SARAY FAİZ-ENFLASYON İLİŞKİSİNİ ÖĞRENSİN DİYE MİLYARLARCA DOLAR GİTTİ
SİYASİ OPERASYONLA, ABD’YE VERDİĞİ SÖZÜN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR
ZARRAB’IN KURYESİNİN İDDİALARINI ARAŞTIRACAK SAVCI YOK MU?
İSTİHDAM VE KATMA DEĞER YARATAN BAŞIMIZIN TACIDIR
AMA TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMİN KANINI EMENDEN HESAP SORARIZ
HALK TV’YE YAPILAN OPERASYONU KINIYORUZ
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine ilişkin düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
ERMENİSTAN’IN TUTUMU KABUL EDİLEMEZ
Ülkemiz ve içinde bulunduğumuz coğrafya, çok kritik bir dönemden geçiyor. Dün de maalesef doğu sınırlarımızda, bir başka kriz yeniden alevlendi. Ermenistan, uluslararası hukuka aykırı olarak, Azerbaycan ile olan ateşkesi bir kere daha bozdu. Azeri yerleşim yerlerini ve sivilleri hedef aldı. Ermenistan’ın bölge barışını tehdit eden bu tutumunu kabul edemeyiz. Bu, uluslararası hukukun açık ihlalidir. Bu, terördür. Yukarı Karabağ’daki Ermenistan işgali, zaten bölgemizde kanayan bir yaradır. Yıllardır süren bu işgal, hem bölge güvenliğini hem de refahını tehdit etmektedir.
ÖNCELİK ERMENİSTAN’IN ASKERLERİNİ GERİ ÇEKMESİ
Çatışmaların yaşandığı coğrafya, ülkemizin Kafkasya’yla bağlantısı için stratejik önemdedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattı gibi önemli uluslararası stratejik tesisler çatışma bölgesine yakındır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti olarak, olayları tüm boyutlarıyla, dikkatlice değerlendirmeliyiz. Meselenin uluslararası hukuk zemininde çözümü için Azerbaycan’a her türlü desteği vermek zorundayız. Yukarı Karabağ meselesinin barışçı yollarla çözümü için öncelik bellidir: Ermenistan, daha önce işgal etmiş olduğu bölgelerden, askerlerini derhal geri çekmelidir.
AZERBAYCAN’IN ACISI BİZİM ACIMIZDIR
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yaşanan saldırıda şehit olan Azeri kardeşlerimize bir kere daha Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Azeri kardeşlerimizin ve Azerbaycan’ın acısı bizim de acımızdır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak kalbimiz, dualarımız ve desteğimiz Azeri kardeşlerimiz ve Azerbaycan Cumhuriyeti’yle beraberdir.
MAZİNE GÜLLE ATSAN, İSTİKBAL SENİ TOPA TUTAR
Türkiye, pek çok cephede birden sıkışma riskiyle karşı karşıya. Suriye’de; ABD ve Rusya, sınırımızın hemen yanında bir terör koridorunu ilmek ilmek örüyorlar. “Türkiye’nin PKK/YPG’ye saldırmayacağını” ABD’nin bölgedeki özel temsilcisi James Jeffrey açıklıyor. Peki, ülkeyi yönetenlerin bu vahim iddiaya karşı sesleri çıkıyor mu? Hayır. Ege’de; Yunanistan, Lozan’a aykırı şekilde, burnumuzun dibindeki adaları silahlandırıyor, kendisine ait olmayan adacıkları işgal ediyor. Ülkeyi 18 yıldır yöneten hükümetin Savunma Bakanı, bu durumun yeni farkına varıyor. Doğu Akdeniz’de; Fransa yanına AB’yi ve diğer bölge ülkelerini de alarak, bizi kıyılarımıza sıkıştırmaya çalışıyor. 18 yıllık iktidarın kifayetsiz Dışişleri Bakanı ise işini yapıp, diplomasiyle hasım azaltacağına, ülkemizin tapu senedi Lozan’la uğraşıyor. Azeri kardeşlerimizin çok güzel bir atasözü var: “Mazine gülle atsan, istikbal seni topa tutar.” 18 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar. Cumhuriyetimizle ve cumhuriyeti kuran kadrolarla kavga etmekten bıkmadılar.
