“MİLLETİN EKMEĞİYLE UĞRAŞANI EKMEK DE ÇARPAR, MİLLET DE ÇARPAR”
CHP Sözcüsü Öztrak, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Koronavirüs aşısıyla ilgili açıklamalarını eleştirerek, “Aşının gelişi nasibe, kısmete kalmış. Erdoğan’ın beklentisi de 10 milyon doz aşının gelmesiymiş. Aşı yok beklenti var. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti kesin sayıyı bilmiyor musunuz? Ne hale geldi bu devlet?” diye konuştu.
Hükümetin “olmayan aşının özendirme kampanyasını” yaptığını söyleyen Öztrak, “Milletin ‘aşı olma sırasına’ kaynak yapan yapana… Her alanda olduğu gibi aşıda da adaletsizlik ve kayırmacılık ayyuka çıkmış vaziyette” değerlendirmesinde bulundu.
Halk Ekmek tartışmalarına da değinen Öztrak, “Milletimizin ekmeğine el uzatmayın, bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Zaten milletin cüzdanını, tenceresini boşalttınız. Bari milletin ekmeğine el uzatmayın. Unutmayın, milletin ekmeğiyle uğraşanı, ekmek de çarpar, millet de çarpar” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Milletçe çok sıkıntılı günler yaşıyoruz. Bu sıkıntıdan, ülkeyi yöneten Saray sosyetesinin payına; debdebe, şatafat, israf ve VİP aşı düşerken, milletimizin payına; salgın, hayat pahalılığı, işsizlik, açlık, kuyruklar ve askıda ekmek düşüyor.
BİZ MİLLET AÇ DİYORUZ, ONLAR İFTİRA ATIYOR
Büyük acılar yaşanıyor. Milletin gerçek gündemini kaçırmak için ülkenin başındaki Saray İttifakı, akla, hayale gelmeyecek işler yapıyor. Biz “aşı yok” diyoruz. Onlar çıkıyor “zillet” diyor. Biz “işsizlik” diyoruz. Onlar çıkıyor “illet” diyor. Biz “Millet aç” diyoruz. Onlar çıkıyor, her konuda iftira atıyor. Milletin derdine derman olamayan Cumhur İttifakı, çamur İttifakı oldu. On parmağında on kara, her yere sürerek, beceriksizliklerini saklayabileceklerini zannediyorlar.
TESTİDE NE VARSA, DIŞINA O SIZAR
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, Cumhurun Başkanı olmak yerine, Partisinin Genel Başkanlığını tercih eden Erdoğan, kendisinin sarayından sanal olarak katıldığı, ama partililerinin sosyal mesafe tanımadığı kongrelerinde, ağızına geldiği gibi konuşuyor. Başta CHP olmak üzere, muhalefete her türlü hakareti ediyor. Aslında Atalarımız ne güzel demiş, “Testide ne varsa, dışına o sızar.”
MİLLETİN DERDİNİ KONUŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Biz, ülkemizi “Siyasetsiz siyaset ülkesi” haline getirmek isteyen, bu çarpık, kutuplaştırıcı zihniyeti, adaptan yoksun söylemi reddediyoruz. Cevap vermeye dahi değer bulmuyoruz. Biz milletimizin sıkıntılarını sahiplenmeye, dertlerini dile getirmeye, belediyelerimizin aracılığıyla, bir nebze de olsa milletimizin sıkıntılarını hafifletmeye çaba göstereceğiz, devam edeceğiz. Dertlere derman olacak önerilerimizi yapmaya, ülkeyi yönetenleri çözüm üretmeye, zorlamayı sürdüreceğiz. Milletin gerçek gündeminin çalınmasına asla izin vermeyeceğiz. Biz “İşi, aşı, ekmeği konuşacağız”, “Olmayan aşıyı” konuşacağız.
