnaf artık kararını vermiş. “Destek yoksa, helallik de yok” diyor.
MİLYONLUK UÇAKLAR, LÜKS ARAÇLARDAN KONVOYLAR
Millet sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmışken, Erdoğan’ın bir milletvekili de çıkmış, “3 tane 50 milyon dolarlık uçaktan ne olacak? Bu itibardır” diyor. Bir kere Cumhurbaşkanlığının, 3 tane değil, 4 tane değil, 5 tane değil, bilinen tam 8 uçağı var. Bunu biz söylemiyoruz. Bunu bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylüyor. Bir başka husus; Meclis Başkanı Tekirdağ’a gidiyor. Ucu görünmeyen lüks araç konvoyuna bakan bir hemşerimin, “Breeee… Bu ne be yaa?” diye ağzı açık kalıyor. İtibardan tasarruf etme. Debdebeden, şatafattan taviz verme. Sonuç? Sonuç şu: Milletimiz dar gününde kendini unutanları, vatandaşın parasıyla tatlı hayat yaşayanları biliyor, helalleşmek için değil, hesaplaşmak için biran evvel sandığı bekliyor.
TÜRKİYE EKONOMİSİ EN KIRILGAN
Millete hak ettiği desteği vermeyen Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin, tek bildiği ülkeyi de devleti de borca batırmak. Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre, 2021’in ilk üç ayı ile 2020’nin aynı dönemi arasında, toplam borcumuzun yani devletin, vatandaşın, iç – dış şirketlerin, bankaların toplam borcunun milli gelire oranı, 19 puan artarak yüzde 163’e çıkmış. Salgın döneminde G-20’nin gelişen ekonomileri arasında, Brezilya ile beraber, borcu en hızlı artan ülke Türkiye olmuş. Yine büyük bir Uluslararası Banka 25 akran ekonomi içinde, Türkiye’nin sermaye akışında yaşanacak ani bir duruş karşısında, kırılganlığı en yüksek ekonomi olduğunu açıkladı. Bununda en önemli nedenlerinden biri, kısa vadeli dış borcuna göre, rezervlerimizin çok düşük kalması, en yetersiz ekonomi olmamız. Şimdi biz de soruyoruz; 128 milyar dolar döviz rezervimizi yok yere heba ederek, ekonomiyi bu hale getiren Erdoğan Şahsım Hükümetine, bu millet hakkını nasıl helal edecek?
KASADA NO PAPEL
Şimdi öğreniyoruz ki, ünlü İspanyol dizisi, La Casa De Papel’in Türkiye versiyonu çekilecekmiş. O dizi Türkiye’de çoktan çekildi. Dizinin ismi de “La Casa’da Zaten No Papel” kondu. Merkez Bankası’nın kasasına fare düşse kafası yarılır. 30 Nisan itibariyle net rezervler eksi 45 milyar dolar. Merkez Bankası kasasını kurutanlar, 128 milyar doları yok yere eritenler, şimdi üç beş dolar için yüzlerce takla atıyorlar.