SARAY ÖNLEM ALACAĞINA SİYASİ ÖMRÜNÜ UZATMAYA ÇALIŞIYOR
Buradan Saraya bir kere daha altını çizerek söylüyoruz: Ülkemizi, dış politikada ve ekonomide içine düşürdüğünüz ateş çemberinden nasıl çıkaracağınıza kafa yorun. Uluslararası ilişkilerde yalnızlığımızı bitirip askerimizin üzerindeki yükü azaltmak için, başta Suriye, Mısır ve İsrail ile diplomatik ilişkileri derhal başlatın. Dışarıda işleri kolay kılmak için içeride gerginliği azaltın, dış politikaya ihvan gözlükleriyle bakmaktan ve dış politikayı iç siyasete malzeme etmekten artık vazgeçin. TBMM’yi milli meselelerin çözüm adresi haline getirin. Ama Saray, ülkeyi ve milleti rahatlatacak bu önlemleri almak yerine siyasi ömrünü uzatmaya çalışmakla meşgul… Koltuğunu korumak için her yolu mubah görüyor.
ABD’YE VERDİĞİ SÖZÜN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR
“Suriye’de artık PKK/YPG terör örgütüne saldırmayacağız” diye Amerika’ya söz veren Saray, 6 yıl önceki Kobani olayları üzerinden, içeride HDP’ye siyasi operasyon düzenleyerek bu rezaletin üstünü örtmeye ve “şahsım devletine” muhalefet edenlere gözdağı vermeye çalışıyor. 6 yıldır süren, Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olduğuna dair kararlar verilmiş, beraatlarla sonuçlanmış bir dava yeniden açılıyor. İnsanlar tutuklanıyor. Şimdi insan soruyor tabi 6 yıldır nerelerdeydiniz? 6 yıl boyunca bu devletin polisi, savcısı buna ilişkin suçlarla ilgili bilgileri, belgeleri toplayamadı mı?
SİYASİ OPERASYONUN AMACI AÇIK
Daha birkaç gün önce düğününden çıkıp, eşiyle apar topar saraya koşan Saray savcısının eliyle başlatılan bu siyasi operasyonun amacı gayet açıktır. Her şeyden önce “Borç alanın emir aldığını” ve bu çerçevede, PKK/PYD’ye ABD zoruyla verilen operasyon yapmama güvencesini gözlerden kaçırmak… İçeride zaten daralmış demokratik zemini daha da daraltmak, ülkeyi kutuplaştırarak yönetmek… Böylece siyaseten bitmiş ömürlerini mümkün olduğunca uzatabilmek. Ama bunları yaparken ülkenin bölünmezliğini ciddi ölçüde tehlikeye attıklarının da farkında bile değiller ya da umursamıyorlar. Ülkemiz bu müflis bezirgân siyasilerin elinde oradan oraya savruluyor.
İDDİALARI ARAŞTIRACAK YÜREKLİ BİR SAVCI ARANIYOR
Zamanında bazı Bakanların “Önüne yatarım” dediği Reza Zarrab’ın kuryesi, Amerika’da konuştu. Kurye, “Zarrab’ın Türkiye’de 800 milyon dolar rüşvet dağıttığını” açıkladı. İddiaya göre bu rüşvetin büyük bir kısmı tek bir kişiye gitmiş. Kim bu 10 milyonlarca doları alan kişi? MASAK ne yapıyor? Bu iddiaları araştıracak, Türkiye’de yürekli bir savcı yok mu? Neden dışarıda bir kez daha aleniyet kazanan bu iddialar, içeride yerli medyada yeterince yer almıyor?