AŞI NASİP, KISMETE KALDI
Toplumsal bağışıklık kazanmak için, nüfusumuzun en az yüzde 60-70’inin aşılanması gerekiyor. Yani en az 60 milyon kişinin aşılanmasına ihtiyaç var. Bunun için 120 milyon doz aşının ülkeye gelmesi gerekiyor. Sağlık Bakanının daha önceki açıklamasına göre Aralık ve Ocak ayında toplam 40 milyon doz aşı gelecekti. Ocak ayının ortasını geçtik, ayın sonuna geliyoruz. Şimdiye kadar geldiğini bildiğimiz aşı miktarı 3 milyon doz. O da bir tek kaynaktan Çin’den… Şimdi bugün Cuma namazı çıkışında Erdoğan Çin’den ikinci parti aşı onayının çıktığını söyledi. “Nasip olursa”, “Büyük ihtimalle” bu hafta sonuna kadar gelebilirmiş. Yani aşının ne zaman geleceği nasibe, kısmete kalmış. Erdoğan’ın beklentisi de 10 milyon doz aşının yani beklenende, nasip olursa gelecek denende 10 milyon doz aşı. Aşı yok beklenti var. Beklenti ne demek? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti kesin sayıyı bilmiyor musunuz? Ne hale geldi bu devlet?
BUNLARI ÖĞRENMEK HEPİMİZİN HAKKI
Soruyorum: İhtiyacımız olan 120 milyon aşının 117 milyon dozu ne zaman gelecek? Ocak sonuna kadar geleceğini söylediğiniz 40 milyon doz aşı nerede? Neden 40 milyondan 10 milyon doza düştük birdenbire? Alman aşılarıyla ilgili “Bağlantıyı yaptık” demiştiniz nerede geldi mi? Ne oluyor, bu bağlantıları yapmakta geç mi kaldınız? Yoksa paranız mı yok? Para varsa neyi, kimi bekliyorsunuz? Bunları öğrenmek hepimizin hakkıdır. Milletin önüne dört başı mamur, bir aşı tedarik ve aşılama takvimini hala konmadınız. Milletin içi rahat değil. Millet canını emanet edecek yer arıyor. Siz ise aşı gelmeden KDV’sini getiriyorsunuz.
AŞI YOK, ÖZENDİRME KAMPANYASI VAR
Yeterli aşı yok. Ama olmayan aşının özendirme kampanyası var. “Bari aşıda adalet olsun” diyoruz. O da hak getire… AK Parti MKYK’sı aşılanıyor. AK Partili Belediye Meclis üyeleri aşılanıyor. Hükümetin ekran rektörleri aşılanıyor. Yandaş şarkıcı, türkücüler aşılanıyor. Milletin “aşı olma sırasına” kaynak yapan yapana… Her alanda olduğu gibi aşıda da adaletsizlik ve kayırmacılık ayyuka çıkmış vaziyette.
MÜSAADE EDİN DE VATANDAŞ GÖREVİNİ YAPSIN
Saray koalisyonun küçük ortağı çıkmış, “Aşı olmak vatandaşlık görevi” diye millete vaaz veriyor. Madem aşı olmak bir vatandaşlık görevi, doğru düzgün bunu neden yönetmiyorsunuz, bir müsaade edin de, vatandaşlarımız şu aşı olma görevini bihakkın yerine getirsin. Ama beş maskeyi vatandaşa bedava veremeyen, beceriksizlikle malul bu yönetim, aşıyı da ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.
AK PARTİ KONGRESİNDE BULAŞMAYAN VİRÜS LOKANTADA BULAŞIYOR
Bu arada, AK Parti İl Kongrelerinde Korona salgını korkusu diye bir şey yok. Kongrelerde, sosyal mesafenin esamesi dahi okunmuyor. İnsan bu manzaraya bakınca; “Vatandaşa bir türlü ulaşmayan aşılar, acaba AK Parti üyelerine mi ulaştı?” diye düşünmeden edemiyor. AK Parti kongrelerinde bulaşmayan virüs, her ne hikmetse, lokantada, kafede, kahvehanede bulaşmaya devam ediyor. Lokantalar, kafeler, kahvehaneler başta olmak üzere, birçok işyeri hala kapalı… Bunları Saray kapattı. Esnaf perişan, esnaf çaresiz… Geçtiğimiz yıl, Sarayın çıkardığı genelgelerle, yeme-içme ve eğlence mekânları kapatılmıştı. Lokantalar, restoranlar geçen yıl 117 gün kapalı kaldı. Açık oldukları dönemde de zaman kısıtlamaları nedeniyle, çok az çalışabildiler. Saray, yasak koydu. Ama esnafın yasaklar nedeniyle, mahrum kaldığı hasılatı telafi etmedi. Tüm dünyanın yaptığı gibi, bütçeden gelir desteği vermedi. Devlete yapılacak vergi, prim, kira ödemelerini silmek yerine sadece erteledi o da faiziyle. Destek yerine devlet bankaları eliyle faizli kredi verdi. Şimdi Sarayın kapattığı bu işyerlerine, kamu bankalarının icra tebligatları gelmeye başladı.