VATANDAŞ ÖZ YURDUNDA PARYA OLDU
Turistten gelecek üç beş dolara bel bağladılar. Kendi vatandaşını öz vatanında parya yapıp, ölçüyü, izanı, utanmayı hepten unuttular. Dışişleri Bakanı, “Turistin göreceği herkesi aşılayacağız” diyerek, Alman Bakanın yanında ülkesini rezil eder. Hazine ve Maliye Bakanı, “Tam kapanmayı turizm için yapıyoruz” der. Turizm Bakanı rezalet çıtasını Everest’in zirvesine çeker. Çektirdiği filmde, kendi vatandaşlarının yüzüne “Keyfinize bakın, ben aşılandım” diye maske taktırır, milleti damgalar. Milleti doğru dürüst aşılamayacaksınız, ama milleti aşağılamaya cüret edeceksiniz. Emperyalizme diz çöktürerek kurulan bir ülkeye, bu onurlu mirasın sahibi asil bir millete, atanmış bir Bakan, müstemleke vatandaşı muamelesi nasıl yapar? Millet sert tepki gösterince de, daha önce yaptıkları çizgi filim gibi, bu filmi de apar, topar vizyondan kaldırdılar. Siz çektiğiniz filmleri vizyondan kaldırsanız da, yaptıklarınız milletin aklından silinmiyor. Millet helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
KABİNE DEĞİL, PATRONLAR KULÜBÜ
Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz dediniz. AK Partili eski bakanları şirket yönetim kurullarına doldurdunuz. Şirket yönetim kurullarından da, Devlete, Bakan transfer ettiler. Kabine maşallah kabine değil; patronlar kulübü. Sağlık Bakanı hastane sahibi, Milli Eğitim Bakanı özel okul sahibi, Turizm Bakanı otel zinciri sahibi… Eski Ticaret Bakanı da dezenfektan şirketi sahibiydi. Hal böyle olunca, devlet işleriyle, şirket işleri de birbirine karışıyor. Turizm Bakanı, Bodrumda arazisi devlete ait lüks bir oteli, kendi şirketine tahsis ediyor. Kıyamet kopması gerekiyor ama Erdoğan Şahsım Hükümeti üç maymunu oynuyor. Milletimiz tam bunu unutmamışken. Kendi firmasından, kendi bakanlığına dezenfektan satan, bunu da açık açık kabul eden bir Bakanı daha önce bu ülkede hiç görmediği bir manzarayı birden görüveriyor. Ama nüfuz suiistimali yapan bu eski bakan hakkında kendi firması için hala bir yasal süreç başlatılmıyor. Bakan elini kolunu sallayarak geziyor.
PEKCAN HAKKINDA HEM ARAŞTIRMA HEM SORUŞTURMA İSTEYECEĞİZ
Biz bu Bakan hakkında, bu hafta bir Araştırma Önergesi vereceğiz mecliste. Ardından da Meclis Soruşturması açılması için, TBMM’ye bir önergeyi imzaya açacağız. Bu önergeyi verebilmemiz için, Yeni Anayasaya göre 301 imzaya ulaşmamız gerekiyor. Buradan tekrar çağrıda bulunuyoruz. AK Partili ve MHP’li milletvekillerine sesleniyoruz. Gelin bu önergemize imzalarınızı atın. Bu önerge, milletvekillerimiz için, ahlaki bir turnusol kâğıdıdır. Bunun sonunda, kim ak koyun, kim kara koyun ortaya çıkacaktır. Herkes bilmelidir ki, milletimiz yapılan yolsuzlukları, arsızlıkları görüyor. Helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sabırsızlıkla sandığı bekliyor.
KAPANMA DÖNEMİNDE FIRSAT KAÇTI
Lebalep kongrelerin ardından, salgın yeniden patladı. Ardından aşısı yani tedavisi olan bir hastalık yüzünden, 14 bin 298 yurttaşımızı kaybettik. Allah Aşkına! Kaybolan tüm bu canlarımız için, hangi yüzle, kimden, nasıl helallik isteyeceksiniz? Salgınla mücadelede en önemli silahımız aşı, ama elimizde aşı yok. Sağlık Bakanlığı Çin’den yeni bir parti aşı geldiğini açıklıyor. Onun da kaç doz olduğu meçhul. Aşılama hızımız giderek düşüyor. “Günlük 1,5 milyon doz aşı yapabiliriz” diye çıkılan yolda, tam kapanmada günde ancak ortalama 197 bin doz aşı yapılabildi. Geçen bunca zamana rağmen, nüfusun ancak sekizde biri çift doz aşı yaptırabildi. Şuan tam kapanma döneminde hem salgının sönmesi, hem de hızlı aşılama için uygun bir fırsattı geçtiğimiz tam kapanma dönemi. Ama olmadı. 13 Mayıs’ta günlük doz sayısı 53 bine kadar düştü.
SALGIN EĞİTİMİ DE VURDU
Salgın sadece sağlığı ve ekonomiyi vurmuyor. Eğitimi de vuruyor. Öğretmenler ve okul çalışanları için aşı randevuları çok geç açıldı. Randevusunu alabilen eğitim çalışanları, eğitim camiasının yarısı bile değil. Uzaktan eğitime ulaşmak büyük sıkıntı çocuklarımız eğitimde giderek geriliyor. Ülkemizin geleceğini göz göre göre yitiriyoruz. Kaybolan koskoca bir nesil için, kimden, nasıl, hangi yüzle helallik isteyeceksiniz?