HALK TV’YE YAPILAN OPERASYONU KINIYORUZ
Kirli bir medya düzeniyle, “Her türlü pisliğin üstünü örteriz” diye düşünüyorlar. Özgür medyayı ise baskıyla tehditle susturmaya çalışıyorlar. Müyesser Yıldız gibi basınımızın yüz akı bir gazeteci, halen içeride tutuluyor. En son Halk TV’ye beş gün ekran karartma cezası verdiler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar. Gerçekler er ya da geç; öyle ya da böyle, ortaya çıkıyor. Biz Halk TV’ye yapılan bu operasyonu bir kez daha şiddetle kınıyoruz.
SARAYIN BEKÇİSİ KİMLERLE DANS EDİYOR
Saray iktidarının büyük ortağı, siyasi ömrünü uzatmak için yargı eliyle demokrasimize operasyonlar çekerken, küçük ortağı da kendi yakınlarını hapisten çıkarmakla meşgul. Sarayın bekçisinin, mahkemelere yaptığı son baskıyla tahliye edilen şahıs kim? “Öcalan’ı Paşa yapalım”. “Diyarbakır Amed olabilir”, “Türk ordusu lağvedilsin” diyen biri. Peki, bu tahliye için Sarayın bekçisine kutlama ve teşekkür mesajları, nereden geliyor? Okyanus ötesinden, Pennsylvania’dan geliyor. Sarayın bekçisi kimlerle dans ediyor? Milletimiz olan biteni görüyor, bunların notlarını veriyor, önüne gelecek ilk sandıkta da bunlara yerlerini gösterecek, evlerine gönderecek.
BİLİM KURULU ÜYELERİ BİLE DAYANAMIYOR
İstatistiklerle oynamak, bunları kullanarak her türlü yalanı söylemek, Saray hükümetinin büyük siyasi sermayesi olmuş. Salgın döneminde, hasta ve ölü sayılarıyla ilgili istatistiklerle de oynanıyor. Hastalıkta yaşamını yitirenler hakkında dahi millete doğrular söylemiyor. Bilim Kurulu üyeleri bile artık dayanamıyor; “Açıklanan hasta sayılarının gerçek sayılar olmadığını hepimiz biliyoruz” diyor.
BU RAKAMLAR İZAHA MUHTAÇ
Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, Sayın Seyit Torun geçtiğimiz günlerde bazı verileri kamuoyuyla paylaştı. Ben bir daha tekrarlayayım. Ülke genelinde değil, sadece Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı yönetimindeki 11 büyükşehrimizde, 1-25 Eylül tarihleri arasında, bulaşıcı hastalık nedeniyle vefatların sayısı 1.604 olmuş. Aynı dönemde tüm Türkiye’de, Sağlık Bakanlığı tarafından salgın nedeniyle yaşamını yitirdiği açıklananların sayısı ise sadece 1.488…
Yani nüfusun yaklaşık yüzde 50’sini temsil eden 11 Büyükşehirde vefat sayısı 1.600 küsur, ülkenin tamamında 1.488... Şimdi, sadece 11 Büyükşehrin Mezarlıklar Müdürlüklerinden alınan resmi kayıtlardaki vefat sayılarının, Türkiye geneli için verdiğiniz vefat sayılarından daha fazla olmasını nasıl açıklayacaklar?