DÜKKANI KAPATAN DA SARAY, KAPIYA DAYANAN DA SARAY
İş yerini kapatan da Saray, “Borcunu öde” diye kapıya dayanan da Saray. Bıçak kemiği artık deliyor. Lokanta ve restoran işletenler, “Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Gerekirse en sıkı tedbirleri uygulayın ama açılmamıza izin verin” diye feryat ediyor. Lokanta dediğiniz sadece lokanta değil. Bu mekânların kapalı kalmasından, aşçısı, garsonu, kapıdaki valesi, sanatçıları hepsi doğrudan etkileniyor. Ama yetmiyor eti, sütü, sebzeyi, meyveyi üreten çiftçiler, bunları satan kabzımallar, manavlar, tüm bir üretim ve tedarik zinciri etkileniyor bu işten. Bu zincir artık kopmak, çökmek üzere…
ÖZEL BİR DESTEK PROGRAMI GEREKİYOR
Zincirin kopmaması amacıyla yeme-içme sektörü için özel bir destek programının mutlaka hayata geçirilmesi şart... En azından bu esnaflarımızdan; 2021 sonuna kadar, KDV, Muhtasar, SGK primlerini almayın. Kamu bankalarının icralarını durdurun. Göstermelik değil, gerçek gelir ve kira destekleri verin. Tüm dünya böyle yapıyor. Esnafın çalıştırdığı işçinin, çalışanının maaşını devlet ödüyor. Kaybedilen ciroların büyük kısmını devlet telafi ediyor.
BAŞVURULARA RET GELİYOR
Bütün bunları kaç zamandır söylüyoruz. En sonunda Saray bir ay önce, sınırlı sayıda esnafa, o da üç aylığına, zar zor “1.000 lira vereceğim” dedi. Ama şimdi “gelir kaybı desteği” için başvuran esnaflarımıza, ret mesajları yağmaya başlamış. Ret cevabının ekran görüntüsünü çeken esnaflarımız onu bize gönderiyor. Bu esnaflarımızın bir başka şikâyeti de, zücaciyeden, giyime kadar pek çok esnafın iş yeri, Cumartesi, Pazar kapalı. Ama bu ürünleri satan zincir marketler, hafta sonu açık. Salgının ezdiği küçük esnaflarımızı, bir de haksız rekabetle ezdiriyorlar. Bu esnafın sesini duyan var mı? Ne gezer. Bu esnafın da, milletin de sesi sarayın duvarlarını bir türlü aşamıyor.
TÜRKİYE’NİN ADALET TERAZİSİ KIRILDI
Bundan 1.700 yıl önce büyük bir bilge: “Adalet ortadan kalkarsa, hükümet büyük soyguncu çetelerden başka ne olur?” diye sormuş. Doğru bir soru ve çok doğru bir tespit… Bugün, 21. Yüzyılda Türkiye’nin adalet terazisi kırıldı, çeteler ülkenin başkentine indi. Gazeteciler, siyasetçilere çeteler pusu kurup saldırıyor. Ülkede bunlar olurken, kendini devlet zanneden hükümetin başı ne yapıyor? Hiç bir şey… Lütfedip, bu hain saldırıları kınayamıyor bile… Hükümetin küçük ortağı ne yapıyor? O da, saldırılarla arasına mesafe koymak yerine, Karar gazetesindeki başka gazetecileri hedefe koyuyor. Partilileri ise soruşturmayı yürüten savcıları tehdit ediyor, onlara istikamet çizmeye kalkıyor.
İKİ BAKAN KLAVYE KAVGASINDA
Peki, çeteler başkentte kol gezerken, soruşturmayı yürüten savcılar tehdit edilirken, İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanı ne yapıyor? Onlarda işlerini güçlerini bırakmışlar, sosyal medya üzerinden ergen çocuklar gibi, birbirleriyle “klavye kavgasına” tutuşuyorlar. Cumhuriyetimizin hiçbir döneminde böyle bir garabet, görülmedi, yaşanmadı. Bu hükümet elinde ülkemiz bir kara mizah ülkesine döndü.