ORGİNİZE SUÇ ÖRGÜTLERİ CUMHUR İTTİFAKI’NIN ÜÇÜNCÜ AYAĞI
Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, artık ülkeyi yönetemiyor. Getirdikleri ucube rejimin sebep olduğu, devlet krizi her geçen gün büyüyor. Yasaya ve anayasaya aykırı genelgelerle “Beylere göre yasaklar”, İçişleri Bakanı’nın keyfine göre, suçlar uyduruluyor. Anayasamıza göre ancak gerektiğinde, kanunla sınırlandırılabilecek temel hak ve hürriyetler, Genelgelerle, İl Hıfzıssıhha Kararlarıyla sınırlandırılıyor. Organize suç örgütü elebaşları, Cumhur ittifakının üçüncü sacayağı olmuş. Cumhur İttifakı, Cürüm İttifakı’na dönüşmüş.
ARSIZLIĞIN BU KADARINA PES
Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçılıyor. Sayın Erdoğan; soruyoruz size hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Hani bu ülkede mafya dönemi bitmişti? Maşallah yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oluyor. Saray ve şürekâsı, bu skandallar karşısında ezberlerini hiç bozmuyorlar ama. Ellerine yüzlerine bulaşan pisliği, utanmadan, sıkılmadan muhalefete sıçratmaya uğraşıyorlar. Arsızlığın bu kadarına da pes dedirtiyorlar. Hiç kusura bakmayın, “Akademisyenlerin kanlarında duş alacağız” diyen, AK Parti için mitingler yapan, oy isteyen, Erdoğan’la fotoğraf karelerine giren, Erdoğan’a “Tayyip Abi” diye hitap eden, şerefli Türk polisini, kendisine koruma tahsis ettiğiniz suç örgütü elebaşısıyla sorunlarınızı kendiniz halledin. Biz suç örgütlerinin de, onlarla iş tutanların da karşısındayız. Bizi bu işlere sokmayın. Ama size tek bir tavsiyemiz var: Cumhuriyet Savcılarını göreve davet edin. Bizi dinlemiyorsanız, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Eski Adalet Bakanı Sn. Cemil Çiçek’in sesine kulak verin. Ama bakıyoruz yine AK Partili milletvekilleri ekranlarda, “Bu kişinin sözüyle nasıl harekete geçelim. Cumhurbaşkanımız gereğini yapar” diye Savcılığın işini de Saraya havale etmeye kalkıyorlar. Herkes bilsin ki, millet patlayan kanalizasyondan ortaya saçılan pislikleri görüyor. Helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sandığın derhal önüne gelmesini istiyor.
KAVANOZA KAPATILMIŞ ÖRÜMCEKLER GİBİ
Ülkemiz Tek Kişilik Vesayet Rejimi hayata geçtiğinden beri başını krizlerden kaldıramadı. Erdoğan şahsım hükümetinin yönetiminde, 2018 Temmuz’undan bu yana sürekli ağırlaşan bir krizin içerisinde, millet yönünü ve umudunu kaybetti. Bizler Saray efradı gibi fildişi kulelerde oturup ahkâm kesmiyoruz. Devleti bilen, tecrübeli ve liyakatli kadrolarımızla, Edirne’den Hakkâri’ye, vatandaşlarımızla beraberiz. Dertleri dinliyoruz. Çözümün ne olduğunu anlatıyoruz. Anlatmaya da devam edeceğiz. Türkiye, Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, yönetilmiyor, savruluyor. Bu metal yorgunu yönetim vatandaşın sırtında artık her geçen gün daha da ağırlaşan bir yüktür. Ünlü yazar Zweig’ın tabiriyle, “Kavanoza kapatılmış örümcekler gibi sürekli birbirini yiyen” hükümet ve ittifak ortaklarının, millete verecek bir şeyi kalmamıştır. Bu “toksik ittifak” ülkemizin geleceğini zehirlemektedir. Yolunu kaybetmiş, kendi ikbali ve itibarından başka bir şey düşünmeyen kadrolar, milletimizin cebini de tenceresini de boşaltıyor. Döviz rezervlerimizi buharlaştırıyor. Ülkemizi borca batırıyor. Milletimizi faiz lobilerinin, emperyal güçlerin karşısında savunmasız bırakıyor.