DÜNYA SALGINLA, ÜLKEYİ YÖNETENLER HEKİMLERLE MÜCADELE EDİYOR
Gerçeklere gözlerinizi kapatarak, Türk Tabipleri Birliği gibi kuruluşlarımızı terörist ilan ederek, sorumluluktan kaçamazsınız. Tüm dünya salgınla mücadele ediyor. Bizde ülkeyi yönetenler, salgınla mücadele eden hekimlerimizle mücadele ediyor. Tüm dünya sağlık ordusuna gözü gibi bakıyor. Bizde sağlıkçılarımıza yönelik şiddet her gün daha da artıyor. Umudunu yitiren hekimlerimiz geleceğini artık yurtdışında arıyor. Geçen yıl 1.042, bu yılın ilk 9 ayında ise 702 doktorumuz yurtdışına çıkmak için Türk Tabipleri Birliğinden denklik belgesi istemiş. Yaklaşık dört tıp fakültesi mezunu kadar doktorumuzu, bir anda yurtdışına kaptırıyoruz. Türkiye böylesine bir beyin göçünü kaldıramaz.
BİR NESLİ KAYBEDİYORUZ
Bu arada sadece iyi eğitimli nüfusumuzu kaybetmekle kalmıyoruz. Bu liyakatsiz ve kifayetsiz yönetim elinde, koskoca bir nesli kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Yeni öğretim yılının hemen başında, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) çöktü. Sorumlu Bakan çıktı; pişkin bir şekilde “Demek ki çok talep var” deyiverdi. Ülkemizde 4 milyon öğrenci, olanaksızlıklar nedeniyle, zaten uzaktan eğitime erişemiyor. Pek çok evde ne internet var, ne de bilgisayar. Milletimizin bildiği bu gerçeği, Milli Eğitim Bakanı bilmiyor mu? Gayet iyi biliyor.
BASRA HARAP OLDUKTAN SONRA
Ama aynı Bakan iki yıl sonrası için müjde vermeyi de ihmal etmiyor. Dünya Bankası’nın desteklediği bir proje sayesinde Türkiye'nin eğitimde dijital platformu iki sene içerisinde tamamlanacakmış. Bir hafta değil, bir ayda değil, bir yıl hiç değil, tam iki yıl sonra, Atalarımızın dediği gibi “Badel harab-ül Basra…” Yani Basra harap olup bittikten sonra… Bu salgın döneminde kullanamayacağımız, iki sene sonra anca hazır olacak platform kimin işine yarayacak? Türkiye internet hızında Avrupa sonuncusu… 18 yıldır iş başındalar. Dünya dijital çağa hızla ilerlerken, Saray Hükümetinin elinde bu alanda da ülkemiz yaya kaldı.
EVRENSEL HİZMET FONU KULLANILSIN
Sayın Genel Başkanımız, salgın döneminde eğitimin aksamaması için 14 maddelik bir öneri paketi açıkladı. Önerilerden bir tanesi de, bu zor günlerde eğitim alamayan öğrencilerimiz için, Evrensel Hizmet Fonu kaynaklarının kullanılmasıydı. Bu Fon’da toplam 11 milyar lira birikmiş. 11 milyar lira az para değil. Bununla eğitimdeki pek çok sorunumuz çözülebilir. Tabi bu paralar da, şehit yakınları ve gaziler için toplanan paralarla aynı kaderi paylaşmadıysa… Biz buradan önerimizi bir kere daha tekrarlıyoruz. Evrensel Hizmet Fonu’nda toplanan paralar, salgın döneminde eğitime erişemeyen gençlerimiz için kullanılsın. Son 18 yılda AK Partinin ideolojik vesayeti altında yaşanan git-geller sonucunda, bir ucubeye dönen eğitim sistemiyle zaten pek çok nesli kaybettik. Artık bir nesli daha kaybetmeye tahammülümüz yok.