BERBEROĞLU’NUN GASBEDİLEN HAKKI GERİ VERİLMELİ
Adalet Bakanının, “Türkiye bir hukuk devletidir” dediği gün, hukukta normlar hiyerarşisini alt üst eden, “Anayasa, mahkemeler tarafında nasıl ihlal edilir?” adlı tiyatroda, yeni bir perde açıldı. Anayasa Mahkemesi, arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, alt mahkeme tarafından ihlal edildiğine, geçtiğimiz yıl Eylül ayında karar vermiş, “Bunu düzeltin” demişti. Ama alt mahkemeler, bilmem kimlerin zorlamasıyla Yüksek Mahkemenin aldığı bu kararı tanımamış, Anayasayı ihlal etmişlerdi. Yüksek Mahkeme, dün bir kez daha ihlal kararını oy birliğiyle yineledi. Mahkemeye bir kere daha “bu işi düzelt” dedi. Adalet Bakanı da, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı bağlayıcıdır” dedi. Şimdi Türkiye, Adalet Bakanının iddia ettiği gibi bir hukuk devleti ise, yapılacak bellidir. Alt mahkeme Yüksek Mahkemenin kararına uymalı, yedi ay boyunca gasbedilen millet iradesi kurtarılmalı, milletin vekilinin, milletin sesini duyurma hakkı derhal geri verilmelidir.
ANAYASA ASKIDAYSA, EKMEK DE ASKIDA OLUR
Bu ülkede 2014’ten bu yana yaşadıklarımız, bize şu gerçeği açıkça gösterdi. Yasaların ve anayasanın askıda olduğu yerde, ekmek de askıda olur. Aristo bundan 2.300 yıl önce, “Kanun düzendir. İyi kanun, iyi düzendir” demiş. Halkımız da artık bunun farkında. Milletimiz “Kral istemiyoruz, kural istiyoruz” diye haykırıyor. Milletimiz artık; kuralların olmadığı yerde keyfiliğin olduğunu, keyfiliğin olduğu yerde, yatırım olmadığını, iş olmadığını, aş, ekmek olmadığını yaşayarak öğrendi. Vatandaşlarımız, şu salgın döneminde, yediği ekmekten 1 lira tasarruf ederek, faturalarını ödeyebilmek için çırpınıyor. Bunun için ekmek kuyruklarında saatlerce bekliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyemiz, diğer belediyelerimiz gibi “İlave Halk Ekmek Büfesi açalım” diyor vatandaş kuyrukta beklemesin diye. AK Parti ve MHP’liler, Belediye Meclisinde hemen “Hayır!” cevabını veriyor. Bu engeli aşmak için Belediyemiz, “Mobil büfeler” açıyor. Dün de, Tarım ve Orman Bakanlığı bir talimat yayımladı. Seyyar araçlarda ekmek satışını yasakladı. Açık söyleyeyim, “Aba altından sopa göstermek” diye tam da buna denir. Sonra tepkiler üzerine ben bunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi için çıkartmadım dedi ricat etti. Talimatın, başka şey için olduğunu söyledi.
EKMEK DE ÇARPAR, MİLLET DE ÇARPAR
Hükümeti buradan uyarıyoruz: Çok açık açık söylüyorum, milletimizin ekmeğine el uzatmayın, bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Zaten milletin cüzdanını, tenceresini boşalttınız. Bari milletin ekmeğine el uzatmayın. Unutmayın, milletin ekmeğiyle uğraşanı, ekmek de çarpar, millet de çarpar…
83 MİLYON NÜFUS, 5 MÜTEAHHİDE ÇALIŞIYORUZ
Millet ızrar halinde. Millete sırtını dönen bu saray hükümeti, yüzünü beş tane havuz müteahhidine çevirmiş. Ne isterlerse emirlerine amadeler. Milyar dolarlık ihaleler bunların. Geçilmeyen köprü ve yol için hazineden dolarla avroyla verilen garanti gelirler bunların. Kısacası, zarar ve külfet milletin, kâr ve ballı gelirler beş tane müteahhidin. 83 milyonluk koskoca ülke, işi gücü bırakmışız bir avuç yandaşın mutluluğu için çalışıp duruyoruz.