SORUNLAR BÜYÜK AMA ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL
Sorunlarımız büyük ama çözümsüz değil. Biz Türkiye’nin potansiyeline inanıyoruz. Milletimize güveniyoruz. Daha önceki krizlerde, doğru ilaçla, yetenekli kadrolarla, ülkemizi kısa sürede ayağa kaldıran, tecrübeli kadrolar bizde. Biz diyoruz ki, yeni kurallarla, yeni kurumlarla ve yeni kadrolarla, Türkiye sadece Ortadoğu ve Orta Asya’nın değil, Avrupa’nın da yıldızı olabilecek bir ülkedir. Biz, ülkemizi yeniden düze çıkarmak, bu iktidarın milletimizden aldığı her şeyi milletimize iade etmek, geri vermek için hazırız. Saray ve şürekâsı, hesabı ödemeden masayı devirmeye kalkmasın. Milletimizden helallik istemek için değil, hesabı ödemek için, sandığı getirsin artık vatandaşın önüne koysun.
Benim söyleyeceklerim bu kadar, şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Efendim anayasa çalışmaları ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme yönelik çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. CHP’nin çalışması ne durumda? Millet İttifakı ortaklarıyla, Saadet Partisi’yle, İYİ Parti’yle bir görüşme gerçekleşecek mi? Kısa zaman içerisinde CHP kanadından bir açıklama gelecek mi?
Faik ÖZTRAK- Yeni anayasa çalışmalarımız tamamlandı, bugün tartıştık. İlk Parti Meclisinde de ele alınacak. Tabi tüm muhalefet partilerinin güçlendirilmiş parlamenter sistem çerçevesinde anayasa çalışmalarını yürütmesi son derece değerlidir. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum. Tabi ki, biz de anayasa değişikliğiyle ilgili, sistem değişikliğiyle ilgili görüşlerimizi açıklayacağız.
Soru- Sayın Kılıçdaroğlu, HDP’yi ayrı tutarak Millet İttifakı’nda yer alan isimlerin, liderlerin seçim sonrası hangi görevlerde yer alacağı seçim öncesi açıklanmalı demişti. “Seçmenin karşısına net bir tabloyla çıkılmalı” ifadesini kullanmıştı. Bu konuda biraz daha detay verebilir misiniz? Görüşülüyor mu ya da görüşmeler hangi aşamada?
Faik ÖZTRAK- Her şeyden önce bizim tabi Millet İttifakı adına konuşmamız doğru olmaz. Sayın Genel Başkanımız kendi görüşlerini paylaşmıştır. Millet İttifakı liderlerinin yönetimde yer almasının milletimizin güvenini arttıracağını söylemiş ve temennide bulunmuştur. Bu Sayın Genel Başkanımızın bir temennisidir.
Soru- Eski ve mevcut CHP’li milletvekilleri olası bir CHP ya da Millet İttifakı iktidarında HDP’ye bakanlık verilebileceğini söyledi. HDP’ye bakanlık verilmesi hususunda CHP’nin bakış açısı nedir?
Faik ÖZTRAK- Millet İttifakının ortakları bellidir. Tüm kamuoyunun bildiği gibi HDP, Millet İttifakı’nın ortağı değildir. Bunun bilinmesine rağmen bu konuların gündeme getirilmesinin hiçbir anlamı yoktur.
Soru- Meclis’te yapılacak HSK seçimleri için AK Parti Millet İttifakı’na 2 üye teklif ettiğini açıkladı. Perşembe günü karma komisyonda başlayacak seçimler için CHP’nin tutumu ne olacak? Önerilen 2 üyelik kabul edilecek mi?
Faik ÖZTRAK- Bizim için önemli olan yargıyı bağımsız ve tarafsız hale getirecek şekilde kurumların oluşmasıdır. O makama liyakatli ve ehliyetli isimlerin getirilmesidir. Grup Başkanvekillerimizin arasındaki görüşmeler bildiğim kadarıyla hali hazırda devam etmektedir. Onun için daha başka bir şey söylemeyeceğim ama görüşmeler devam ediyor.
Teşekkür ediyorum.
|