ÖTELENEN BORÇLARI ÖDEME VAKTİ GELDİ
Kifayetsiz ve liyakatsiz kadroların elinde yönetilemeyen, en önemli alan ekonomi… Milletvekillerimiz salgında, gerekli önlemleri de alarak, bölgelerindeki esnaflarımızın nabzını tutmaya çalışıyorlar. Esnafın, sanatkârın gözüne bu dönemde uyku girmiyor. Destek diye verilen kredilerin geri ödeme günü geldi çattı. Ötelenen vergi ve prim borçları ile faizlerinin ödeme günü de geldi. Esnaflarımız bu faizlerin silinmesini, ödemelerin bir kısmının da uygun şartlarda ertelenmesini istiyor. Yüz yüze eğitimin ne olacağı belirsiz. Okul servisçileri dertli, kantinciler dertli, kahvehaneciler dertli…
YANDAŞ MÜTEAHHİDE VAR, ESNAFA VE SANATÇIYA YOK
Kültür, eğlence, sanat dünyası da büyük bir kriz içinde… Salgından en çok etkilenen kesimlerden birisi de sanatçılarımız. Özel tiyatroların vergi borçlarının silinmesi, salon kiralarına devletin destek olması, kültür ve sanat dünyası için özel bir destek paketi açıklanması, ülkemizde kültür yaşamını ayakta tutmak için şart. Yandaş müteahhitlere dolarla garanti ödeyenlerin, sanata, sanatçıya ve esnafa hiçbir şey vermemesi aslında ibretlik bir durum… Bu pandemi sürecinde, milletine dünyada en az destek verdiği uluslararası istatistiklerle tescil edilen sarayın damadı çıkmış, “O desteği verdik, bu desteği verdik”, “Krizden en az biz etkileneceğiz” diye sosyal medya paylaşımları yapmakla meşgul. Esnaflarımız, sanatçılarımız ise; “Canımızdan bıktık, açız aç!” diye bağırıyorlar, çanlarına kıyıyorlar. Bu feryadı ne duyan var, ne de dinleyen… Saray sosyetesi; sosyal medyadan, sosyetik harikalar diyarı masalları anlatarak bu çığlıklara kulaklarını tıkıyor.
40 sene vergisini veren esnafa 40 gün destek veremeyen, beş maskeyi millete parasız dağıtamayan, salgında millete IBAN gönderip para isteyenler, şimdi çareyi milletin gözünü boyamakta, algıyı yönetmekte buldular. Beyler, 45 yıldır faaliyet gösteren fabrikaları yeniden açıyorlar. Bununla da milleti kandırırız sanıyorlar. Devlet ve kurumsal kapasitemiz, hiçbir dönemde bu kadar erozyona uğramadı. Ne ayıp, ne yazık, ne de günah dinleniyor… Bugünün sorunlarından kaçmak için geleceğe dair pembe tablolar çizip duruyorlar.
DEREYE SU GELENE KADAR KURBAĞANIN GÖZÜ PATLAR
Salgında milletimizi bir başına bıraktılar. Şimdi; “Salgın etkisini yitirip, taşlar yerine oturunca ekonomi yeni rekorlara koşacak” diye çıkıp millete masal anlatıyorlar. Bu arada dolar rekorlar kırıyor, paramız pul oluyor, işsizlik rekorlar kırıyor, “Dereye su gelene kadar kurbağanın gözü patlıyor” ama bunların hiçbiri bunlar için dert değil.
TÜKÜRDÜKLERİNİ YALADILAR
İdeolojik saplantılarla, kerameti kendinden menkul teoriler uydurdular. “Faiz enflasyonun sebebidir” dediler. Aklı, bilimi bir kenara attılar. “Söz dinlemeyen” Merkez Bankası Başkanını görevden aldılar. Sonuç ne oldu? Tükürdüklerini yalamak zorunda kaldılar. Kerameti kendinden menkul teorilerini çöpe attılar. İki yıldır emir komutayla indirilen faizleri şimdi tefecilerin emir ve komutasıyla yeniden artırdılar. Yerine “söz dinleyen Merkez Bankası” getirdikleri içinde; “Merkez Bankası bağımsız, Faizi Merkez Bankası artırdı, biz artırmadık” gibi lafları söyleme imkânları da kalmadı. Bu konuda bugünlerde ağızlarını bıçak açmıyor. Her konuda konuşuyorlar ama bu konuda tık yok.