VERGİ REKORTMENİ LİSTESİNİ YAKINDA YAYINLAYAMAYACAKLAR
Bizim anlayışımıza göre: Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Hafta içinde 2019 vergi rekortmenleri listesi yayımlandı. Fakat en çok gelir vergisi ödeyenler listesinde, Saray’ın ballı ihalelerine abone olan, dünyada kamudan en çok ihale alanlar arasında, ilk 10’a giren bu müteahhitlerin ismi yoktu. Gelir vergisi verirken demek ki bunlar ilk 100’e girememişler. Girdilerse de biz bilmiyoruz. Çünkü şu listeye baktığınız zaman bakın bir sürü boşluk var. Bu listede ilk 100 kişiden, 67’si benim adımı açıklamayın demiş. 100 rekortmenden sadece 33’ü benim ismimi açıklayabilirsiniz demiş. Bu iş böyle giderse bu liste yakında yayınlanmaz hale gelecek. Şimdi ben merak ediyorum, vergisini ödeyen, vatandaşlık görevini yerine getirmenin kıvancını yaşayan biri neden benim ismimi bu listeye koymayın der? Neden çekiniyor, neden utanıyor, neden korkuyor? Bunu anlamak gerçekten mümkün değil.
AİDAT DEĞİL HARAÇ
Kurumlar Vergisinde ilk 10’da yer alan kurumların yedisi de banka. Yani faiz lobisi... İkinci sırada Ziraat Bankası var. Çiftçinin bankası… Ama bu yıl Ziraat Bankası, çiftçiden kredi kartı yıllık üyelik aidatı için 280 lira para istiyor. Bu konuda bize çok sayıda şikâyet geliyor. El insaf… Aidat mı alıyorsunuz, çiftçiden haraç mı kesiyorsunuz? Bu konunun derhal düzeltilmesini bekliyoruz. Milletimiz; bu kadar sesini duymayan, bu kadar beceriksiz, bu kadar millete hizmet edene düşman ve haset bir yönetimi daha önce hiç görmedi.
TÜRKİYE’Yİ “FAİZ CENNETİ” YAPTI
Geçtiğimiz hafta Erdoğan, “Yüksek faize karşıyım” dedi. Bu hafta TCMB faiz kararında, “Uzun bir müddet faizler yüksek kalmaya devam edecek, gerekirse faizleri daha da artırırım” diye ilave etmeyi de unutmadı. Yani bir anlamda, sıcak paracılara ve faiz baronlarına söz verdi. Erdoğan Türkiye’yi, sıcak paracılar için “faiz cenneti” yaptı. Halep oradaysa arşın burada… Damat Bakan’ın görevden ayrıldığı tarihte, ülkeye 10 milyon dolar getiren bir sıcak paracı, parasını devlet tahviline yatırdıysa, 2,5 ayda 1 milyon 524 bin 458 dolar kazandı. Yani 3 aydan az bir sürede, dolar bazında yüzde 15 getiri. Bunu bir yıllığa vursanız yüzde 75 getiri. Yani korkunç bir rakam. Dünyanın neresinde böyle karlı iş var. Bu parayı borsaya yatırdıysa da 3 aydan az sürede 4 milyon 904 bin 333 dolar kazandı. Sadece 2,5 ayda yüzde 49 getiri. Çok açık söylüyorum, tekrarlıyorum dünyanın neresinde bu kadar kısa sürede bu kadar büyük kazançlar var?
HAZİNE’NİN FAİZİ, ABD’DEKİ FAİZİN 11 KATI
Bu hafta Hazine iki Eurobond ihracı yaptı. Biri beş yıllık, diğeri 10 yıllık. Toplam 3,5 milyar dolarlık borçlanma gerçekleştirildi. Dolar bazında faiz yüzde 5’e dayandı. Aslında bu verdikleri faiz, ABD’de “Çöp” diye tanımlanan, riskli tahvillerin faizinden bile yüksek. Almanya’da beş yıllık tahvilin faizi negatif... ABD’de ise binde 44. Türkiye’de aynı vadede verilen faiz yüzde 4,9. ABD’deki faizin 11 katı. Şimdi adamlara “Ne isterseniz vereceğiz” demişsiniz, adamlarda koşa koşa gelmişler sonra da şimdi çıkıyorsunuz milletin önünde “Nasıl bir talep geldi” diye böbürleniyorsunuz. Bu kadar faize herkes gelir. Bir de şunu sormak istiyorum, neden dışarıdan dövizle borçlanıyorsunuz? Neden dövize ihtiyacınız var… Hazinenin kasasında Türk Lirası para var. Sarayın har vurup harman savurduğu 128 milyar doları, yerine koymak için bunu yapıyorsunuz. Dünyanın en yüksek faizlerinden birini bu iş için vermeye razısınız. Ama vatandaşlarımızda şunu çok iyi bilsinler: Maalesef memleket bunların verdiği faizi de, aldığı borcu da, tüyü bitmedik yetimin sırtından ödeyecek.
DÜNYA FAİZ LİGİNİN YILDIZI YAPTILAR
Meydanlarda; “Faize karşıyız, faiz kötülüklerin anası” diye bar bar bağıranlar, Türkiye’yi dünya faiz liginin yıldızı yaptılar. Ayıptır, günahtır. Yüzde 17’lik politika faiziyle, tüm dünya ülkeleri içinde en yüksek faize sahip 10. ülkeyiz. Rakiplerimiz kim? Sudan, Kongo, Liberya, Zimbabve… Ne oluyor Sayın Erdoğan? Hani artık yüksek faiz ödemeyecektik, borçları üretip kendi kaynaklarımızla ödeyecektik. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Fikriniz neyse, zikriniz de o olsun.
YENİ BAKANIN GÜVEN TAHTASINA ÇAKTIĞI ÇİVİ
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı da geçtiğimiz günlerde ilk hatasını yaptı. Bütçe gerçekleşme tahminini bütçe hedefiyle karıştırdı, tasarruf ettik diye hava atmaya kalktı. Merkezi yönetim borç stoku 2020’de 483 milyar lira artmış, rekor kırmış tek bir yılda! İki yıl üst üste faiz dışı açık vermişsiniz, yani borcu borç alarak ödemişiz. Sonrada çıkıyor bakan tasarruf yaptık diyor. Sayın Bakan, bu güven tahtasına çaktığınız ilk çivi. Biliyorsunuz “çivi çıkar ama izi kalır.” 2020 Bütçesinde, Hazine’nin TBMM’den aldığı borçlanma yetkisi ne kadardı? 140 milyar lira. 2020’de gerçekleşen “net borçlanma” ne kadar oldu? 241 milyar lira. Meclisin başlangıçta verdiği yetkiyi 100 milyar lira aşacaksınız, Meclisten aldığınız faiz dışı harcama yetkisini 112 milyar lira aşacaksınız. Sonrada hesap oyunlarıyla ek bütçe getirmeyecek, borçlanma limitleriyle oynayarak durumu idare etmeye çalışacaksınız. TBMM’nin Plan Bütçe Komisyonunun eski başkanı olarak, bu yapılanların ne anlama geldiğini bilmemeniz mümkün değildir. Onun için çıkıp tasarruf yapmaktan bahsetmeniz maalesef güveni azaltan bir husus olmuştur.
DAMAT BELKİ 3 ZARF BIRAKMIŞTIR
Bu arada “Bütçe açığının milli gelire oranı, 2021 için yüzde 4,3’den, yüzde 3,5’e çektik” demişsiniz. Bu bütçe Meclis’ten daha yeni geçti. Yıl başlayalı bir ay bile olmadı, bu açığı nasıl düşürdünüz Sayın Bakan? Şu salgın döneminde hangi harcamaları kısıyorsunuz, yoksa hangi vergileri artırıyorsunuz? Karadeniz’de yeni doğalgaz rezervleri bulup, bütçeye gelir mi yazacaksınız yoksa? Bir kez daha uyarıyorum. Bu işler böyle ayaküstü açıklamalarla olmaz. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 1’ine yakın bir açıkta azaltma yapıyorsunuz. Ama neyi nasıl yapacağınızı, derli toplu bir program dâhilinde, anlatmıyorsunuz. Bunu yaptığınız zaman çok ciddi güven kaybı olur. Fırsatları kaçırıyorsunuz. “Güven ruh gibidir. Çıktığı bedene bir daha asla girmez.” Bunu aslında en iyi selefiniz olan Damat Bakan bilirdi. Ama devir teslim yapmadığı için onun bedelini, onun maliyetini size anlatamadı. Makam odasındaki çekmecelere bir bakın. Belki size üç zarf bırakmıştır.