SARAY FAİZ-ENFLASYON İLİŞKİSİNİ ÖĞRENSİN DİYE 120 MİLYAR DOLAR GİTTİ
Onun yerine eski tesisleri yeniden açarak, yargıyı altı yıl öncesindeki konularda yeniden dava açtırarak, beceriksizliklerinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. “Faizin sebep, enflasyonun sonuç olmadığını” öğrenmeleri için erittikleri 120 milyar dolar rezervin hesabını kim verecek?
NET REZERVLER EKSİ 37 MİLYAR DOLAR
Daha bugün açıklandı: Ağustos’ta net rezerv kasası (SWAP makyajını sildiğinizde) 37 milyar dolar açık vermiş. Yani, TCMB’nin döviz borcu, döviz varlıklarını 37 milyar dolar aşmış. 2001 krizinde bile net rezervler bu seviyeye düşmemişti. Bu, çok ürkütücü bir rekor.
ŞİRKETLERİN KUR ZARARI 280 MİLYAR TL
Sene başında 5 lira 95 kuruş olan dolar, dün gece 7,80’in de üzerine çıktı, şu anda da 7 lira 80 kuruşa yakın seyrediyor. Avro ise 9 lirayı aştı. Milletin kasasından satılan milyarlarca dolara ve son olarak artırılan faizlere rağmen Türk Lirası sene başından bu yana, Dolar karşısında yüzde 23 değer kaybetti. Ülkemizde, şirketlerin net döviz borcu 163 milyar dolar. Kurdaki bu artış nedeniyle, bilançolara yansıyacak kur farkı zararı yani şirketlerin zararı 280 milyar lirayı buluyor. Bunun hesabını kim verecek? Kim bunun sorumlusu?
KOCA ÜLKE, 5 MÜTEAHHİDE ÇALIŞIYOR
Şehir hastanesinden köprüsüne, otoyolundan havalimanına kadar “Milletin cebinden 1 kuruş çıkmayacak” diye projeleri yaptılar. Sonra bu projeler için verilen garantilerin toplamı 150 milyar doları aştı. Kurdaki artış nedeniyle, bu projelerden, milletin sırtına binen yük 256 milyar TL. 83 milyonluk koskoca ülke, beş müteahhit için çalışır hale geldi.
HAY ALLAH MÜSTEHAKKINI VERSİN!
Hafta sonunda sarayın kibirli adamı çıktı, milletin sırtına yıktıkları 256 milyar TL yükün hesabını vermek yerine, “Bu havuz müteahhitlerini kim eleştirirse, onların hedefi Türkiye’yi yurtdışına bağımlı kılmaktır” dedi. Hay Allah müstahakkını versin. Bu projelerin ihalesini dolarla avroyla sen yapmadın mı? Geçmeyen yolcu, yatmayan hasta için Dolar ve Avroyla garantileri sen vermedin mi? Bu beş müteahhidin yaptığı projelerde bir sorun çıkarsa, yetkili mahkemelerin İngiltere’de Londra mahkemeleri olacağını sen belirlemedin mi? Bu durumda Türkiye’yi dışarıya ve yabancılara bağımlı yapan kim? Sensin, sen. Sizin Kamu-Özel İşbirliği dediğiniz model dünyada kalmadı. Sizin bu yaptığınız, her alanda yaptıklarınız gibi tam bir ucube. Riskler ve zararlar devletin, garantiler ve kârlar özelin. Yani beş tane müteahhidin. Ne güzel model.
İSTİHDAM VE KATMA DEĞER YARATAN BAŞIMIZIN TACIDIR
Şunu çok net ifade ediyoruz. Bu ülkede namusuyla çalışan, vergisini veren, yatırımını yapan, istihdam ve katma değer yaratan her iş ve iş insanı, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında baş tacıdır, baş tacı olacaktır. Biz hukukun üstünlüğüne, iktidarların hesap vermesine, mülkiyet hakkına, devletin düzenleyici denetleyici rolünün olduğu piyasa ekonomisine ve sosyal adalete önem veren bir ekonomi anlayışına sahibiz.