SOSYAL MEDYA, GENÇLERİN ÇIĞLIK ODASI OLDU
Milletimizin bir diğer yakıcı gündemi, işsizlik… Eğitimli, nitelikli, iş tecrübesi olan yüz binlerce gencimiz işsiz. Sosyal medya, umudunu yitiren evlatlarımızın çığlık odasına döndü. Bir evladımız, “31 yaşındayım, sigorta girişim yok” diyor. Bir başkası, “Üniversite mezunuyum. Çalmadığım kapı kalmadı, iş bulamıyorum. Bu yaşımda tükendim” diyor. Bir diğeri, “2 çocuk babasıyım. İşsiz kaldım. Evde yiyecek ekmek bile kalmadı. Allah rızası için sesimi duyun” diyor. Peki Saray’dan bu sesleri duyan var mı? Yok. Bu ülkede 1 milyon 224 bin üniversite mezunu işsiz. Dün Kırşehir’de, 31 yaşında üniversite mezunu bir gencimiz, Sayın Genel Başkanımızın yanına gelerek, “Üniversite okuduğuma pişmanım, okumasam daha rahat iş bulurdum” demiş. Artık bu ülkede, gençleri bile okuduğuna pişman ettiniz. İş bulmaktan umudunu keseni işsizden saymayan TÜİK’e göre; neredeyse her üç işsizden biri üniversite mezunu… Evlenme çağına gelmiş 20-29 yaş arasındaki 4,5 milyon gencimiz, ne okuyor, ne de bir işte çalışıyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak bu gençler, evde ailelerinin eline bakıyor.
GENÇLERİNE UMUT VERMEYEN ÜLKE, GELECEĞE GÜVENLE BAKAMAZ
Peki, onların çığlıkları, haykırışları saraya ulaşıyor mu? Hayır! Saraydakilerin keyfi yerinde… Saray sosyetesi ve beslemeleri üçer beşer maaşla semirmeye devam ediyor. Çok açık söylüyorum: Gençlerine umut veremeyen bir ülke, geleceğe güvenle bakamaz. Gençlerine umut veremeyen bir hükümet, vizyondan, projeden, başarıdan bahsedemez.
DAVULLU ZURNALI 2023 HEDEFLERİ ÇÖKTÜ
Bundan 10 yıl önce 2023 yılında millete, “İşsizliği yüzde 5’e düşürmeyi” taahhüt etmişlerdi. Şimdi bu taahhüdü unuttular işsizlik “Yüzde 11’e çıkacak” diyorlar. Yine “2023’te fert başına Milli Gelirimiz 25 bin dolar olacak, oraya çıkaracağız diye taahhüt etmişlerdi” şimdi, “olsa olsa 10 bin dolar olur” diyorlar. “2023’te toplam gelirimiz 2 trilyon dolara yükselecek ve Dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girecektik” taahhüt ettikleri buydu. Şimdi “2023’te Milli Gelir ancak 875 milyar dolar olur, öyle olursa da öpüp başınıza koyun” diyorlar… Tabi artık on büyük ekonomi arasına girmek de hayal oldu. Bu yıl ilk 20’den düşme riski oluştu. 2023 hedefleri diye davulla zurnayla ilan ettikleri tüm hedefler, daha 2023’e gelmeden çöktü! Artık millete verecekleri bir şey kalmadı. Şimdi tek bir hedefleri var o da 2023’e kadar altlarındaki koltuğu korumak. Ama milletimizde kendilerine sırt çevirenleri görüyor, ekmeğine, aşına, işine göz koyanları biliyor. Notlarını veriyor. Önüne sabırsızlıkla gelmesini beklediği ilk sandıkta da bunları evlerine göndermek için gün sayıyor.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Cumhurbaşkanlığı kararıyla borçlu belediyelerin bütçeden kesinti oranı yüzde 40’tan yüzde 50’ye çıkarıldı. Düzenleme nedeniyle hizmette bir aksama yaşanması sözkonusu olur mu? Belediyelere yüzde 50’lik pay yetecek mi? Sizin bu hususa ilişkin değerlendirmeniz nasıl olur?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bu salgın döneminde belediyelerimizin yükleri arttı. Hem toplayacakları vergilerden vazgeçebiliyorlar, hem alacakları, kiraları erteliyorlar, hem de su faturalarını da tahsil etmiyorlar. Belediyelerimiz mümkün olduğunca bu zor dönemde vatandaşlarımıza destek olmaya çalışıyor. Şimdi böyle bir çaba içindeyken belediyeler siyasi kinle belediyelere verilen paranın kesilmesi anlaşılır gibi değil. Aslında bu paraların kesilmesi belediyeye değil vatandaşlara husumettir. Onun yanında yine Cumhurbaşkanlığının onayıyla kendi belediyelerinden kestiklerini telafi edecek bir takım yönetmeleri de sarayda geliştirdiler. Açık söyleyeyim, bu bizlerin belediyelerinin yaptıklarını çekememezliktir, hasetliktir. Ama söylüyoruz, ne yaparlarsa yapsınlar belediyelerimiz vatandaşlarımızın yanında olmaya devam edecektir.
Soru- CHP olarak ekmek kuyruklarını, elma kuyruklarını, sebze kuyruklarını gündeme getirmeniz karşısında Cumhurbaşkanı, “CHP sokaklarda rastgele çekilen fotoğraflarla milletimizi karamsarlığa sürüklüyor” dedi. Sizin bu yoruma ilişkin değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- “Bu ülke bu hale geldiyse benim Anadolu’daki vatandaşım konteynırlardan evine çöp rızık toplayıp götürüyorsa, hafta pazarlarının artıklarını toplayıp evlerine götürüyorsa, meydanlar ‘açız, açız’ diye bağırıyorsa, evinin kirasını, suyunun, elektriğinin parasını ödeyemiyorsa artık benim halkım ‘yandım Allah’ diyorsa bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Bu hükümet getirmedi mi? Bu hükümet bunun sorumluluğunu taşımıyor mu?” diye sora sora iktidara gelenler şimdi saraylarda oturunca dün söylediklerini hatırlamaz, dün gördüklerini görmez, dün duyduklarını duymaz oldular. Tabi saraydan baktığınızda bu fotoğraflar size gerçek gibi gelmeyebilir. Ama biliniz ki, bu yürek sızlatan görüntüler 18 yıldır yönettiğiniz ya da yönetemediğiniz ülkenin herhangi bir sokağında “rast gelebileceğiniz” fotoğraflardır.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhur İttifakı olarak katılacağımız seçim 2023’te” dedi. Özellikle milli görüş kökenli isimlere ziyaretleri de sürüyor. Sizin bu açıklamaya ve bu ziyaretlere ilişkin yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Biz her zaman istişareyi, karşılıklı görüşmeyi savunageldik. Yeter ki burada milletin dertleri görüşülsün, milletin dertlerine derman üretilsin. Ama saraylarda oturduğunuz zaman tek düşünceniz var, o koltuğu korumak. Şimdi artık şu netleşmiştir. Mevcut tabloda Cumhur İttifakı’nın yüzde 50+1’i alması mümkün değildir. Bu çerçevede benim anladığım bu görüşmeler, seçim sistemine dönük bir takım konuşmalar, projeler hepsi bu telaş, bu sıkıntı içinde yapılan görüşmelerdir. Hep söylüyorum, korkunun ecele faydası yoktur. Eğer beceremiyorsanız gideceksiniz millet sizi götürecek. Sandığı da getirmek zorunda kalacaksınız, sonuç itibariyle o sandıkta da millet size yerinizi gösterecek. Öyle “oturmuş demokrasilerde erken seçim olmaz” falan... Oturmuş demokrasilerde erken seçim olmaz diye bir şey yok. Oturmuş demokrasilerde zamanında seçim de olur; eğer iktidarlar artık işi yönetemediklerini görüyorlarsa erken seçim de olur. Dolayısıyla vatandaşın sırtındaki yükü daha fazla arttırmama sorumluluğunu taşırlar iktidarlar.
Soru- HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun HDP Diyarbakır il binası önünde eylem yapan annelere zafer işareti yapması tepkiyle karşılandı. Savcılık tarafından milletvekili hakkında soruşturma başlatıldı. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Tüm anneler için çocukları çok önemlidir. Anneler orada çocuklarına kavuşmak istemektedirler. Siyasetçi olsun olmasın herkes annelerin bu taleplerini saygıyla karşılamak zorundadır. Teşekkür ederim.
|