HESABINI SORMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR
Ama her kim milletimizin iffetli analarına edepsizce laflar ederek, her kim tüyü bitmedik yetimin kanını sülük gibi emerek, her kim için özel vergi afları çıkarılıyorsa, her kim için ihale kanunu sürekli değiştirildiyse, her kim için ihale sonrasında teşvikler getirilip ihaleye fesat karıştırıldıysa, her kim millet inim inim inlerken, Dolarla Avroyla verilen garantilerin üstüne yatıyorsa, elbette bunun hesabını da sormak boynumuzun borcudur.
FAİZ FATURASI, SARAYDAKİ KASADAN DEĞİL MİLLETİN CEBİNDEN ÖDENİYOR
Artık ne yaparlarsa yapsınlar mızrak çuvala sığmıyor. Arpa unundan kadayıf olmuyor. Bu ucube rejimden de hiçbir şey olmuyor. 18 yılda; Türkiye bütçesinden 488 milyar dolar, faiz lobilerinin cebine koymuşlar. AK Parti döneminde her gün 76 milyon dolar, her saat 3 milyon dolar faiz ödenmiş bu faiz lobilerine. Bu faturayı da Saray’daki kasalardan değil, milletin cebinden ödemişler. Ve korkarız milletimiz önümüzdeki günlerde çok daha yüksek bir faiz yüküyle karşı karşıya kalacak.
ALACAKLILAR KAPIYA DAYANMAYA BAŞLADI
Önümüzdeki bir yılda çevrilmesi gereken dış borç miktarı 176 milyar dolar. Şimdi alacaklılar kapıya dayanmaya başladı. ABD Büyükelçisi çıktı, Türkiye’nin ilaç ve tıbbi malzeme alımlarından, Amerikan firmalarına 2,3 milyar dolar borcu olduğunu, bu borç ödenmezse ilaç sevkiyatında sıkıntı olacağını söyledi. Sen ABD’ye salgınla mücadele için tıbbi malzeme göndermekle böbürlenmiyor muydun? Bak şimdi o çıkıyor, “Borcunu öde, yoksa tıbbi malzemeyi keserim” diyor. 18 yıldır el atına binip çalım sattılar. Şimdi o el, emanet verdiği atı geri istiyor.
BIRAKIN KAPSAMLI PROGRAMI, DAHA OVP’Yİ AÇIKLAMADILAR
Ülkenin sınırları yangın yeri… Paramız pul olmuş… Büyüme sıfır… İşsiz sayısı 11 milyon kişiye dayanmış… İçeride ve dışarıda bu yönetime güven dip yapmış. Ama Saray bunları çözeceğine, hayali temeller atmak, hayali fabrikalar açmakla meşgul! Güven ruh gibidir. Ayrıldığı bedene bir daha dönmez. Güveni sağlamak için çok kapsamlı bir stratejiye ihtiyacımız var. Ama bıraktık kapsamlı bir stratejiyi, ortada halen Orta Vadeli Program bile yok. Kanunen Eylül ayının ilk hafta sonu açıklanması gereken bu doküman bütçenin yapılabilmesi için, Eylül ayı biterken halen açıklanmadı. Bu ucube sistemde kuralsızlık, yeni kural oldu. Ama milletimiz yapılan her işi görüyor, bunların notunu veriyor, vakti geldiğinde de bu kifayetsizlere, bu liyakatsizlere yerini gösterecek ilk sandıkta bunları evlerine gönderecek.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- CHP Genel Başkan Başdanışmanı Ünal Çeviköz bir televizyon kanalının canlı yayınında Türkiye Azerbaycan’a silah gönderiyor ifadelerini kullandı. Sizin bu sözlere ilişkin yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Konuşmamda Azerbaycan’la ilgili duruşumuzu, MYK’mızın Azerbaycanlı kardeşlerimizle ilgili duruşunu açık seçik ifade ettim. Burada bir kere daha söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin her zaman yanında olmaya devam edeceğiz.
Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Demokrasi Gelişim Enstitüsü’nün toplantısına katılmasından sonra ana dilde eğitim tartışması başladı. CHP yurttaşların ana dilini öğrenmesini mi savunuyor, yoksa ana dilde eğitim öğretim verilmesini mi öneriyor?
Faik ÖZTRAK- Genel Başkanımız böyle bir öneride bulunmadığını açık seçik ifade etmiştir. Benim daha fazla söyleyecek bir şeyim yok.
Soru- Kobani olayları soruşturması kapsamında HDP’li siyasetçilere yönelik yaşanan gözaltılar var. HDP bunu siyasi olarak nitelendiriyor ve diğer partilere yönelik dayanışma çağrısı yapıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuyla ilgili tutumu ve değerlendirmesi nedir?
Faik ÖZTRAK- Açıkçası ben burada şöyle bir soru beklerdim. İktidarın Kobani’yle ilgili soruşturma açmak için neden 6 yıl beklediğini düşünüyorsunuz? Neden 6 yıldır Kobani’yle ilgili olarak gerekenler yapılmadı, sorusunu bekliyordum. Çok açık söyleyeyim, burada iyi niyet olmadığı açıktır. Burada bir şeylerin üstünü örtme, bir şeylerin intikamını alma amacıyla yargının kullanıldığı ortadadır. Bu konuyla ilgili görüşlerimizi de çok açık bir şekilde konuşmamda ifade ettim.
Soru- Bu sürecin HDP’yi kapatma davasına evrileceği iddiaları da var. Bu yorumla ilgili sizin görüşünüz nedir?
Faik ÖZTRAK- Hangi parti için olursa olsun bizim yaklaşımımız siyasi partileri millet açar, millet kapatır.
Soru- Doğu Akdeniz’de tansiyon son dönemde karşılıklı açıklamalarla düştü. Cumhurbaşkanı, tüm aktörlere bir masa etrafında oturmaya hazırız dedi. Doğu Akdeniz’deki bugünkü tabloyu Cumhuriyet Halk Partisi nasıl değerlendiriyor?
Faik ÖZTRAK- Doğu Akdeniz sorununun gerçekten bir masanın etrafında diplomatik çabalarla çözülmesini biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman destekledik. Ama şu soruyu da soruyoruz: Bugüne kadar neyi beklediniz?
Soru- İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz; CHP, AK Parti, MHP ve diğer partiler siyasi rakibimizdir dedi. Buradan hareketle olası bir erken seçimde ittifak olabilir mi? Ortak Cumhurbaşkanı adayı gündemde mi?
Faik ÖZTRAK- Bir ittifakın oluşabilmesi için gerekli olan ana prensipler etrafında uzlaşabildiğimiz; yani güçlü bir yeni demokratik parlamenter rejimin kurulması konusunda aynı noktada olabileceğimiz ve diğer konular açık seçik ortada. Diğer bir partinin temsilcisinin söylediği konularla ilgili bir görüş burada serdetmek istemem. Ortada olan şey, gerçekten Türkiye’de demokrasiden yana olan, demokratik yeni ve güçlü bir demokratik parlamenter rejimden yana olan, istişareden yana olan siyasi partilerin veya onları destekleyen kitlelerin bir araya gelebileceği yönünde gelişmeleri çok açık, seçik, net görüyoruz. Ama şu var, tabi ki tüm siyasi partiler, hepimiz birbirimizin rakibiyiz. Ama rakip de olsak birleşeceğimiz, bir araya geleceğimiz, birlikte olacağımız ana prensipler ortadadır. Ben bu prensipler etrafında uzlaşılacağı kanaatindeyim. Demokrasiden yana olan tüm partilerin uzlaşabileceği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.
|